Kentsel Dönüşüm

Kentsel dönüşüm kavramı değiştirilmeli!

Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarlarından Ceren Kumbasar bugünkü yazısında kentsel dönüşümü ve kentsel dönüşüm sorunlarını anlattı. İşte o yazı...

Kentsel dönüşüm, dünyada kullanılan terim anlamıyla da Türkçede kelime anlamıyla da kentleri dönüştürmek demek. Ancak nedense bu kavramla yıllardır adeta beraber yaşamamıza rağmen kentsel dönüşümde bir türlü yüzde yüz verimle uygulamaya geçilemedi. Önce kavramı tartıştık, doğru mu yanlış mı diye. Sonra el yordamıyla ve neredeyse apartman bazında uygulamaya çalışmaya başladık. Ne yazık ki, çok sınırlı sayıdaki projeler dışında bırakın kentleri mahalleler bile dönüşemedi. Kentsel dönüşüme ister kentsel gelişim denilsin, ister yıkıp yeniden inşa etmek, ister deprem için yeniden yapılandırmak, isterse yerinde dönüşüm. Amacı aynı. Deprem yönetmeliğine uygun olmayan veya uygun olduğu halde yıkım zorunluluğu olan binaların yeniden inşa edilmesi. 


Bu işlem sırasında kritik olan iki önemli başlık var: 


1. Dönüşüme taraf olanların hemfikir olabilmesi. 

2. Kayıtdışı verilerin tarafların haklarını koruyarak kayıt içine alınma zorunluluğu.


Dönüşümün tarafları 

Bu dönüşümü normal koşullar altında iki taraf gerçekleştiriyor. Mal sahibi ve müteahhit. Ancak bu iki taraf da kendini en çok bir diğerinden sakınmak istiyor. Mal sahibi, çoğunlukla kentsel dönüşümden habersiz. Ne müteahhitten ne istemesi gerektiğini biliyor ne de haklarının farkında. Genellikle sahip olduğu malın bugünkü ederi veya dönüştükten sonraki değeri yerine, o günkü ihtiyaçlarına odaklanıyor. Bir daire karşılığında ne isteyeceğini ailenin ihtiyaçlarını sıralayarak buluyor. Müteahhitler ise iyi ve kötü niyetli olarak ikiye ayrılıyor. Kötü niyetlilerin halinden-tavrından bahsetmeye bile gerek yok aslında; mal sahibini kandırmak ve konuya hâkim olmamasından yararlanmak için ellerinde geleni yapıp karşı tarafa imza attırmaya çalışıyorlar. İyi niyetlilerin durumu ise oldukça vahim. Onlar bir yandan kentsel dönüşüm danışman firmasıymış gibi çalışıp, bir yandan da kendilerini anlatmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla dönüşüm süreci uzuyor da uzuyor. Elbette iki tarafın anlaşamamasında Türkiye’deki tapu sisteminin ve imar kanunundaki açıkların da büyük payı var. Çünkü dönüşüm aynı zamanda kayıt dışı olanın kayıt dahiline alınması anlamına da geliyor. Şerefiyelerdeki adaletsizlik, tapu kayıtlarındaki eksik veya kayıtlı olmayan bölümler gibi irili ufaklı birçok sorun var. 


Temel sorunları şöyle sıralayabiliriz: 


1. Yeni binadaki arsa payı dağılımında adil olmaması. 

2. Yeni yapılacak binadaki dağılımın adil olmaması. 

3. Eski binadaki bağımsız bölümlerin bazılarının sonradan şerefiyelerinin değişmiş olması. 

4. Eski binalarda arsa paylarının şerefiye ile orantısız dağıtılmış olması. 


Kentsel dönüşüm, adına ne dersek diyelim zor bir süreç. Deprem gerçeğini de unutmayarak acil eylem planının uygulanması gereken bölgelerde kararlar ve süreçler taraflara bırakılmadan bir an önce uygulamaya geçilmeli. Bu aşamadan sonra eğer gerçekten rantın değil kentin dönüşmesi isteniyorsa da o zaman Avrupa’da olduğu gibi nazım planlarının hükümetler üstü bir hale getirilip, şehirlerle her hükümet döneminde başka her belediye döneminde başka bir biçimde oynanamaması gerekir. Gelin ya kentsel dönüşüm kavramını dönüştürelim ya da uygulamamızı.


Ceren KUMBASAR/Cumhuriyet