15 / 05 / 2024

İstanbul'da 3.5 milyon konuttan 2.5 milyonu yenilenmeli!

İstanbul'da 3.5 milyon konuttan 2.5 milyonu yenilenmeli!

GYODER Başkanı Gökkaya, "İstanbul gibi deprem bekleyen büyük bir metropolde 3,5 milyon konut stokunun 2,5 milyonunun yenilenmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesi önemli bir konu" dedi



Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Işık Gökkaya,İstanbul gibi deprem bekleyen büyük bir metropolde 3,5 milyon konut stokunun 2,5 milyonunun yenilenmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesi gerektiğini belirterek, "Kentsel dönüşümün gerçekleşebilmesi için Türkiyede 400 milyar dolarlık kaynağa ihtiyaç var. Bu kaynağı oluşturabilmek için imar hakları transferi ve imar haklarının etkinleştirilmesi gibi değişik enstrümanların da Kentsel Dönüşüm Kanununa kesinlikle eklenmesi gerekmektedir" dedi.

Gökkaya, "Küresel Değişim ve Yeni Umutlar Konferansı"nda yaptığı konuşmada, 2011 yılının ikinci çeyreğinde Türk ekonomisi beklentilerin üzerinde bir büyüme gerçekleştirdiğini, inşaat sektörünün de 13,2 büyüyerek GSMHdaki payını yüzde 6 seviyesine çıkardığını kaydetti. 

Sektörde yaşanan büyümenin yatırımlardan kaynaklandığını, inşaat harcamalarının ilk çeyrekte yüzde 19,7 oranında büyüyerek 31,2 milyar liraya yükseldiğine işaret eden Gökkaya, bu harcamaların 19,6 milyar lirasının özel sektör tarafından yapıldığını ve ilk Cumhuriyet tarihinde özel sektör harcamasının kamu harcamasını geçtiğini söyledi.

Gökkaya, gayrimenkul sektöründe satışlarda ve yeni proje rakamlarında çok önemli değişiklikler olduğunu, 2010 yılı sonu itibariyle Cumhuriyet tarihinde bir ilk olan 817 bin ruhsat alındığını ve bütün çeyreklerde birbirini tetikleyen büyümelerin devam ettiğini vurguladı.

Bu yılın ikinci çeyreğinde alınan yapı ruhsatı daire sayısı ilk çeyreğe göre yüzde 76 artarak 161 bin 507ye çıktığını ve ilk yarıyılda toplam253 bin yapı ruhsatı alındığını belirten Gökkaya, bu rakamların inşaat sektörünün çok sağlıklı şekilde büyüdüğünü gösterdiğini söyledi.

KONUT SATIŞI İKİNCİ ÇEYREKTE İLK ÇEYRDEĞE GÖRE YÜZDE 17.8 ARTTI

Gökkaya, konut satışlarının da 107 bin ile ilk çeyreğe göre yüzde 17,8 artış gösterirken, beş çeyrek dönem sonra tekrar yüz bin seviyesini aştığına işaret ederek, hazırlanan fiyat konut endeksinde de fiyatların çok fazla artmadığını, enflasyonun altında kaldığını bu da sektörde çok ciddi bir rekabetin devam ettiğini gösterdiğini söyledi.

Gayrimenkul sektörünün önündeki önemli engellerden birinin de Mütekabiliyet Yasası olduğunu bu yasanın karşılıklılık esasına dayandığını, yani Türkiyede yabancıların gayrimenkul edinimi ile ilgili mütekabiliyet esası arandığını, Mütekabiliyet Yasasının varlığı Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Rusya ve Suudi Arabistan gibi birçok ülkenin vatandaşının Türkiyede gayrimenkul satın almalarını engelleyen bir yasa olduğunu anlattı.

Gökkaya, Türkiyede yabancı sermaye girişinin 2005-2008 arasında 3 milyar dolar, 2009da 1,8, 2010da da 2,5 milyar dolar olduğunu, mütekabiliyet yasasının geçmesiyle birlikte Türkiyeye minimum 5 milyar dolarlık bir yabancı sermaye girişinin olacağını düşündüklerini, bunun da sermaye yetersizliği olan Türkiyede çok önemli işlev göreceğini kaydetti.

