Kentsel Dönüşüm

Kentsel dönüşüm fırsatı iyi değerlendirilmeli!

İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şen," Türkiye çapında başlatılan Kentsel Dönüşüm süreci, su yalıtımı uygulamaları için büyük bir fırsat ve inşa edilen tüm yeni binalardaki su yalıtımının standartlara uygun yapılması çok önemli” dedi.

Yaklaşık 20 bin kişinin hayatını kaybettiği 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 16 yıl geçti ama Türkiye hâlâ depreme hazırlıklı değil. 6 milyon 500 bin konutun deprem riski taşıdığını vurgulayan İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen, “Güvenli, sağlıklı ve kaliteli bina yapımı konusunda istediğimiz noktada değiliz. Çok bilinmese de depremlerin yol açtığı büyük yıkımların en önemli nedenlerinden biri korozyondur. Herhangi bir yoldan binaya sızan suyun yol açtığı korozyonu önlemek da ancak su yalıtımıyla mümkündür. Türkiye çapında başlatılan Kentsel Dönüşüm süreci, su yalıtımı uygulamaları için büyük bir fırsat ve inşa edilen tüm yeni binalardaki su yalıtımının standartlara uygun yapılması çok önemli” dedi.


İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen, 17 Ağustos Marmara Depreminin yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yayınladı. Yaklaşık 20 bin kişinin hayatını kaybettiği depremin üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen Türkiye’nin depreme hazır olmadığını vurgulayan Ertuğrul Şen, “Türkiye’nin her 10 metrekaresinin 9’u deprem riski altında. Her 20 kişiden 19’u deprem kuşağında yaşıyor. Son 58 yıl içerisinde meydana gelen depremler; 58 bin 202 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, 122 bin 96 vatandaşımızın yaralanmasına ve yaklaşık 411 bin 465 binanın yıkılmasına veya ağır hasar görmesine neden oldu. Bu felakete karşı yapılacak tek şey depreme dayanıklı yapılar inşa etmek” diye konuştu. 


Depremde hasar gören konutların yüzde 64’ünde korozyon tespit edildi

Depremin yıkıcı etkisinin katlanmasına neden olan ve toplum tarafından çok bilinmeyen en önemli risklerden biri olan korozyon tehlikesine dikkat çeken Ertuğrul Şen, şunları söyledi: “Ne kadar sağlam binalar yaparsanız yapın su yalıtımı yapmazsanız büyük yıkımlar kaçınılmaz olabilir.  Bir şekilde binaya sızan su, beton içerisine girerek paslanmaya, yani korozyona neden oluyor. Korozyon sonucunda binanın taşıyıcı sistemi 10 yıl içinde taşıma kapasitesinin yarısından fazlasını kaybedebiliyor. 17 Ağustos depremi sonrasında yapılan incelemeler sonucu, yüzde 79’u hasarlı bulunan 55 bin 651 konut ve işyerinin yüzde 64’ünde korozyon tespit edildi. Bu büyük yıkımı engellemenin tek yolu ise su yalıtımı.”


Kentsel Dönüşüm iyi değerlendirilmeli


Yeni binalarda sıfırdan yapılacak yalıtımın çok daha etkili olduğunu vurgulayan İZODER Başkan Yardımcısı Şen, ‘Kentsel Dönüşüm’ün bu noktada büyük fırsat yarattığını belirtti. Şen, “Bu fırsatın tüm paydaşlar tarafından doğru değerlendirilmesi ve yanlış uygulamalar ile kaynak israfına dönüşmemesi amacıyla sürecin iyi yönetilmesi gerekiyor. Su yalıtımı sanıldığının aksine çok yüksek maliyet getirmiyor. Su yalıtımı toplam bina maliyeti içinde yüzde 2-3 gibi bir paya sahiptir” dedi. 



“Su Yalıtımı Yönetmeliği yürürlüğe sokulmalı”


“İZODER’in de katkıları ve destekleriyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Su Yalıtımı Yönetmeliği çalışmaları bir an önce tamamlanmalı ve yönetmelik yürürlüğe sokulmalıdır”diyen Ertuğrul Şen, depreme hazırlık ve kaliteli binalar için Kentsel Dönüşüm ile birlikte yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:   


Tamamlanacak Su yalıtımı Yönetmeliği zorunlu hale getirilmeli ve mutlaka yapı denetim kapsamına alınmalıdır.

Sürecin içine girildiğine göre, daha çok geç kalmadan, bir an önce gerekli uygulama ve malzeme standartları geliştirilmeli.

DASK olarak bilinen zorunlu deprem sigortasına ihtiyacın farkındalığı oluşturulmalı.

Yapı denetim firmaları mevzuatı çağdaş örneklerinde olduğu gibi bir tür özerk yapıya kavuşmalı; hizmet alan ve hizmet veren arasındaki ilişki çok net olarak objektif hale gelmeli.

Üniversiteler ile birlikte yapılacak çalışmalarda, sektörün gelecekteki karar vericileri ve çalışanları olacak teknik personel adayı öğrencilerin güncel bilgilerle donatılması sağlanmalı ve teşvik edilmeli.

Özellikle kamuda, tüm projeler için, teknik altyapıyı oluşturmadan büyük kaynak savurganlığına sebep olabilecek etkilerden kaçınılmalı.

Toplu konut ve diğer yapı projelerinde deprem bölgesinde olduğumuz gerçeği göz ardı edilmeden doğru teknikler kulanılmalı.

Sektöre hizmet veren iş gücü, düzenlenen eğitimlerle yetkin hale getirilmeli, su yalıtımı özellikle halk arasında ustaların karar verdiği bir süreç olmaktan kurtulmalı.

Özel sektör ve resmi kurumlar arasındaki işbirliği kuvvetlendirilmeli ve hızlandırılmalı.

Devletimizin ilgili birimleri, su yalıtımı konusunda zaman içinde değişmeyecek bir kararlılık ve yasa sürecini oluşturmalı.