İstanbulun tüm tiyatro yapıları belgelenecek!
Yapı Kredi Yayınlarından çıkan Geleceğe Perde Açan Gelenek: Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları isimli üç ciltli kitap, bugün mevcut olmayanlarla birlikte, geçmişten günümüze İstanbulun tüm tiyatro yapılarını belgeleyerek geleceğe taşımayı amaçlıyor
Yapı Kredi Yayınlarından çıkan Geleceğe Perde Açan Gelenek: Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları isimli üç ciltli kitap, bugün mevcut olmayanlarla birlikte, geçmişten günümüze İstanbulun tüm tiyatro yapılarını belgeleyerek geleceğe taşımayı amaçlıyor. İşte bu kitaptan seçtiğimiz 10 efsane tiyatro sahnesi
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetmenliği projelerinden Geleceğe Perde Açan Gelenek Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları başlıklı üç ciltlik kitap, Yapı Kredi Yayınlarından çıktı. Prof. Dr. Dikmen Gürün yönetmeliğinde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü tarafından hazırlanan bu çok yönlü çalışmayla, şehrin kültürel tarihi tiyatro binaları üzerinden okunuyor. Eserde, tiyatro binalarının izi araştırılırken, İstanbul üç ana bölgeye ayrılıyor. Galatadan Sarıyere kadar uzanan Beyoğlu, Beşiktaş, Şişli ve çevresini Yrd. Doç. Dr. Yavuz Pekman; Suriçinden Avcılar yönüne uzanan cildi Doç. Dr. Kerem Karaboğa ve Anadolu Yakasının tamamıyla Adalar bölgesi cildini de Prof. Dr.Metin Balay (Yeditepe Üniv.) ve Doç. Dr. Fakiye Özsoysal kaleme aldı.
EFENDiM, BEYiM, PAŞAM, BiR TiYATRO, BiR BiNA LAZIM
Muhsin Ertuğrul, Darülbedayi,
1 Kasım 1931, sayı 20
Afedersiniz, kime hitap edeceğimi bilemediğim için baş tarafa o makamın adını yazamadım; fakat bu iyiliği yapacak kimse, Valilik mi, Belediye mi, Milli Eğitim mi, Başbakanlık mı, o makama hitap ediyorum ve diyorum ki; BEN BİR TİYATRO İSTİYORUM. Bir tiyatro binası lazım; bu İstanbul şehrine her şeyden önce bir tiyatro binası lazım... Bu bina her şeyden daha mühim, hatta mezbahadan, halden, köprüden, hastaneden, hatta okuldan daha önemli. Onun için bu şehre bir tiyatro istiyorum. Efendim, beyim, paşam; bir tiyatro, bir bina lazım.
FRANSIZ TiYATROSU (PALAIS DE CRYSTAL)
İstanbulda yapılan ilk tiyatro binası. Abdülmecit döneminde 1827de kurulduğu tahmin edilen tiyatro, bugün Elhamra Pasajının olduğu yerdeydi. Fransız Tiyatrosu 19uncu yüzyılın güçlü ve gösterişli sahne hayatının hem başlangıcı hem de önemli yapı taşlarından oldu. İtalyan tiyatro mimarisi tarzında inşa edilen bu bina, 50 gaz lambasıyla aydınlatılıyordu.
CONCORDIA
Bugün Saint Antoine Kilisesinin olduğu yerde bulunan bir kumarhanenin, 1871de tiyatro binasına dönüştürülmesiyle kurulan tiyatroda, operetler, opera-komikler, müzikli ve danslı varyete oyunları sahneleniyordu. Condordianın içinde gizli bir kumar salonu ve Rum müzisyenlerin şarkı söylediği İç Concordia diye bir birahane olduğunu aktaran yazar Salah Birsel, sık sık kavgaların yaşandığı mekanın müdavimleri arasında Ahmet Rasimi de sayıyor.
OPERA TiYATROSU
Tiyatro, günümüzde Danışman Geçidi adıyla bilinen Hacopulo Pasajındaydı. İstiklal Caddesinden girince avlunun sol köşesinde müzik aletleri satılan bir dükkanı olan F. Adam, mekanın üst katını küçük bir konser salonu haline getirmişti. Salonun Opera Tiyatrosu ismiyle anılmasının nedeni, Dikran Çuhacıyanın burada kurduğu toplulukta temsiller sahnelemesi oldu. Topluluğun 1876da dağılmasıyla salonun tiyatro olarak kullanılması sona erdi.