KONUT KREDİ STOKU 74 MİLYAR LİRA

Aynı şekilde henüz işlevsel olmayan mortgage sisteminin ikincil piyasalar oluşturularak tabana yayılmasının da sektörde sermaye gücünün ve yapısının artırılmasını sağlayacağına işaret eden Gökkaya, "Türkiyede 1999da 100 milyon dolar olan konut kredi stoku, bugün itibariyle 74 milyar liraya  yükselmiştir. Bu da Türkiyedeki GSMHnın yüzde 5,5una gelmektedir. Fakat ikincil piyasalar kurulmadığı için bu beklentilerin çok altında kalmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 12lerde, yüzde 15lerdedir. AB ülkelerinde yüzde 50-60 seviyelerindedir. Bizim  bu konuda acilen ikincil piyasaları kurmamız gerekmektedir" dedi.

MARKA KENTLER OLUŞTURULMALI

GYODER Başkanı Işık Gökkaya, şehircilik anlayışı çerçevesinde yapılaşmanın planlanmasının da önem arz ettiğini, bu  kapsamda çarpık
 yapılaşmanın giderilmesi ve marka kentlerin oluşturulmasının hedeflenmesi gerektiğini kaydetti.

Marka kentleri oluşturmanın, kentlerin gelişimini sağlayacağını ve kalitesini artıracağını dile getiren Gökkaya, "Markalaşma için kentsel restorasyon, altyapı, fiziksel düzenlemeler ve tanıtım çalışmaları yapılmalı,şehrin işlevsel olması sağlanmalıdır. Marka kent projelerinin başarıyla hayata geçirilmesi bu kentlerin sosyoekonomik gelişmesine hızlandırıcı bir etki sağlayacak, göç oluşumunu engelleyecektir. Böylece, daha güçlü bir ekonomi, daha sosyal bir yaşam, daha çağdaş bir kent olma yolunda imkanlar sunacak, yatırımların artmasında katkıda bulunacaktır" dedi.

"DEPREME KRŞI KONUT STOKU YENİLENMELİ"

Gökkaya, şehirlerin daha düzenli ve yaşanabilir hale gelmesi amacıyla kentsel dönüşüm projelerine hız kazandırılması gerektiğine de işaret ederek, şunları kaydetti:

"Özellikle İstanbul gibi deprem bekleyen büyük bir metropolde 3,5 milyon konut stokunun 2.5 milyonunun yenilenmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesi önemli bir konu. Yeni ekonomik türevsel enstrümanların oluşturulması önemli ihtiyaç. Bugün kentsel dönüşümün gerçekleşebilmesi için Türkiyede 400 milyar dolarlık kaynağa ihtiyaç var. Bu kaynağı oluşturabilmek için imar hakları transferi ve imar haklarının etkinleştirilmesi gibi değişik enstrümanların da Kentsel Dönüşüm Kanununa kesinlikle eklenmesi gerekmektedir. Türkiyenin önünde çok önemli bir milad ve başlangıç olarak göreceğimiz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, gerçek anlamda hukuki altyapısını oluşturur, Türkiyedeki büyük metropollerin 1/100.000lik planlar çerçevesinde şehirciliğe uygun, yeşil alanlarına saygılı bir düzenleme yaparsa, bu hem Türkiyenin ekonomik ağırlıklı büyümesini sağlayacak, hem de gayrimenkul sektörünün çok sağlıklı şekilde büyümesini gerçekleştirecek. Cari açığın büyümesini engellemeden tek büyüyecek sektör inşaat sektörü. Bütün girdileri yerli malı. Bu bağlamda Türkiyede Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yapacağı düzenlemelerde yeşil bina konseptine de uygun yeni şehirlere doğru yönelmesi gerekiyor. Bu konuda bakanlık sektöre değişik teşvikler vermesi gerekiyor."

"AVRUPA PARA FONU KURULMALI"

Avrupa Politika Araştırmaları Merkezi (CEPS) Direktörü Daniel Gros, Avrupadaki likidite krizini çözmek için Avrupa Para Fonu kurulması önerisinde bulundu.

Gros, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) ve Finans Dünyası dergisince düzenlenen "Küresel Değişim ve Yeni Umutlar Konferansı kapsamında düzenlenen "Küresel Kriz: Dünya nereye gidiyor Ekonomik ve Siyasal Gelişmeler"
 konulu oturumda yaptığı konuşmada, Avrupa ve Amerikada yaşanan krizi, büyüme oranları ve demografik yapılarını ele alarak değerlendirdi.

"Avrupada 10 yıl sonra durgunlukta istikrar öngörüyorum" diyen Gros, bunun Avro bölgesinin büyük felaketi olmadığını, ama dinamik bir büyümede Avrupa ekonomisinin durumu ışığında büyük çığır bekleyemeyeceklerini söyledi. Gros, dünyanın büyüme hızının GSMH açısından ABnin yüzde 16ya düşeceğini, dünya büyümesinin 6da birinin ABden geleceğini, gelişmekte olan Asya ülkelerinin çok daha fazla önem kazanacağını vurguladı.

