Konut almak isteyenler için 'alabilen alsın' uyarısı! Fiyatların uçuşa geçeceği tarih belli oldu!
Yeni Şafak yazarı ekonomist Yusuf Dinç, konut piyasasındaki son gelişmeleri değerlendirerek, konut almak isteyenler için 'alabilen alsın' uyarısında bulundu.
Yeni Şafak yazarı ekonomist Yusuf Dinç, konut piyasasını değerlendirdi. Konut fiyatlarınının şu anda normale döndüğünü belirten Dinç, fiyatların rekor kıracağı tarihi açıkladı. Yusuf Dinç konuyla ilgili kaleme adığı yazısında ev sahibi olmak isteyenlere önemli uyarılarda bulunarak ülke ekonomisiyle ktirik ayrıntılara değindi.
İşte Yusuf Dinç'in o yazısı...
KOUT SATIŞ ADEDİNDEKİ ARTIŞIN ANLATTIKLARI: CEHALETİN TESLİM ALDIĞI EKONOMİ
''Temmuz ayında kredili satışlar düşmeye devam ettiği halde toplam konut satışı arttı. Bu artışı bir ekonomik canlılık emaresi olarak görmüyorum. Zaten bugünün Türkiye’sinde ekonomik canlılık arzu edilmediği gibi bu veri doğrudan ekonomik yavaşlamaya işaret ediyor.
Temmuzda satılan konutların veri sunumunda yer verildiği haliyle hangi ödeme yöntemiyle satıldığı önemli değil. Konut kredisiyle değilse de faiz tahakkuklarıyla finanse edildi sonuçta. Şimdilik alıcıların kimler olduğu da mühim değil. Çünkü satıcıların kimler olduğu mühim…
Daha önce öngördüğüm şekilde sıkışanlar gayrimenkul satmaya başladı. Seçimden önce satmaları gerekirdi ama o kadar akıllı olamadılar. Daha önce ucuz kredilerle ve bugüne nazaran bedavaya aldıkları konutları işletmeye sokmaya mecbur kalınca harekete geçtiler.
KASIM'DAN SONRA KONUT FİYATLARI FIRLAYACAK
Kasıma kadar konut piyasasında bu sıkışanlar sayesinde fırsatlar oluşmaya devam edecek. Alabilen alsın. Temmuzla başlayan bu süreç ağustosta büyük ihtimalle zirvesine çıkacak. Kasımdan sonra ise konut fiyatları da araç fiyatları da yukarı gidecek. Arzda belirgin bir artış veya vergilerde bir gevşeme olmazsa… Kur da aşağı gitmezse… Tüm parametreler kuru aşağı indirmeye ayarlanıyor. Kur düşerse çok şiddetli bir kriz gelir, sarsıntı ayı olan ağustos bile iyi kalır.
Açıkçası ucuz krediler şimdi işletmeye giriyor. Nemalanmış olarak… Büyük ihtimal bu kredilerle gayrimenkul alanlar, otomobil alanlar, dolar alanlar aldıklarıyla kalacaklarını düşünmüşlerdir. Fakat ucuz kredileri verimlilik sorunlarını çözmek yerine böyle yan alanlara çıkarıp iyimser olmak safdilliktir. Hoş, şimdi o kredilerle konut almayanların durumuna bakıp şükrediyorlardır. Ama verimlilik sorunlarını çözmedikleri müddetçe ellerinde kalan son insanlık parçası şükürlerini de kaybedip yok olmaya mahkumlar.
GAYRİMENKULDE AL-SAT DÖNEMİ
En fazla bir kere daha işletme dışına kaynak çıkarıp gayrimenkul alıp böyle zamanlarda hayatta kalabilirler. Bu stratejinin sonuna gelindi. Gene büyük ihtimalle verimlilik sorunlarını çözmek yerine aynı gayrimenkul al-sat fırsatını da çoğunluğu bir daha kullanamayacak. Ucuz kredileri nasıl istihdam etmeleri gerektiğini yeterince düşünmedikleri için, yahut nasıl kullanmaları gerektiği hususunda yanlış yönlendirildikleri ve yanlış yönlendirilmeye meyilli oldukları için şimdi gayrimenkulleri elden gidiyor yarın da işletmeleri gidecek…
İşletmeleri yanlış yönlendiren sosyal medya ekonomistleri, bankacılar ve diğer herkes bu işletmeler şimdi yok olurken bir santim bile oralı olmayacak… Değiller zaten… Öyle bir dertleri hiç olmadı. Beyaz yakalıları pazar yapıp sömürmeye yöneldiklerini de mi görmediniz.
