Kanal İstanbul doping etkisi bekleniyor!
Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı Kanal İstanbul projesi, bütün kalbimle inanıyorum ki, ülkemizin gelişmesi açısından 'doping' etkisi yapacak, özelikle istihdam konusunda büyük gelişmeler sağlayacaktır....
GAZANFER SANLITOP
Padişahın biri rüyasında bütün dişlerinin ardı ardına döküldüğünü görmüş. Bir rüya tabircisi çağırmışlar. Adam çok kötümser bir tavırla başlamış anlatmaya: 'Padişahım' demiş, 'rüyada diş görmek yakınları, dostları görmek demektir. Dişlerin dökülmesi ise onların ölmeleri anlamına gelir. Siz o kadar ta-lihsizsiniz ki, yaşadığınız sürece bütün dost ve yakınlarınızın birer birer ölümüne tanık olacak, büyük üzüntülerle karşılaşacaksınız. Üstelik yaşlılığınızda yapayalnız kalacak, mutsuz olacaksınız.'
Bu ifade karşısında padişah son derece sinirlenmiş ve hikye bu ya, rüya tabircisinin boynunu vurdurtmuş. Sonra başka birini çağırmışlar. Yeni tabirci çok güler yüzlü, iyimser biriymiş. Yüzünden, gözlerinden mutluluk okunuyormuş. Rüyayı dinler dinlemez o da kelimesi kelimesine aynı şeyleri söylemiş, ama tamamen iyimser bir yaklaşımla: 'Padişahım' demiş, 'siz Allah'ın çok sevgili bir kulusunuz. Rüyada diş görmek yakın dost ve akrabaları görmek demektir. Dişlerin birer birer dökülmeleri ise onların ölmeleri anlamına gelir. Allah size öyle uzun bir ömür vermiş ki, hepsinden daha fazla yaşayacaksınız. Varlık içinde upuzun, mutlu bir hayat süreceksiniz. Herkes bu durumunuza imrenecek.' Ve hikye bu ya, tabirci baş vezirliği kapıvermiş.
RÜYA MI GERçEK Mİ
Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan tarafından 'çılgın Proje' adı altında açıklanan 'Kanal İstanbul' konusu kamuoyunda büyük yankılar uyandırdı. Hemen ardından da ilgili ilgisiz hemen herkes, bu işin derdine düşmüşçesine yorumlar yapmaya başladılar. Üstelik bu yorumlar birbirinden yüzde yüz denilebilecek kadar farklıydı.
Hükümete muhalif olanlar işi alay etmeye kadar götürürken, muvafık olanlar olumlu karşıladılar. Bir de bu ülkenin aydınları var ki, onların görüşleri ise tümüyle farklıydı. En çok sözünü ettikleri konu ise ülkemizin zaten kısıtlı olan kaynaklarını bu projede kullanmanın gerçekten 'çılgınlık' olduğu şeklindeydi. Onlara göre bu işi yapana kadar, eğitim ve sağlık başta olmak üzere çok daha önemli konulara başlamak gerekiyordu. Onlar da kendilerince haklıydılar.
Bazıları da bu itirazlarını teknik konulara dayandırma gayreti içinde oldular. Onlara göre bu kanalla birlikte, aynen Boğaz'da olduğu gibi çift yönlü bir akım başlayacak ve Karadeniz'in dibindeki çamurlar Marmara Denizi'nin zeminini kaplayacaktı. Ama ne yazıktır ki, bunu söylerken teknikten çok uzak kaldılar. çünkü Boğaz'ın aksine bu kanalın derinliğinin sadece yirmi beş metre olduğunu ve yüzlerce metre aşağıdaki çamurun yükselip kanaldan geçemeyeceğini akıllarına getirmediler.
Bu konuda cizane ben de bir yorum yapma gereği duydum. Görüşümü kolayca açıklamak için de yukarıdaki diş örneğini verdim. çünkü ben hikyedeki ikinci tabirci gibi, oldukça iyimserim ve bu 'çılgın proje'ye çok olumlu yaklaşıyorum.
