İstanbul'da 7 kritik sorun acil çözüm bekliyor!
İstanbul'da yaşamak her ne kadar güzel görünse de faturası vatandaşlara ağır şekilde kesiliyor. Deprem riski, trafik, susuzluk tehlikesi, barınma sorunu gibi sorunların acilen çözüme kavuşması gerekiyor.
Büyük şehirlerde yaşamananın bazı zorlukları bulunuyor. Her büyük şehirde farklı sorun ve sıkıntılar olsa da İstanbul'da daha fazla sorun bulunuyor ve bunlar acil çözülmeyi bekliyor. İşte İstanbul'daki 7 kritik sorun...
EN TEMEL SORUN: RİSKLİ YAPILAR!
İstanbul'da çözüm bekleyen en temel sorunlardan biri deprem güvenliği olmayan riskli yapılar. Marmara Denizi'nde 7 ila 7,5 büyüklüğünde bir deprem beklenirken kentteki yüksek riskli konut sayısı yaklaşık 1,3 milyon.Kentte riskli konut probleminin yanı sıra kamuya ait yapılar, deprem toplanma alanları, acil ulaşım yolları ya da altyapıya ilişkin sorunlar da hala çözülmüş değil.
DW Türkçe'ye konuşan İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Özer Or: '17 Ağustos depreminin üzerinden 24 yılı aşkın zaman geçtiğine işaret ederek "Geçen 24 yılda, AFAD ve AKOM'un kurulması, İstanbul'un bağlantısını sağlayan yollar üzerindeki bazı köprü ve viyadüklerin, şehrin içindeki bazı hastane, okul gibi kamusal yapıların deprem performans analizi ve güçlendirilmesi, tsunami risk haritalarının oluşturulması gibi çalışmalar örnek olarak gösterilse de biliyoruz ki yapılanlar, yapılabilecek olanların çok azıdır" dedi.
İstanbul'da hâlâ 17 Ağustos depreminde zarar görmüş yapılarda oturanlar olduğunu belirten Özer Or, deprem sonrasında yaklaşık 4 milyon İstanbullu'nun evinin kullanılamaz hale geleceği ve acil geçici barınmaya ihtiyaç duyacağı öngörüldüğü halde bu ihtiyacın hangi müsait alanlarda, hangi altyapı ve araçlarla giderilebileceği konusunun açıklığa kavuşturulmadığına dikkat çekiyor.
YARISI BİZDEN KAMPANYASI ETKİLİ OLACAK MI?
Son aylarda rezerv alan tanımının genişletilmesi, bina bazında dönüşüm kararı için ortakların kabul oranının yüzde 50+1'e düşürülmesi ve 'yarısı bizden' gibi bazı finansal uygulamalarla topluma müjde olarak sunulan uygulama maalesef 2012'den beri toplumda 'kentsel dönüşüm' olarak bilinen mevzuatın ısıtılıp yeniden önümüze konmasıdır" diyen Or, kasım ayında yürürlüğe giren "6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un "bina yenileme" perspektifinin ötesine geçemediğini, binaların bu şekilde imar artışı yoluyla finanse edilerek yenilenmesinin kentsel riskleri azaltmak bir yana, barınma alanlarının ve acil ulaşım yollarının yetersizliği, deprem sonrası ihtiyaç ve hizmetlerin teminini zorlaşması gibi yeni riskler ortaya çıkardığı veya mevcut riskleri artırdığı görüşünü paylaşıyor.'' dedi.
ACİL MÜDAHALE EDİLMELİ!
Yapı stokunun barındırdığı risklerin 600-800 bin binanın yıkılıp yenilenmesi yoluyla giderilemeyeceğini, bunun için yeterli kaynak ve süre olmadığını ifade eden Or, "Acil müdahale edilmesi gereken binalar tespit edilip kaynaklar ilk aşamada bu amaçla kullanılmalı.'dedi.
DW Türkçe'ye konuşan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu da 6306 Sayılı Kanun'un içinde "afet" kelimesinin sadece bir iki kere geçtiğini vurgulayarak "Bir müteahhitlik kanunu. Kenti bütün çevresiyle bütün bileşenleriyle depreme hazırlayacak bir dili ve anlayışı yok.
Bu kanunun içinde uydurulan keyfi tanımlar, başta rezerv alanı olmak üzere Bakanlığa aslında özellikle de 2019 yerel seçimlerinden sonra elde edemediği yetkiyi ele almak için bir fırsat sundu" ifadelerini kullandı.
Afet dirençli bir kent olmanın sadece özel yapıları dönüştürmekle değil kamusal yapıların, altyapının ve yolların da afetlere hazır olmasından geçtiğini vurgulayan Giritlioğlu, Mevcut afet toplanma alanlarının büyük bir kısmının özelleştirildiğini, İstanbul'un içinde olası bir afet durumunda sığınılacak neredeyse bir karış açık alan bulunmadığını vurgulayan Giritlioğlu, afet kaçış yollarının ise halen otopark olarak kullanıldığının altını çiziyor.
