Kentsel dönüşümde bir diğer yanlış yol: Soylulaştırma hatası!
Kentsel dönüşüm konusuna, kentsel ihtiyaçlarımız ve toplumsal barışımız arasında hassas bir denge gözeterek yaklaştığımızda, bina/parsel bazında dönüşüm dışındaki bir diğer büyük hata olan soylulaştırmayı masaya yatırmak durumundayız.
Kentsel dönüşüm konusuna, kentsel ihtiyaçlarımız ve toplumsal barışımız arasında hassas bir denge gözeterek yaklaştığımızda, bina/parsel bazında dönüşüm dışındaki bir diğer büyük hata olan soylulaştırmayı masaya yatırmak durumundayız.
Bunun için öncelikle doğru bir kentsel dönüşümün bize sağlayabileceği fırsatları, ardından bunları engelleyebilecek olan kentsel dönüşümün bir diğer yanlış yolu durumundaki soylulaştırma hatasını ve bize kaybettirebileceklerini ele alalım.
Kentsel dönüşüm projelerinde hak sahiplerinin nasıl konumlandırılacağı toplumsal uzlaşma yoluyla seçildiğinde, toplumsal iç barışımızı hem siyasal hem de sosyo-ekonomik olarak pekiştirebilmemiz mümkündür. Bu ise en kestirme şekilde, hak sahiplerini yerinden yurdundan etmeyen bir kentsel dönüşüm ile, halen afet riski altındaki çöküntü bölgelerinde yaşamakta olan dezavantajlı toplum kesimlerinin de kentsel refahtan pay almalarını sağlayarak gerçekleştirilebilecektir. Bu bize, toplumsal iç barışımızı pekiştirebilmemiz için 1950’lerden bu yana kentte yaşayıp da kentlileş(e)meyen alt gelir gruplarını kazanma fırsatını verecektir. Yeter ki kentsel dönüşüm projelerinde hak sahiplerine yaşadıkları bölgeden ayrılmama seçeneği muhakkak samimiyetle sunulsun.
Peki soylulaştırma nedir? Kent(liler)e rağmen bir kentsel dönüşüm örneğidir. Kısa vadede hak sahipleri ve kamuoyunun, uzun vadede hiç kimsenin kazananı olamayacağı bir yanlış kentsel dönüşüm örneğidir.
En doğrudan ifadesiyle soylulaştırma, fakirden alıp zengine vermektir. Bir tür üst gelir grupları lehine gettolaşma / kurtarılmış bölge (?) arayışıdır. Bu ise toplumsal dengeleri, hakkaniyeti yok saymaktır. Şöyle ki, bir toplumsal grubun çıkarı/rahatı için, bir başka toplumsal grubun yaşadıkları yerden dışlanması olan soylulaştırma, hepsi de birbirinden yanlış olan, fiziki, hukuki ve maddi şiddet şeklindeki üç yöntemle yapılabilir:
Fiziki şiddet; kaba güçle yapılabildiği gibi, sofistike örneklerinde medya üzerinden de yapılabilir.
Hukuki şiddet; halen afet riski altındaki konutlarda yaşayan sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı toplum kesimlerinin haklarının bilincinde olmayabilmeleri veya bilincinde olsalar da kendilerini savunabilecek maddi olanaklarının olmayabileceği nedeniyle, (sözde) mahkeme celpleri ile öğrenilmiş çaresizliğe sevkedilmeleridir.
Maddi şiddet ise, sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı toplum kesimlerinin piyasa rayiçlerini bilmeyebilecek bir bilinç düzeyinde olmalarını istismar edebilecek derecede düşük bedellere razı edilmeleridir.
Ancak soylulaştırma hatasına düşenlerin göremediği gerçek şudur ki; kentsel dönüşümden, hak sahiplerinin gönlünü kazanmadan para kazanılmaz. Kısa vadede kazanıldığı sanılsa da, uzun vadede herkes kaybeder.
Oysa ki, sosyal dokumuza, hak sahiplerinin mülkiyet ve yerleşim tercihlerine kendimizinkilere gösterilmesini istediğimiz kadar saygı gösteren bir kentsel dönüşüm anlayışı, halen afet riski altındaki konutlarda yaşamakta olan dezavantajlı toplum kesimlerinin de gönlünü kazanarak iç barışımızı pekiştirmemiz için bizlere bulunmaz bir fırsat sunar. Ayrıca bu fırsattan sadece artık kentsel refahtan daha fazla pay alabilecek olan geniş halk kesimleri faydalanmaz. Burada soylulaştırmaya tenezzül etmeyerek insanları yerinden yurdundan etmeden projeler üreten özel sektör kuruluşları ve siyasi çevreler, halihazırda afet riski altındaki konutlarda yaşayan dezavantajlı toplum kesimlerinin de kentsel dönüşümü bir fırsat olarak görebilmelerini sağlamış olurlar. İşte onlar ki, kentsel dönüşümün kazananı olmak bir yana, adeta kahramanı olurlar. Siyasi ve ekonomik ikballeri, arkalarında geniş halk kesimlerinin desteğiyle artık tahmin edebileceklerinden çok daha iyi noktalara gelebilecektir.
Velhasıl, hak sahiplerini yerinden yurdundan etmeyen bir kentsel dönüşüm anlayışının özel sektör ve kamu tarafından benimsenmesi, kentsel dönüşümün tüm tarafları için olmazsa olmaz bir nokta durumundadır.
Sosyolog Faruk Özcan