Kentsel Dönüşüm

Kentsel dönüşümden, rantsal dönüşüme!

İstanbul büyük bir megakent... 17 milyona yaklaşan nüfusuyla birçok Avrupa ülkesinden büyük. Nüfusun artışıyla birlikte şehrin sorunları da aynı paralellikte artıyor haliyle...

Yerli halkı yaşadıkları bölgeden uzaklaştıran dev inşaat projeleri İstanbul'un silüetini de bozdu ve bozmakta devam ediyor. İstanbul'un 17 milyona doğru tırmanan nüfusu ve büyük seçmen kitlesi siyasi bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor. İstanbul'da kazanan parti, ülke genelinde çok ciddi avantaj elde ediyor. Türkiye'nin neredeyse hiçbir yerleşim birimi şehircilik açısından olması gereken şartlara sahip değil; ancak bütün bunlar arasında en kötü durumda olanı İstanbul. Belediyeler, İstanbul'un bugüne kadar tarumar edilmesine -kimileri iş bilmezlikleri, kimileri de oy ya da rant kaygısı nedeniyle- göz yumdu. Açgözlü müteahhitler para hırsıyla yeşile saldırırken doğal olarak gözler ilgili bakanlıklara çevriliyor. Uzun binalar -en olmaması gereken yerde- güzelim camilerimizin sırtında yükseliyor. Garip viyadükler, köprüler, tarihi dokuyu eziyor. Şehirde nefes alabileceğimiz bütün boşluklar AVM'lerle doldu. Hala da yapılmakta... 

Küresel kent olma iddiası ile bir yandan Levent-Maslak aksına, yakın zamanlarda da Anadolu yakasına dikilen gökdelenler, bu yakada Ataşehir'e inşa edilen 'Finans merkezi' yutturmacalı beton adacıklar, çeperlere inşa edilen ve her sınıfa hitap eden siteler, metropolün merkezinde başlatılan 'kentsel dönüşüm' adı altında 'soylulaştırma' faaliyetleri, İstanbul'un her yerini şantiyeye dönüştürmüş durumda. 

Ama şantiyeye dönüşen sadece İstanbul değil. 

Sanayinin birçok alt sektörü, inşaatlar yükseldikçe çarkını döndürüyor. Çimento, demir, tuğla, seramik, cam, plastikten başlayan ve her tür ev eşyasına uzanan alt dallarda, inşaat, ekonomiye alan açıyor, finans sektörü inşaat firmalarına, hane halkına verdiği konut kredileri ile dönüyor. Rantı yüksek yerlerde yaşayan vatandaşlara daha lüks konut yapmak için ve kentsel dönüşüm yasasının sağladığı avantajlar da orada kullanılarak bir anlamda rant için kullanılan bir pozisyona gelindi. Oysa kentsel dönüşüm afet riski altındaki alanların dönüştürülmesidir. 

Doğal afetlerde ölen binlerce insan, ne bütün derdi kâr olan sermaye sahiplerinin, ne onların hükümetlerinin, ne de onların borazanlığını yapan medya baronlarının ve kalemlerinin umurunda. Afet riski altında yaşayan milyonlarca insanı düşünselerdi, dere yataklarına inşaat yapmazlardı, çürük binalara imar izni vermezlerdi. Gelin bir defalığına dürüst olun! İnsanı ve doğayı düşünmeyen sermaye düzeninin, rant olmadan dönüşüm yapmayacağını söyleyin... 



Flashaber/Ali Rıza Yıldız