Sektörel

Mary'nin evi ucuzlarsa daha çok banka batar

Prof. Çelik Kurtoğlu, "ABD'de konut fiyatları yüzde 10 daha gerilerse kıyamet o zaman kopar" dedi.

Son dokuz aydır dünya piyasaları ABD ile yatıp kalkıyor. Yabancı kökenli bankalar milyar dolarlık zararları bilançolarına yazmak zorunda kalırken herkesin kafasındaki soru aynı: Krizde dibi gördük mü, yoksa daha gidecek yeri var mı?

"iyişirket" Danışmanlık A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Çelik Kurtoğlu, resmin tamamını henüz göremediğimiz görüşünde. ABD konut fiyatlarının daha da aşağı gidebileceğini belirten Kurtoğlu, yüzde 10 değer yitiren ABD konut piyasasında ilave bir yüzde 10'luk değer kaybının, önemli birkaç bankanın daha batışı anlamına geleceğini söyledi. Kurtoğlu sorularımızı yanıtladı:

Krizin neresindeyiz?

Avrupa'da ilk çeyrekte otomobil satışları yüzde 10 düştü. AB'de 16 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor. Petrol 124 dolar, temel madde fiyatlarından sonra diğer tahıl ürünlerinin fiyatı da yükseliyor. ABD'de konutlar yüzde 10 değer kaybetti, bu yüzde 20'yi bulursa birkaç önemli banka daha batar.
Karamsar senaryolar bu kayıpların yüzde 30'a kadar büyüyebileceği şeklinde. Bu, ABD bankacılık sisteminin çökmesi demek.

Denetim gevşedi, bunlar oldu

O halde daha dibi görmedik mi?

Doğru, 2008'in ilk çeyreğinde finansal kurumlar zarar açıklamaya devam ediyor. Çok tehlikeli sınırda bankalar var. Bu daha nereye kadar gidebilir? Zarar 60 milyar dolar dendi, aradan iki hafta geçmeden Washington 140 milyar dolarlık paket açıkladı. FED Başkanı `resesyon olabilir' diyor, Bush reddediyor ve korkarım kaygı bu noktada başlıyor.

Peki ne olacak, küreselleşmeden geri adım da atamıyoruz...

Şirketlerin önündeki bilgilerin kalitesini iyileştirecek bir yapının kurulması gerekli. Küreselleşme olayını geri döndürmemiz mümkün değil. Hiç şüphesiz serbest ticaret en mükemmel yöntemdir.

Serbest ticarette fiyatlar ancak piyasanın getirdiği bilgi eksikliği kadar ve herkes için eşit ölçüde çarpıktır. Ama müdahale ederseniz Çin'deki fiyat yapısına gelirsiniz. Çin'de bütün fiyatlar çarpıktır.

Küreselleşmenin arkasında konvertibilite var, bu uluslararası sermaye hareketlerinin önünü açtı. Bunun yol açtığı büyüme ve nakit fazlası, teminatlandırma sürecinde tedbirin ağırlığını azalttı.

1990'lı yıllarda `dotcom' krizinin ardından şimdi düşük teminatlı kredi krizi yaşandı. Banka yöneticilerinin kısa erimli başarı ve prim hevesleri ile sistemin bir kontrol aracı olan denetim mekanizmalarının gevşetilmesi bugünkü kıyametin tetikleyicileri oldu.

Bundan sonra finansman modelleri gözden geçirilecek. İnsanlar  itibar etmeyecekler. Somut olarak gördükleri şeye para yatırmaya başlayacaklar.

Bugünkü kriz bir tek subprime krizi midir?

İpotek krizi önce İngiltere'de patladı. İngiliz Merkez Bankası tereddüt etmeden Northern Rock'ı kurtardı.

Kıyamet koptu.  ABD'de ipotek ödemelerinde sallantılar başladı. Ama ABD'de yatırım bankaları mevduat bankalarından farklı olarak kamu korumasında olmadığı için müdahale yapılmadı. Ve Bear Stearns de günlük borcunu ödeyememe durumuyla karşılaştı. Tıpkı bizim de yaşadığımız Demirbank olayı gibi. Bear Stearn yok pahasına ve ABD Hazinesi'nin zorlamasıyla Morgan Stanley tarafından satın alındı. Ardından resesyon olacak mı, olmayacak mı tartışmasına terk edildi. 

ABD, doları yönetemiyor

Küreselleşmenin kontrol altına alınması gerektiğini mi savunuyorsunuz?
Burada bir paradoks var. Küreselleşme bir piyasa olgusu ve ulusal düzenleyici mekanizmalarla yönetilmesi imkânsız. Ama kendi başına da işlemiyor süreç.

