16 / 05 / 2024

Karaburun'da yaşayan halk tapulu arsasına ev yapamıyor!

Karaburun'da yaşayan halk tapulu arsasına ev yapamıyor!

İzmir Karaburun'da köyler 1. dereceden doğal sit alanı ilan edilince halk kendi tapulu arsasına ev yapamaz oldu. Bahçesine kümes bile inşa edemiyor.  Evlenenler baba evine yerleşip aileyle yaşıyor



Mehmet Dündar, oğlu, kızı, gelini, damadı ve 2 torunuyla yaşıyor.  İzmir  Karaburun'da köyler 1. dereceden doğal sit alanı ilan edilince halk kendi tapulu arsasına ev yapamaz oldu. Bahçesine kümes bile inşa edemiyor.  Evlenenler baba evine yerleşip aileyle yaşıyor. Gelin kaynana, görümce, elti derken üç dört aile aynı çatı altında barınıyor. Evde yer olmadığı için evlenemeyen gençler de var. Aslında bu köylerde herkesin derdi ortak: Evleri ayırmak.

Kemal Sunal'ın 'Gülen Adam' filmindeki tekerlekli evi birçoğumuz hatırlarız. Ev yapacak yer bulamayan gülen adam, sırtlanıp her yere taşıyabileceği bir konut inşa eder. Kaçma kovalamaca derken evini çeke çeke bir yaşam öylece sürer gider. Yakında İzmir Karaburun'da da bu filmdeki tekerlekli evlerden görürseniz şaşırmayın. Çünkü, 2000'de Resmi Gazete'de yayımlanan imar yasağını öğrenen halk, o gün bugündür tapulu arsalarına ev yapamıyor. Yeni ev yapılamayınca evlenen gençler, anne-baba yanında yaşamaya devam ediyor. Kaynana, kayınbaba, gelin, damat, torun derken üç aile aynı çatı altında. Dolayısıyla 'mecburen geniş aileler' ortaya çıkıyor. Kaynanayla yaşamaya mecbur olan gelinler, bu durumdan memnun değil tabii. Ancak Karaburun'un köylerinde tek başına yaşayan aile bulmak neredeyse imkânsız.

İzmir'in saklı bahçesi Karaburun ilçesini ziyaret ediyoruz. 360 virajı olduğu rivayet edilen sarp yolları muhteşem deniz manzarası eşliğinde aşıyoruz ve Parlak köyünde alıyoruz soluğu. Badembükü Mahallesi'ndeki köy kahvesinde çay molası verdikten sonra başlıyoruz köylülerle demli bir muhabbete. Her biri ayrı dertli, ev üstünde ev kurmaktan şikâyetçi. Dündar ailesinin evine konuk olunca işin aslını anlıyoruz. Çünkü bu evde üç aile bir arada yaşıyor. Mehmet Zeynep Dündar çifti, oğlu-gelini, kızı-damadı ve iki torunuyla aynı çatı altında. Bu ailenin hallerinden şikâyet etmeyen tek aile olduğunu söylemeden geçmeyelim. Zira, tapulu arsalarına ev yapamayan gençler, 'ev'lenemedikleri için isyan bayrağını çekmiş durumda. Dediğimiz gibi Dündar ailesinin birlikte yaşamaktan yana bir şikayeti yok. Evin büyükleri, torun torba yaşamaktan memnun. Gelin hanım Burcu, "Kaynananın adı çıkmış ama benim kaynanam annemden farksız." diyor.