RANTSAL ODAKLI KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ
İstanbul'da hem kamu hem özel sektör eliyle ciddi bir inşaat faaliyeti yürütülse de rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle kentte alt gelir grubu ciddi bir barınma sorunuyla karşı karşıya.
Sosyal konut adı altında yapılan konutların aslında kamunun yapıp sattığı ucuz ve erişilebilir konutlar olması gerektiğinin altını çizen Giritlioğlu, "Orada da belirlenen fiyat politikası doğru hedefe ulaşmadı. Alt gelir ve yoksul grubu hedeflense de ancak orta gelir, orta alt gelir grubunun erişebileceği bir fiyat politikası uygulandı. Dolayısıyla da geldiğimiz noktada sağlıklı, güvenilir mühendislik hizmeti almış yapıya erişimde çok ciddi sorunlar var" diyor.
Örneğin kooperatif gibi bir modelin yıllardır uygulanmadığını ifade eden Giritlioğlu, "Bugün kentsel dönüşüm uygulamalarına baktığımızda vatandaşın bir tehditle karşı karşıya bırakıldığını, kamunun neredeyse bu sürecin hiçbir şekilde bir parçası olmadığını görüyoruz.''dedi.
BARAJLARDAKİ SU ORANI DOLULUK SEVİYESİNE ULAŞAMADI!
İstanbul'daki susuzluk sorunu ve barajlardaki doluluk seviyesi üzerinden sık sık gündeme gelmekte. Özer Or, İstanbul'un hiçbir sorununun diğerlerinden bağımsız olmadığını vurgularak, kontrolsüz nüfus artışının yetersizliklere yol açtığını ifade etti.
Or, bunun yanında altyapı yetersizlikleri nedeniyle barajlarda toplanan suyun insanlara ulaştırılması konusunda kayıp kaçak oranının hâlâ yüksek olduğu görüşünü paylaşıyor.
NÜFUS ARTIŞI VE GÖÇ BÜYÜK SORUN!
Türkiye'nin en kalabalık kenti olan İstanbul, nüfus eşiklerini aşmış durumda. Bu durum kentte yoğun bir inşaat faaliyetine neden olurken sürdürülen yapılaşma modeli de nüfusun üzerine yeni yükler bindiriyor.
Son açıklanan resmi verilere göre İstanbul'un nüfusu 2022 yılı itibariyle 15 milyon 907 951 kişiydi. Kent aynı yıl 385 bin 294 kişi ile diğer illerden en çok göç alan il oldu.
Pelin Pınar Giritlioğlu, 2009 tarihli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı'nda kentin nüfusunun 2030 yılında 16 milyon olarak belirlendiğini, ancak İstanbul'da nüfusunun 21 milyona dayandığını ifade etti.
Giritlioğlu, "Yeni yollar yapmadan sadece inşaat yapıyoruz, inşaat yapmak daha fazla nüfus çekmek anlamına geliyor. Yani nüfus yoğunluğunu giderek artırmak anlamına geliyor" dedi.
YENİ YOLLAR YAPILMAZSA TRAFİK SORUNU AŞILAMAZ!
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Bahçeşehir Üniversitesi (BAU), Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) ve Yeditepe Üniversitesi'nden akademisyenlerin oluşturduğu 'Dataritim Veri Araştırmaları Grubu'nun İstanbul trafiğini dokuz yıl boyunca analiz ederek hazırladığı rapora göre İstanbullular yılın ortalama 15 gününü trafikte geçiriyor.
Pelin Pınar Giritlioğlu, "Kentin son boş alanlarını giderek daha da yükseltirken yeni yollar yapmıyorsanız trafik yükü artacaktır" dedi.
Trafik sorununa çözüm olarak otoparktan bahsedilse de bunun yanlış olduğunu söyleyen Giritlioğlu, "Siz bir yere ne kadar çok otopark yaparsanız o kadar fazla trafik yükü çekersiniz.'' dedi. Giritlioğlu'na göre bunu yaparken toplu taşımayı merkeze çekecek, kolaylaştıracak adımları da atmak gerekiyor.
Özer Or da trafik sorununu toplu ulaşımın yeterince gelişmemiş, doğru planlanamamış olmasına bağlıyor.
KARAR ALMA MERCİ BELEDİYELER DEĞİL
Pelin Pınar Giritlioğlu ayrıca İstanbul'un bugün neredeyse yüzde 60'ının Büyükşehir Belediyesi tarafından değil, merkezi idare tarafından yönetildiğine işaret ediyor. Giritlioğlu, "Bununla birlikte İstanbul'un neredeyse yüzde 60'ı bugün Bakanlık tarafından yönetiliyor. "Bu da çok ciddi bir sorun tabii yerelleşme anlamında" diyor.
İstanbul'da yaşamanın aylık maliyeti 49 bin 159 TL'ye yükseldi: Bir yılda yüzde 78,13 arttı!
|