Körfez'in ulusal varlık fonları yön arayışında!
Dünyanın kaygan finansal zemininde Körfez ülkelerinin Ulusal Varlık Fonları da“Sovereign Wealth Funds” yön arayışında
Fonları tedirgin eden dünya finansal sistemini kendisi de yön arayışında ve yerleşik kapitalizm sorgulanıyor. Mevut düzenin tüm finansal kurum ve kuruluşlarının tahtı sallanıyor. Para sahiplerinde “kaygı/endişe” var. Moskova, Pekin, Londra, Washington, New York, Dubai, Riyad, Ankara gibi güç merkezi şehirlerde ışıklar gecenin öteki yüzünde de sönmüyor. “Tek Dünya Devleti” peşinde koşan “aileler” ile bu başkentlerdeki karşı çıkan güçler arasında ciddi bir mücadele var.
IMF başkanı Christine Lagarde “Dünya ölçeğinde finansal sistem güçsüz ve gelişmiş ülkeler yeterince güven üretemiyor” diyor. Almanya Başbakanı Angele Merkel ise, “Piyasanın halka hizmet etmediğini, çoğunluğu göz ardı ederek birkaç kişinin zengin olmasını sağladığını”, Fransa Cumhur başkanı François Hollande’a ise “Zenginlere yüksek vergi” diyor.
Mevcut düzenin dinamiklerini değiştirmek için Çin ve Rusya dünyadaki fon hareketlerine yön gösteren kredi derecelendirme kuruluşlarına (Fitch, S&P ve Moody’s ) alternatif yeni bir derecelendirme kuruluşu için hareket geçiyor. Bu çerçevede Çin’den Dagong, Moskova’dan Rusrating, ve ABD’den Egan-Jones “Universal Credit Rating” adında yeni bir derecelendirme şirketi kuruyor. Bu kuruluşun notları Körfezin fonlarının yönlenmesinde daha etkili olabilir.
Bahreyn, Katar, Kuveyt, Umman, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde petrol ve doğal gaz birikimlerini değerlendirmek için kurulan Ulusal Varlık Fonları “Sovereign Wealth Funds” 14 adettir. Bu fonlardan en büyüğü Birleşik Arap Emirlikleri’nd 1976 yılında kurulan Abu Dhabi Investment Authority’nin varlığı 627 milyar dolardır. The Sovereign Wealth Fund Institute’nin 30 Ekim 2012 tarihi kayıtlarına göre 14 fonun toplam büyüklüğü ise yaklaşık 1 trilyon 778 Milyar ABD Doları civarındadır. Dünyadaki Ulusal Varlık Fonlarının toplam değeri ise 5 trilyonun biraz üzerindedir.
Körfez Fonlarının listesi.
New York’taki 2001 Dünya Ticaret Merkezi saldırısından sonra körfez ülkelerinin fonlarının kaderi değişiyor. Çünkü 2002 yılında 24 dolar olan ham petrol fiyatı, 2008 yılında 147 dolara kadar yükseliyor. Ve sonuçta Körfez ülkeleri ve Petrol ve doğalgaz’dan günlük yaklaşık 1 Milyar Dolar gelir elde etmeye başlıyor.
Körfez liderleri, fonlarını 2001 krizine kadar ağırlıklı İngiltere ve ABD bankaları ile Amerikan Hazine Kağıdında değerlendiriyordu. Liderler paralarına yeni bir yön ve çok kazanç arama çerçevesinde klasik yatırım anlayışı dışında, Sanayi Şirketlerine, Gayrimenkule ve finans kuruluşlarına yatırım yapmaya karar veriyorlar. Sonuçta 2008 finans krizinde körfez ülkelerinin kaybı yaklaşık 700 milyar dolar civarında oluyor. Körfez ülkelerinin liderleri bu kayıplardan sonra fonlarının yatırım alanlarını ve yatırım yapacağı coğrafyaları değiştirmek için harekete geçiyor, Çin de bu fonlardan payını almaya başlıyor.
ARAP BAHARI ile de bölge liderleri ülke zenginliklerini kendi ülke halkını mutlu edici Altyapı, Eğitim, Sosyal hizmetler, Konut üretimi gibi proje ve yatırımlara ağırlık veriyor. Ve Türk şirketlerine yeni bir alan açılıyor.
Körfez liderleri, dünyanın değişim aşamasında olan ekonomik ve siyasal atmosferinde, Türkiye ile daha yakın bir ilişki içerisinde olmanın kendi menfaatlerine olduğunu fark ediyor. Ancak Körfez’in Ulusal Varlık Fonlarından Türkiye henüz ciddi bir pay alamadı. İstanbul’un finans merkezi haline getirilmesi ve İstanbul’da uygulanacak yeni projelerin hayata geçmesi ile bu fonlardan da Türkiye payını alabilir.
Arap liderlerin gözü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi geleceğinde olduğunu söyleyebilirim. Araplar, Erdoğansız bir Türkiye’nin eskiye döneceği endişesindeler . Bu nedenle Erdoğansız bir Türkiye’ye bu fonların gelmesi biraz hayaldir. Nedeni ise MOODY’S’un 30 Ekim 2012 tarihli Türkiye değerlendirmesinde görebiliriz. Moody's,” ….. toplumun laik ve dindar kesim arasındaki görüş ayrılıklarından kaynaklanan siyasi kargaşalar”.. . Bu ifadeler Körfez fonlarına verilen bir mesaj niteliğindedir.
Körfez ülkeleri Türkiye’yi çok yakından izliyorlar ve Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra istedikleri sonucu görebilirlerse Türkiye’ye ciddi anlamda yatırım için gelecekler. Türkiye ekonomisini yönetenler bu durumun farkındalar ve İstanbul’u dünyanın önemli finans merkezlerinden birini yapmak için çalışmalar yapıyorlar. Başbakanın açıkladığı 2023 vizyonu kapsamında “çılgın projeler” “yeni imar planları” “kampus Hastaneleri” gibi projeler de körfez ülkelerine “gel gel” demek içindir.
Saygılarımla,
Abdullah Çiftçi