5 yaşındaki oğlu Mehmet'in büyümesinde kayınvalidesinin çok emeği olduğunu söylüyor. Görümce Hatice Hanım da yengesiyle gül gibi geçindiklerini anlatıyor. 'Yahu hiç mi çekişmiyorsunuz, gelin kaynana, gelin görümce kavgası yaşanmaz mı bu evde' diyoruz, birlikte yaşamanın sorumluluklarını hatırlatıyorlar. Ev işlerini ortaklaşa yaptıklarını, birbirlerinin çocuklarına baktıklarını, anlaşmazlık çıkmadığını söylüyorlar. Gelin kaynana iyi geçinedursun kayınbabayla damadın muhabbetini soruyoruz, 'Baba oğuldan farksız.' diyorlar. Damat Turgay Uçar, eşinin ailesini kendi ailesi bilmiş. 3 yaşındaki kızları Sudem, dede nine sevgisiyle büyüyor, büyüklerinden terbiye alıyor ne de olsa. Evin oğlu Ali de damatla çocukluk arkadaşı. Hal böyle olunca 8 kişilik aile, geniş aile olmaktan çok yakınmıyor. Baba Mehmet Dündar, "Çocuklarım ve torunlarımla yaşamak hayatıma anlam katıyor." diyor. Bu evde hiç kavga olmuyor dersek yalan olur. Çünkü torunlar zaman zaman oyuncak kavgasına tutuşuyor. 34 yaşındaki oğlu 'ev'lenemiyor

Ev üstüne ev kuran her aile Dündar ailesi kadar memnun değil. Örneğin Ataoğlu ailesi. Metin ve Gülsüm Ataoğlu çiftinin Mustafa ve Öner adında iki oğlu var. Mustafa 12 yıldır evli ve iki çocuğuyla birlikte yıllardır babasının evinde. 34 yaşındaki bekâr oğlu da bu iki göz odalı evde. Mustafa amca kocaman arazilerini gösteriyor, ev yapmak istediğini anlatıyor. O sırada camdan bakanGülsüm teyze de 34 yaşındaki oğlunu evlendiremediğini söylüyor, sonra yanımıza gelerek "Adı üstünde 'ev'lendirmek ama ev nerede, bahçemize kümes bile yapamıyoruz." diyor. Artık gelinle evi ayırmak istediğini söyleyen Gülsüm teyze, bir arada yaşamaktan yakınıyor. 69 yaşındaki Metin amca da devreye girerek, "Herkes kendi evi olsun istiyor. Böyle yaşamak güzel olur mu, hem genç onlar. Bizden çok onlar ev ayırmak istiyor." diyor. Tarla, bağ, bahçe işinden elde ettikleri gelirle İzmir'den ev alamayacaklarını, köye ve geniş aileye mecbur olduklarını anlatıyorlar. Göçmen ailesi köyünden göçmek istemiyor Göçmen ailesi anne, oğul, gelin ve iki torun bir arada yaşıyor. Küçükbahçe köyünde yaşayan bu aile kutu gibi bir evde. Evin tuvaleti ise 30 metre ileride. Mutfakta bulaşık yıkayacak tezgâh nerede! Çamaşırdı, bulaşıktı yaz kış çardakta leğende yıkanıyor. Köy sit alanı ilan edileli beri çivi çakamamışlar. Gelin hanım, 'Ah izin çıksa bari şu tuvaleti içeri alsak.' diyor. Halime Hanım üniversiteye giden kızının ev küçücük olduğu için eve arkadaş çağıramadığını anlatırken 62 yaşındaki Nimet teyze de 12 yıldır oğlu ve geliniyle yaşadığından yakınıyor. Teyzeye göre evleri ayırabilseler herkes daha rahat edecek.

Nitekim gelin de aynı fikirde. Dayanışma içinde yaşasalar da zaman zaman kavga çıkmıyor değil. Ev işinden tutun da çocukların bakımına kadar birçok konuda anlaşmazlık çıkabiliyor. Evin beyi İrfan Bey ise pek ses çıkarmıyor, "Biri anam, diğeri eşim. Her şey her zaman güllük gülistanlık olamaz ya." diyor. İrfan Bey bir kardeşinin ev olmadığı için İzmir'e göç ettiğini söylüyor. Evin halinden dolayı kızı ve oğlunun da köyde yaşamak istemediğinden bahsediyor. Ama köylerinden göç etmeyi de akıllarından geçirmiyorlar.  
Zaman 


Geri Dön