24 / 11 / 2024

Kentsel dönüşüm ayrışım mı var?

Kentsel dönüşüm ayrışım mı var?

Doç. Dr. Şebnem Gökçeoğlu, 'Kentsel Dönüşüm'de yaşanmakta olan çelişkilere dikkat çekerek, Sulukule örneğinde olduğu gibi istenmeyen bazı sınıfların kent dışına itildiğini söyledi.




Antalya Kent Konseyi'nde 'Kent ve Sosyal Adalet' konulu bir konferans veren Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şebnem Gökçeoğlu, günümüzde 'Kentsel Dönüşüm' uygulamalarında yaşanmakta olan önemli çelişkilere dikkat çekerek, "Devletin merkez teşkilatı ve/veya yerel yönetimler küresel kent yaratmak için yaptıkları müdahalelerle istedikleri sınıfları kent merkezlerinde tutabilmekte istedikleri sınıfları ise kentin dışına itebilmektedir. Sulukule örneğinde olduğu gibi" dedi. 


KUTUPLAŞMA VE GERİLİM 


Mekânsal ayrışma ve dışlanmanın artması ile birlikte kentte yüksek dozda bir kutuplaşma ve gerilim yaşanmakta olduğuna da işaret eden Doç. Dr. Şebnem Gökçeoğlu, "Kentsel dönüşüm genellikle suçla mücadeleye dayandırılmaktadır ve güvenlik gerekçesi kamunun iknasında önemli bir rol oynamaktadır. Oysa yoksulluk ve dışlanma her zaman suçla özdeş değildir. Yoksulları potansiyel suçlu olarak görmek bir tür damgalama ve dışlamadır" ifadesini kullandı. 


SUÇ, ÜST SINIFLARDA DA YAYGIN! 


Üst sınıflarda da suçun yaygın olduğunu ve üstelik burada işlenen suçların boyutu ve zarar kat sayısının çok daha yüksek düzeyde seyrettiğine de dikkat çeken Doç. Dr. Gökçeoğlu, şöyle konuşlu: "Örneğin; ev soygunları, araba çalmakla banka hortumlamak arasındaki fark gibi. Yoksullar yerlerinden edildiğinde gerçekten suç önlenmekte midir yoksa görünmez mi kılınmaktadır? 


Kentlerin içinde yapılan gökdelenler, alışveriş merkezleri, lüks konutlar ve oteller sermayenin karını maksimize etmek için yaptıkları yatırımlardır. Bu yatırımlar, inşaat sektörü ve arazi/emlak piyasasını canlandırırken sosyal ihtiyaçlar göz önüne alınmadığı için kentlerde mekânsal düzeyde eşitsizlikler ve adaletsizlikler yaratılmaktadır. 


Gelir düzeyi yüksek sınıflar bu tür alanlarda yaşarken. alt gelir grupları ve yoksullar kentlerin çöküntü alanlarında veya çeperlerinde yaşamaktadırlar. Bu durum, sosyal dışlanmanın en belirgin görüntüsüdür." Önerilerini; Sosyal hizmetlerin güçlendirilmesi, sosyal hizmet uzmanlarının nicel ve nitel olarak çoğaltılması, Üniversitelerde sosyal hizmet bölümlerinin açılması (Anlalya'daki üniversitelerde de bu bölümler henüz mevcut değil), Belediyelerin sosyal belediyecilik anlayışını benimsemesi, Belediyelerin Avrupa Kentsel Şartı 'nı imzalaması ve uygulaması, Belediyelerin hak niteliğinde sosyal yardım ve sosyal hizmet programlarını uygulaması ve özellikle Fransız hukukundaki Tutunma Geliri' örneğini yaşama geçirerek sosyal dışlanma ile mücadele etmeleri şeklinde sıralayan Doç. Dr. Şebnem Gökçeoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Küreselleşme ile birlikte sermaye, emek maliyetlerinin düşük olduğu kentlere doğru göç etmekte, kentler bir üretim mekanı olmaktan ziyade tüketim mekanlarına dönüşerek, hizmet sektörü öne çıkmaktadır. Yoksulluk kentlerin belirli yerlerinde yoğunlaşmakta ve bu alanlarda adeta bir yoksulluk kültürü yaratılmaktadır. Neo-liberalizm çağında, kent yönetimleri sermaye için elverişli koşullara sahip olmak için birbirleriyle adeta yarışmaktadırlar. Kentsel yöneticilikten kentsel girişimciliğe geçişten söz etmek mümkündür. Uluslar arası Çalışma Örgütü'ne göre sosyal adalet; ırk, inanç ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın toplumdaki herkesin maddi ve manevi gelişimlerini, özgür, onurlu, ekonomik bir güvence içerisinde ve eşit şartlarda sürdürmelerini sağlayan bir değerdir. 


Kamusal kurumlar kentsel mekâna ilişkin kararlar alırken bu kararların üçüncü kişilere olan etkilerini hesaba katmazlar. Oysa bu kararlar doğrudan doğruya üçüncü kişilerin gelirlerini ve giderlerini etkiler. Dolayısıyla kentsel sistemdeki herhangi bir bireyin gerçek geliri ya da gideri, başkalarının kararlarıyla oluşan değişikliklere açıktır." 


Hürses Antalya


Geri Dön