DiREKLERARASI (ŞEHZADEBAŞI)
19uncu yüzyılın son çeyreğinden İkinci Dünya Savaşına kadar, Suriçindeki tiyatro hayatının nabzı Direklerarasında atardı. Bugünkü Veznecilerden başlayarak belediye binası yönünde uzanan Şehzadebaşı Caddesinin Dede Efendi Caddesiyle kavşak oluşturduğu yere kadar olan kısım Direklerarası diye isimlendirilirdi. Bu isim Damat İbrahim Paşanın yaptırdığı Yeni Çarşının mermer sütunlu revaklarından geliyordu. 1894 depreminde zarar gören direkler, Cemil Topuzlu döneminde yıktırıldı. Direklerarası yalnız geceleri tiyatro, meddah ya da karagöz seyretmeye gelen halkın rağbet ettiği bir eğlence merkezi değil, aynı zamanda dönemin entelektüel kesiminin de ilgi gösterdiği bir yerdi.
SES TiYATROSU
Tiyatro tarihimizin belki de en önemli yapısı. İlk dönem tiyatro yapılarından, asıl işleviyle faaliyet göstererek ayakta kalan tek tiyatro binası. 1885te açılan Halep Çarşısının arka tarafında bulunuyor. 1972ye kadar Muhsin Ertuğruldan Haldun Dormene pek çok efsane ismin sahneye çıktı, 1980lerin sonuna kadar batakhane muamelesi gördü. Tekrar tiyatrolu günlere dönüşüyse 1989da Ortaoyuncuların kurucusu Ferhan Şensoyun gayretiyle oldu.
GEDiKPAŞA TiYATROSU
Suriçi bölgesinde inşa edilen ilk tiyatro binası. Bugün Beyazıttaki tramvay durağının hizasından Kumkapıya inen Tiyatro Sokağının ismi, 150 yıl önce inşa edilen bir binadan gelmekteydi. 1859da Souillier Sirkinin gösterileri için bu sokakta kurulan Souillier Cambazhanesi, 1868de yapılan tadilatla ahşap bir tiyatro yapısına dönüştü. Aynı sıralarda Gedikpaşa Tiyatrosu ya da Osmanlı Tiyatrosu ismi de bu bina için kullanılır olmuştu. 1870de saraydan aldığı 10 yıllık imtiyazla Türkçe oyun sergileme tekelini eline geçiren Agop Vartovyan (Güllü Agop) binanın ismini kendi topluluğuna verdi. Gedikpaşa Tiyatrosu 1884te yıktırıldığında Osmanlı Tiyatrosu da ortadan kalktı.
YILDIZ SARAY TiYATROSU
İstanbulda saray içinde yaptırılan, kalıcı tiyatroların ikincisi ve sonuncusu. Dolmabahçe Tiyatrosu yıkıldıktan sonra günümüzde hâlâ ayakta kalan türünün tek örneğidir. Sanata meraklı olan ve saraydan ayrılmaktan hoşlanmayan Abdülhamit için 1889da yapılan saray tiyatrosunda ilk olarak bir Fransız grubu sahne aldı. Ardından Güllü Agop, Türkçe temsiller veren ve yerli sanatçılardan oluşan bir grubu, eğitim vermek amacıyla bu saraya aldı.
TEPEBAŞI DRAM (PETITS-CHAMPS)
1970li yıllara kadar büyüleyici atmosferiyle ayakta kalmayı başaran tek İtalyan tarzı ahşap tiyatroydu. Bugün üzerinde TRT stüdyolarının yer aldığı yapı, 1880de tamamlandı. 1927de bir daha ayrılmamak üzere bu binaya taşınan Darülbedayi, belediyeden düzenli tahsisat alarak Şehir Tiyatrosu adıyla daimi bir döneme girdi. 17 Nisan 1970de çıkan bir yangında büyük zarar gören Dram Tiyatrosu, ertesi yıl çıkan ikinci bir yangında enkaza döndü.
APOLLON
Modada oturan banker Zanni Stefanos Skilitçisin bağışladığı arsa üzerinde 1873te inşa edilen tiyatronun, tarihimiz açısından en büyük önemi, 1920 yılı sonbaharında ilk Türk kadın oyuncu Afife Jalenin sahneye çıktığı yer olmasıdır. Dışı kagir, içi ahşap olan bina 1961de ihtiyaca cevap veremez hale gelince, yanındaki yazlık bahçe dahil edilerek bugünkü Rexx Sineması olur ve günümüze kadar gelir.
NAUM TiYATROSU
İstanbulda inşa edilen ikinci büyük tiyatro. Asıl önemi, bir tür sahne sanatları merkezi olması ve İmparatorluk Tiyatrosu olarak konumlanmasıdır. İstiklal Caddesi üzerinde, Balıkpazarına girilen sokağın sağ köşesinde, bugün 180 numarada Çiçek Pasajının bulunduğu yerdeydi. 1840ta faaliyete başlayan sahneyi dört yıl sonra devralan ve adını veren Naum Duhani, İtalyan sanatçılarının rol aldığı operaları sahneledi. Aynı dönemde Avrupada izlenen tüm eserlerin yer aldığı Naum Tiyatrosu, ilk Türkçe operanın sahnelendiği mekandır.
Milliyet/NEŞE MESUTOĞLU