Kentsel dönüşüm yasası, ‘müsadere’ yasası mı? Uzman isim açıkladı!
Kentsel dönüşüm yasasının ‘müsadere’ yasası, yani devletin belirli kişilerin malına istediği zaman el koyması olduğunu öne süren Cumhuriyet gazetesi Köşe Yazarı Av. Erol Türk, bugünkü köşe yazısında anayasanın yasakladığı bu sistemin geri getirildiğini söyledi.
“6306 sayılı afet riski altındaki bölgelerin dönüştürülmesine ilişkin kanunda 7471 sayılı torba yasası ile yapılan düzenlemelerle anayasanın yasakladığı müsaderenin geri getirildiğini görmekteyiz” diyen Av. Erol Türk, bu kanunla beraber Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, TOKİ ve Cumhurbaşkanlığı, riskli bölgelerle bunların haricindeki yapıların bulunduğu bölgeleri belirleyecek ve riskli binaların tespitinde herhangi bir engellemeyle karşılaşılması durumunda Emniyet güçlerinden yardım alacağını söyledi.
İşte Av. Türk’ün bugünkü köşe yazısı...
“Müsadere, sistemi yasaklanan bir şeyin kanun gereği sahibin elinden alınması veya suçlu görülen bir kimsenin malının devletçe zapt edilmesi demektir. Osmanlı İmparatorluğu’nda padişahın, haksız kazançla, rüşvetle ve bunun yanı sıra, hırsızlıkla zenginleşen, mal-mülk edinen devlet görevlilerinin mallarına, dilediğinde el koyması müsadere usulüdür. Osmanlı’da ilk müsadere Fatih Sultan Mehmet döneminde Çandarlı Halil Paşa’nın malına el konulması ile beraber başlamıştır. Ardından sadrazamların, paşaların aynı nedenlerle malına el konulmuştur. Müsadere, haksız ve adaletsiz bir şekilde yapıldığı için II’nci Mahmut tarafından tümüyle kaldırılmıştır.
TÜM MALVARLIĞININ DEVLETE GEÇİRİLMESİ
Mevcut hukuk sistemimizde Türk Ceza Kanunu (TCK) Md. 54 ve 55’e göre işlenen bir suç ile ilgili belirli bazı eşya veya kazançların mülkiyetine el konulmakta ve devletin kasasına aktarılmaktadır. Anayasanın 38’inci maddesi gereğince suç işleyen birinin tüm malvarlığının devlete geçirilmesi demek olan “genel müsadere” yasaktır. TCK da genel müsadere sistemini değil, özel müsadere sistemini kabul etmiştir. Yani, müsadere için ön şart malvarlığı değerinin suçla bir ilgisinin bulunması ve suçtan kazanılmış olmasıdır. İşlenen suçla ilgili bulunmayan eşya, kazanç, para gibi malvarlığı değerleri müsadere edilemez.
Kanun değişikliğine göre, riskli bina olarak belirlenen binaların malikleri tebliğden itibaren 15 gün içinde itiraz edebilecekler. Fakat, itirazları bakanlık tarafından dinlenip karara bağlanacaktır. Sahiplerin idari yargıda dava açma hakları ellerinden alınmakta ve anayasaya aykırı bir şekilde bakanlığa yargı yetkisi verilmektedir.
Bakanlık veya TOKİ riskli binaları derhal tapu kütüğüne bildirecektir. Aynı zamanda, gerçek veya tüzel kişiler de sahibi oldukları gayrimenkullerin rezerv yapı alanı olarak belirlenmesini isteyebileceklerdir. Bunun için gayrimenkulün yapılaşmaya esas arsa metrekaresinin yüzde 30’unun mülkiyetinin bakanlığa veya TOKİ’ye devrine muvafakat etmesi veya ederi kadar ücreti dönüşüm projeleri özel hesabına aktarması gerekecektir. TOKİ riskli bölgelerde her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini 2+1 yıl süre ile durdurabilecektir. Rezerv alan olarak belirlenen binaların elektrik, su ve doğalgazı kesilecek ve mülk sahiplerie yıkım için 3 ay süre verilecektir. Malikler bu süre içinde yıkım yapmamaları durumunda yıkım idarece resen yapılacak, masrafları mülk sahipleriden tahsil edilecektir.
MÜLKİYET HAKKINA SALDIRI
Yani 6306 sayılı yasada 7471 sayılı torba yasa ile yapılan düzenlemeler anayasaya aykırı olduğu gibi anayasa ile muhafaza altına alınmış olan mülkiyet hakkına da açık bir şekilde bir saldırıdır. Tapulu maliklerin tapulu mülkünün rezerv alanı olarak ilan edildiğini e-Devlet’ten öğrenmesi, 15 gün gibi kısa bir sürede itiraz etme hakkı verilmesi genel hukuk ilkelerine aykırıdır. Tapulu mülkü rezerv bölgesine alınan mülk mülk sahipleri için itirazlarını Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na gerçekleştirmeleri, idari yargı yolunun kapatılması yukarıda ifade ettiğimiz gibi anayasaya aykırıdır. Bakanlığa anayasanın sağlamadığını yargı yetkisi sağlanması anayasal suçtur.
Anayasaya göre hiç kimse, hiçbir makam kaynağını anayasadan verilmeyen bir yetkiyi kullanamaz. Cumhurbaşkanının riskli bölge ve rezerv alanı belirleme yetkisi de anayasaya aykırı bir durumdur. Anayasa da cumhurbaşkanının görevleri arasında böyle bir yetki tanımı bulunmaz. Anayasa Mahkemesi’nin bu yasayı iptal etmesi gerekir.”
Ev sahiplerinin tahliye taahhütnamesiyle başı dertte! İşte dikkat edilmesi gereken detaylar!
Kiracılar dikkat! Eve hasar veren kiracı hasar masrafını ne zaman ödemek zorunda? İnşaat demiri fiyatları resmen fırladı! Fiyatlar ne kadar oldu? |