Şimdi gayrimenkul satan işletmeler için yolun sonuna yaklaşılmış veya gelinmiş demektir… Bunlara dolar aldıranların oralı olduğunu gören, duyan var mı? Bunlara yapabilecekleri sahici bir önerileri var mı? İşletmeler referans aldıkları bu kişilerin şimdiki söylemlerine bakarak kullanılmış ve satılmış olduklarını hala anlamıyorlarsa gene bu referans kimselerin olmaz ya dilediği olur da Halk Partisi gelip ithalatı patlatınca anlarlar.
Doğrusu yok olmaya başlayacak bu işletmeler bugünlere kadar iyi gelmişlerdi… Ne kapasiteleri ne dünya görüşleri ne iş görgüleri ne de ahlakları devam edebilmeleri için yeterli değildi. Kendilerini geliştirmediler de… “Okul okumamıştan daha iyi girişimci olur,” devrinin sonu geldi Türkiye’de. Gelinmesi de gerekirdi. Bu iyi haber. Tabii mesele okul okuma meselesi değil. Cehalet bugün okulda bile bulunabiliyor. Mesele kişinin cehaletini giderme meselesi…
Cehalet ancak mezarda biter. Yani sürekli eğitim, sürekli öğrenme, sürekli gelişme sürecinde olmamaktır cehalet… Kendi kendiyleyken, doğanın içindeyken, işteyken, toplantılardayken, akraba gezerken, hasta ziyaretindeyken, sıla-i rahimdeyken ve her ne durumda veya yerdeyken hiç durmadan her anında ilerlemiyorsa insan cehalet geliştirir. Başkasının aklının güzelliğine hayran olmamaktır cehalet… Öğrenmeyi öğrenmemektir cehalet…
Türkiye düşük faiz politikasını uzun yıllar ithal ikameci destek ve teşvikler sunduktan, enerji bağımlılıklarını yenilenebilir enerjiyle azalttıktan, üniversiteleri yaygınlaştırdıktan, birçok başka işi yaptıktan ve 10 yıl boyunca cari açığını azalttıktan sonra uygulamaya geçmişti. Bunlar tam yeterliydi değildi, tartışılır. Ama bir kıvam oluşmuştu.
Geriye verimlilik sorununun giderilmesi kalıyordu. Ama ilk defa yakalanan verimliliği giderme fırsatı cehalete kurban gitti. Twitter’ı Tiktok gibi kullanan ekonomistlere ve onlara inananlara kurban gitti. 90’larda görevde olup Türkiye’yi 2001 krizine götürüp bugün akıl satanlardan ne umuluyor ki?
Anlatamadı derdini, politikasını Türkiye. AK Partili yöneticilere dahi… Kahvehane iktisadının “nas(s) dedi böyle oldu,” argümanlarına yenildi. Faiz artırmak şimdi enflasyon üzerinde ne kadar etkiliyse indirmek de ancak o kadar etkiliydi… Belki biraz daha gecikmesiz biraz daha fazla. Ancak o kadar…
Türkiye’de enflasyon; para politikasından çok ithalata örülen duvarlarla işsizlik sorununun giderildiği, katma değerli yerli ve milli bir ekonomi ortaya çıkarma gayretinden kaynaklanıyor. Yani para politikasının ticaret ve maliye politikaları kadar etkisi yoktu. Belki biraz bu politikaların etkilerini körüklediğinden söz edilebilir.
Türkiye’ninki haklı bir gayret, yerinde bir girişimdi ama yanlış iktisatçılar, yanlış girişimciler, gayr-ı milli sermayeyle olmadı… Derdini anlatamamış olmasını ise hala anlayamıyorum. Reel kesim ipini finansal kesimin eline vermiş bir de doğrudan yabancı yatırım karşıtlığı yapıyor. Hatta ülkedeki doğrudan yabancı yatırımlar, yeni gelen doğrudan yabancı yatırımlara karşıtlık yapıyor. İlle de koluna bir yerli(?) takmak zorunda mı Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılar? Aynı cehalet değilse nedir, amacından saptırılmış küreselleşmeye tepkisini nasıl vermesi gerektiğini tam anlayamayan?
Gösterilen alternatifin aleyhine giden… Kim ne kadar yerli artık, gerçekten tartışılır. İstisnalar hariç. Sermayenin gayr-ı milliğini daha önce tartıştım. Tekrar açmayacağım. Girdikleri yoldan dönecek durumda değiller.''
|