Piyasalar her zaman aksar ve yönetmezseniz böyle sonuçlar doğar. AB, euro'yu yönetebiliyor ama ABD, doları yönetemiyor. Çünkü onun karşılıksız dolar basabilme yetkisi var! Üstelik Irak savaşı ABD'ye ve tüm dünyaya son darbeyi vurdu.

Bugün dolar zayıflarken kimileri, `Mükemmel, bu sayede ithalat talebi azalır, ihracat artar, cari işlemler açığım kapanır, ihracat yapacakları için şirketlerin kârları yükselir, istihdam genişler' diyor.

Ama burada atlanan bir şey var. ABD'li şirketlerin birçoğu artık ABD'de yapmıyorlar bu işi. ABD cari işlemler açığının önemli kaynağı Çin'den yapılan ithalat.

Çin'de üretimi yapanlar ise büyük ölçüde ABD şirketleri. Yani ABD cari işlemler açığı verirken, ABD şirketlerinin kârları artıyor. Burada incelenmesi gereken bu şirketlerin bilançoları.

Hükümet, FDF'yi düşürerek canlandırma umuyor

Bir ikilemle karşı karşıyayız şimdi. Türkiye'nin kategorisinde yer alan bazı ülkeler faizi artırmaya başladı bile. Bizde de bu süreç yaşanabilir...

Güzel söylediniz, çünkü enflasyon baş kaldırmaya başladı. Genel kabul görmüş uygulamada gelişmiş ülkelerde yüzde 2 civarında reel faiz olur. Daha riskli ülkelerde yüzde 5 olabilir. Yüzde 8'lik enflasyonun üzerine 6 koyarsanız bile 14 yapar. Yüzde 18 yapmaz. Böyle bir faiz oranını savunmak mümkün değil.

Üç yıldır yüksek faizle satın alınmış bir güçlü para gururu ile yaşıyoruz. Üstelik enflasyon her yerde  kıpırdamaya başladığı için Merkez Bankası'nın manevra alanı daraldı. Hükümet faiz dışı fazlayı düşürdü. Bunun yaratacağı enflasyonist etki MB'yi faizi yükseltmeye zorlayacak. Büyümeyi artırmanın yolu sanayide finansman maliyetini aşağı çekmek, kamunun altyapı yatırımı yapması değil.  Bu da faiz indirimiyle mümkün olabilecekken şimdi bunun tersi bir yola gidiliyor.

YTL faiz desteğiyle güçlü kalacak

Bütüncül bakınca Türkiye nasıl görünüyor?

YTL'nin değeri gerçekçi midir, iki yıldır ulaştığı değer denge değeri midir, yoksa alıştığımız için mi, enflasyona uygun bir değere sahip olduğu takdirde kimilerinin uğrayacağı zarar mı bizi tedirgin etmekte? Güçlü para çok güzel bir şeydir; böylece enflasyonu kontrol altında tutarsınız, ithalatınızı ucuzlatırsınız, tüketim malı alırsınız ama yatırımlarınızı da ucuzlatmış olursunuz. Karşılaştırmalı üstünlükleri sınırda olan endüstrilerinizi tasfiye etmenize yardımcı olur. Tekstiliniz tasfiye olur mesela. Endüstri verimlilik artışlarına zorlanır.

Bunlar çok güzel şeylerdir ama neden benim param güçlü diye de sormanız lazım. YTL'ye neden talep var? Eğer hükümet 2006'da Merkez Bankası Başkanı'nın atamasını üç ay geciktirmesiydi, döviz krizi olmasın diye faiz oranı yüzde 18'lere çıkmasaydı, YTL talebi böyle mi olurdu? Spekülatöre müjde enflasyonumuz yeniden yükselmeye başladı, faiz artırımları kapıda, YTL talebi artacak dolayasıyla YTL'nin değeri olması gereken noktaya yine gelmeyecek. Çünkü eskiden olduğu gibi düşük kurdan borçlanıp yüzde 18 faizle taş atıp kolunu yormadan rantını almaya devam edecek. Hükümette güçlü parayla gurur duymaya devam edecek. Bu balon bir yerde patlamaz mı?

İş âleminin küresel plandaki gelişmelerden şikâyeti yok ama...

Elbette, küreselleşme iş alemi için olumlu. Politikalar ulusal iktidar alanı dışına taştığı için sorun doğuyor. Dikkat edelim sorunlar en serbest piyasalarda doğuyor: İngiltere, ABD. Çin'li ve Rus ise memnun. Putin kaşını kaldırıyor Shell'in, BP'nin hisselerini alıyor elinden. Kimsenin Putin'den şikâyeti yok. İnsanlar Rusya'da para kazanıyor. Çin'de, Hindistan'da kazanıyor. Dikkat edin, şirketler sektörü çalışıyor.

Milliyet