Çinin global büyümedeki hızının daha da artacağını, Türkiyede göreceli olarak öyle olacağını dile getiren Gros, 2020 sonunda Avrupa ve Amerika ekonomilerindeki yavaşlamanın süreceğini, mali açıdan istikrarlı ama sorunlu bir Avrupa göreceklerini kaydetti.

Gros, bankaların kendilerini finanse etmeleri konusunda sıkıntıları bulunduğunu, reel ekonomilerle beraber bankaların çöktüğünü dile getirerek, "Bu döngünün kesilmesi, spekülatif saldırıların durdurulması gerekiyor" dedi.

AVRUPA PARA FONU

Avrupada bu tercihlerin yapılması gerektiğini ifade eden Gros, şu öneride bulundu:

"Teklifim Avrupa Para Fonu oluşturulması yönünde. Hem likidite durumu hem ödeme gücü problemleri açısından benzer şekilde ele alınmalı. İki departmanı olmalı. Uyarlama ve kriz yönetimi... Yunanistan, İrlanda, Portekiz ile ilgili para verilebilir, borçlarıyla ilgili düzenleme yapılabilir. Toparlanmalarına yardımcı olabilir. IMFnin Türkiyeye yaptığı gibi. Diğer konu likidite desteği sağlanmalı, ödeme güçlüğünde olan ülkeler için bu eksik. Piyasalar hala tedirgin. İtalyaya para verilmezse, hiç kimsenin likiditesi olmayacak. Likidite konusunda Avrupa Merkez Bankası tek kaynak. Bir likidite desteği Avrupa merkez bankasından Avrupa para fonuna olmalı. Likidite desteği mevcut krizi aşmamıza yardımcı olur" dedi.

Gros, borç seviyelerinin de AB istikrara kavuştuğu için uzun vadede sorun olmayacağını kaydetti.

SÖNMEZ KÖKSAL

Emekli Büyükelçi Sönmez Köksal da, Türkiyenin 2023 için öngörülen 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşması için içerde alınan önlemlerin önemli olduğunu, ancak bunun gerçekleşmesi için dış pazar bulması gerektiğini söyledi.Benimsenen "komşularla sıfır sorun" politikasının ticari pazarları bulma gayretinin felsefi altyapısı olduğunu ifade eden Köksal, Türkiye finans krizi ve AB içindeki gelişmeleri yaşarken, birden içinde bulunduğu bölgede yaşanan büyük bir dönüşümü de göz önünde tutmak zorunda olduğunu kaydetti. 

Köksal, "Türkiye önemli bir gelişmenin tam ortasında. Arap bölgesindeki değişiklikler, dipten gelen sismik dalga, Kuzey Afrika ile yakın ve Ortadoğu en geniş anlamıyla siyasi açıdan etkileyecek. Önümüzdeki 10 yılda bölgenin siyasi fizyolojisini değiştirecek bir olayla karşı karşıyayız. Süreç uzun olacak, bir takım sürprizler olacak. Bulaşıcı hastalık gibi ülkeden ülkeye farklı sonuçlar
 verecek" dedi.

Suriyedeki mevcut yapı hakkında bilgi veren Köksal, benzer bir yapının Irakta işgal ile ortadan kaldırıldığını, bu iktidarın değişmesinin son derece zor ve sancılı olacağını söyledi.

"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE ZOR BİR DÖNEM VAR"

Sönmez Köksal, şunları söyledi:

"Karşımızda ne Mısır, ne Tunus ne Yemen var. Özellikle Suriyenin destekçileri var. Suriye İran ve Rusya için önemli. Bütün bunlar bu işin zor olduğunu ortaya koyuyor. ABDnin geçmişte aldığı dersler var. Doğrudan müdahale etmeden, bölgesel ittifaklar yaratarak çözme arayışı içinde. Burada son derece dikkatli olunması gerektiği ortada. Suriye Ortadoğuya akan tek yol idi. İran Orta Asyaya giden kamyonların geçiş yolu. Bir taraftan ortaya konulan ihracat hedefleri, bir tarafta içinde bulunduğumuz coğrafi problemler... Türkiyenin önünde çok zor bir dönem var, hedefine ulaşma açısından. Çinli bir atasözü var; gelişmeleri vakarla izleyin, yeteneklerinizi saklayın, zamanı iyi kullanın, ihtirastan uzak durun, hiçbir zaman önderliğe soyunmayın diye. Bu sözlerden alacağımız dersler var."

AA


Geri Dön