Genel

Kültür merkezleri marketlere dönüştürülüyor!

Feridun Andaç, Dünya Gazetesi'ndeki 'Kültür merkezi mi market mi' başlıklı yazısında, 'Bir kültür merkezi yapıp, bunun için en gerekli yerini kiraya vererek gelir elde etmek nasıl bir anlayıştır' diye sordu...  

İşte Andaç'ın o yazısı:

'Kültür merkezi mi market mi'
Bir yıla yakın süredir çekmeköy'de oturmaktayım beni oraya çeken kentin karmaşasının dışına çıkmak, doğaya daha yakın olmaktı. Beldeden ilçeye dönüşen çekmeköy sürekli inşaat halinde bir yer.

Anlayıp gözlediğim kadarıyla, zamanında, Madenler, Taşdelen, Sultan çiftliği; Soğukpınar, Nişantepe yöreleri sürekli göç alarak genişlemiş kendi halinde birer taşra semtini oluşturmuşlardır.

Öte yanıyla da büyük inşaat firmalarının bu yörenin bakir alanlarının birer inşaat/site oluşturma yerleri olarak görmeleri üzerine, ayrıca üçüncü köprü ve şžile otoyolu güzerghlarının buradan geçmesi yöreyi tam bir cazibe merkezine dönüştürmüş durumda.

İstanbul'daki plansız yapılanmanın birçok örneği burada da kendini göstermişken; yeni yerel yönetimin atakları çekmeköy'ü kentlilik çizgisine çekmek girişimi olarak başlamıştı. Olumlu bir adımdı bu. Gelip geçerken gözlediğim, daha çok, semtin/ilçenin vitrinine özen gösterme, yollarını düzenleme, park açma, yeni yeni inşaatların hızlıca dikilmesiydi...

İşim düştüğünde, merak edip, belediyecilik anlayışının nasıl biçimlendiğini gözlemek için yapılıp edilenleri gösteren broşürleri aldım inceledim. Gördüğüm şu ki; yerel yönetim 'insan' öğesini ıskalayıp günübirlik işlerle, isteklerle yol almakta. Tam bunu derken, Taşdelen'de yapımı hızlanıp pırıl pırıl ortaya çıkarılan bir meknın, bir gün kültür merkezi olarak karşımızda durması sevindirici gelmişti.

Turgut Özal Kültür Merkezi olarak ad adlandırılan bu yerin yöre için gerekli, bir o kadar da önemli olabileceğini, burada yapılacak etkinliklerle yöre insanının kültür-sanat alanında birçok şeye ulaşabileceklerini düşünürken; hummalı çalışmalar kültür merkezinin açılışı için değil, merkezin görkemli girişine kondurulan büyükçe bir 'markef'in hizmete girmesi içinmiş. Binanın cephesine, kültür merkezinin adından daha iri harflerle yazılan yöresel bir marketin adı da şaşırtıcıydı! Orada çok da bir anlam taşımadığını gösteren bu 'marketçi' zihniyet bir yerel yönetim için utanç göstergesi olmalı.

Toplumun demokratikleşmesinin yolu yerel yönetim bilincinden geçer. Halkın isteklerinin yanı sıra, onların her açıdan gelişmesi için yerel yönetimin başlıca görevleri vardır.

Bir kültür merkezi yapıp, bunun için en gerekli yerini kiraya vererek gelir elde etmek nasıl bir anlayıştır Böyle bir yerel yönetim anlayışının yöre insanın gereksinimlerinin farkında olabileceğini hiç sanmıyorum!

Kent, kentlilik bilinci; insan hak ve özgürlüklerinin gelişmesi, yaşanan bir yer/çevre oluşturma düşüncesi yerel yönetimin yeni olanaklar yaratarak.semt insanının yaşamını kolaylaştırmak; kültürel, moral değerlerini yükseltici etkinlikleri sürekli kılarak yerel/yöresel bir anlayışı, kentlilik bilincini yaygınlaştırmak kaçınılmaz.

Bu tür bir anlayışı yerel yönetimlerinde etkin kılan belediyelerin ülkemizde olduğunu düşünüyorum. Örneğin; Eskişehir, İzmir, Bursa, Dikili...

Bunların her birinin yapıp ettikleri ortada. Konunun öte boyutuna gelince: Kendisi için yapılan kültür merkezine market alışverişi için giden halk... Başını kaldırıp, 'burası neresi' demeyen halk...

Gittiği yerin sağı solu, önü arkası manşetten geçilmezken; 'şimdi bu nereden çıktı, ben market değil kültür merkezi/mi istiyorum' demeyen halk...

Evet, siz böyle sustukça; daha çok 'kültür merkezi' market, alışveriş merkezi, bar, lokanta, araba galerisi olarak açılır durur... Siz de bu gidişata hep 'evet' dersiniz, kültürden sanattan, dünyada ülkenizde neler olup bittiğinden bihaber yaşarsınız!

Dünya/Feridun Andaç