Bu proje, devletin kasasından bir kuruş bile çıkmadan gerçekleştirilebilir. Üstelik ülkemizin gelişmesi açısından büyük yararlar sağlayabilir. Yeter ki, ülkemizi yönetenler bu projeyi tam bir gizlilik içinde ve akılcı yöntemlerle yürütebilsinler, elden geldiğince kamulaştırmayı az tutarak ve ileriye dönük gelişmeleri de göz önünde bulundurarak tamamlasınlar. Burada en dikkat edilmesi gereken konuların başında, kanalın çift yönlü geçişe uygun şekilde düzenlenmesi ve en büyük gemilerin geçmesine imkn vermesidir. çünkü gemi boyutları giderek büyüyor.
Sonrasında bu iş güvenilir bir kuruluşa ya da bu amaçla oluşturulabilecek bir konsorsiyuma 'yap, işlet, devret' formülüyle pekl ihale edilebilir. Burada dikkat edilecek en önemli husus, işi alan kuruluş yabancı bile olsa, inşaat sırasında kullanacakları bütün makine let ve edevatın, hatta elemanların ülkemizden temin edilmesini garanti altına almak olmalıdır.
Bu konuda çok iyi şeyler düşündüğümü söylemeden edemeyeceğim. çünkü tarih boyunca içeriden ve dışarıdan büyük ölçüde engellerle karşılaşmış olsak da, ülke olarak, artık belirli bir teknoloji ve sermaye birikimine sahibiz. O inşaat için gerekecek her şeyi üretebilecek güçteyiz. çünkü şu anda dünyanın her bölgesinde değişik konularda inşaat yapan yüklenicilerimiz, övünç kaynağımız olmayı her geçen gün fazlasıyla hak ediyorlar.
TÜRKİYE'YE ENERJİ KATACAKTIR
Rahmetli Özal'ın deyişiyle, 'bütün işler yeterli seviyede bilgi, sermaye ve pazar' gerektirir. Böyle hazır bir pazara herkes yatırım yapar. Bu uygulamayla birlikte birçok girişimcimiz ülkemizde 'büyük kapasiteli kamyonlar, iş makineleri ve teknik malzemeleri üretme' konusunda yatırım yapmayı düşünebilecektir. Onlara izin verilirken koşulacak tek şart, 'kaliteyi sağlama ve dünya fiyatlarını aşmama zorunluluğu' getirmekten ibaret olmalıdır.
Olayın teknik boyutuna girmek her ne kadar, teknik eğitim almış bir kişi olsam da beni aşar. Ama yine de bazıları kamuoyunda da paylaşılan önemli konuları dile getirmek istiyorum: İnşaat sırasında çıkacak hafriyatın kuzey bölümü, yıllar önce kazılan ve çukur bırakılan kömür ve maden ocaklarını doldurmakta kullanılabilir. Sonra da kazanılan o bölgeler ağaçlandırılabilir. Güney taraftaki hafriyat ise ekolojik ve jeolojik yönden mevcut duruma zarar vermeyecek şekilde, kıyıya yakın bir ada veya kıyıyla bağlantılı yarımada oluşturmakta kullanılabilir. Bu bölge, turistik ya da ticari açılardan değerlendirilebilir. Ayrıca kanalın uygun yerlerine cepler yapılmak suretiyle liman, hatta limanlar kurulabilir. Marmara bölgesine deniz yoluyla gelecek ve gidecek bütün yüklerde o limanlardan yararlanılabilir.
şu anda benim aklıma bunlar geliyor, ama daha onlarca yararlı çözümler bulu-nabilir. Sonuç olarak, bütün kalbimle inanıyorum ki, bu proje ülkemizin gelişmesi açısından 'doping' etkisi yapacak, özelikle istihdam konusunda büyük gelişmeler sağlayacaktır.
Yeni şafak