Mehpare Evrenol engelinin farkındayım diyerek yeni evler tasarlıyor!
Türkiye ’ de 8.5 milyondan fazla engelli var. Ancak sokaklar olmadığı gibi evler de onlara göre dizayn edilmiyor. Kapıların genişliği, merdivenler engellilerin hayatını kolaylaştırmıyor...
Türkiye’de 8.5 milyondan fazla engelli var. Ancak sokaklar olmadığı gibi evler de onlara göre dizayn edilmiyor. Kapıların genişliği, merpenler engellilerin hayatını kolaylaştırmıyor.
Mehpare Evrenol, önemli projelerin mimarı. Eşi hastalanınca konutların hiçbirinin engelliler için tasarlanmadığını farketmiş. Şimdi tüm yeni projelerini engellileri düşünerek çizecek.
Bugüne kadar önemli projelere imza atan mimar Mehpare Evrenol, yeni projelerini artık engellilerin de hayatını kolaylaştıracak şekilde tasarlayacak. Türkiye’de 8.5 milyonun üzerinde engelli var. Ancak ne sokaklar ne de evler engellilerin hayatını kolaylaştırma amaçlı yapılmıyor. Son yıllarda kamu kurumları veya banka gibi özel sektör firmaları engellilerin hayatını kolaylaştırmaya dönük bir takım önlemler alsa da konut projelerinin önemli kısmı onlara uygun düşünülüp dizayn edilmiyor. Kapıların genişliği açılma şeklinden tutun da basamaklara kadar hiçbiri engellilerin hayatını kolaylaştırmıyor. Mimar Mehpare Evrenol, eşi nörolojik tutulum hastalığına yakalanınca konutların hiçbirinin engelliler için tasarlanmadığını farketmiş. Engellilere yönelik sosyal sorumluluk hareketi başlatmış. Yıllarca kendisiyle beraber çalışan eşi Alp Evrenol, nörolojik tutulum hastalığına yakalanarak son zamanlarını engelli olarak geçirip hayata veda etmiş. Eşinin bu zor zamanlarında yanında olan Evrenol, engelli vatandaşların neler yaşadıklarını görüp, hem kendi projelerini engellilere uygun halde yapmak hem de farkındalık yaratmak için bu projeye başlamış.
- Sosyal açıdan kendini sorumlu hisseden çok az kişi ve kurum var. Biz bu projeye nasıl başladınız, amacınız nedir?
Eşim, nörolojik tutulum hastalığına yakalanınca doğal olarak hayatımız değişti. Son aylarda tekerlekli sandalyede hayatını devam ettirdiği için ben de ister istemez çevreme o gözle bakmaya başladım, algılarım açıldı. Seattle’a oğlumu ziyarete gittiğimde her yerde hayatlarını engelsizler gibi rahatça geçirebilen gözleri görmeyen, ayağa kalkamayan, tekerlekli sandalyelerde olan bir sürü insan gördüm. Oysa Türkiye’de sokakta engellilerle çok nadir rastlaşırsınız. Çünkü kapıdan çıktıkları anda onları bambaşka bir mücadele bekler. Manasız basamaklar, dar kapılar, korkuluksuz merpenler.. Bunlar gibi çok kolay çözülebileceği halde düşünülmemiş detaylar. Seattle’ daki deneyimim üzerine bir de Japonya’ya gidip engelilere sunulan imkanları görünce bu projeye başlama kararı aldım.
- Nasıl bir yol haritanız var?
İlk ve temel amacımız farkındalık yaratmak. Özellikle inşaat sektöründe bu kadar proje gerçekleştirmiş biri olarak, kendi projelerime bu bakış açısını getirmek, engellilerin sokağa çıkabilmesini sağlayacak farkındalığı önce sektörde sonra sokakta yaratmak amacımız. Mesela biz 90 cm. den küçük kapılar yapmıyoruz. Küçük banyoların kapılarını dışarı açıyoruz. Küçük banyolarda genellikle koridoru engellemesin diye kapılar içeri açılır ama bir kapının koridoru engellemesi en fazla 30 saniyedir. Yakında Almanya’dan 15 kişilik peyzaj grubu gelecek, onlarla bir proje üzerinde çalışacağız.
Buçuk oda eve nefes aldırdı
- Müşteri taleplerine rağmen müşteriyi de zorlayacak mimar sayısı sanırım çok az.
Mimardan önce bir anneyim. İki erkek çocuğu ve Alp’i de sayarsak üç erkekle hayatını geçirmiş bir anneyim. Bir evde yemek yapılırken nasıl rahat edilir, ütü masasını koyacak yer bulamama sıkıntısı nedir, çamaşırları asacak yer bulamama hali nedir iyi bilirim. Projelerdeki fonksiyonellik benim için çok önemli. Biliyorsunuz, biz buçuk oda kavramını getirdik projelere. Bu buçuk odalar evin bütün yükünü taşıyan, kadınların ev işlerinde nefes almasını sağlayan bir oda oldu. Türk insanını anlamak, onların hayat tarzını bilmek bu konuda çok çok önemli. Örneğin iki önemli projede yarışma açıldı. Çok önemli yabancı mimarlar davet edildi. Projelerden biri, 7 metrelik bir koridorla salona ulaşılan ve yatak odalarının koridora açıldığı bir projeydi. İlk aşamada elendi. Türkiye’de hiç kimse yatak odasının önünden geçilerek gidilen bir salon istemez.
‘Biz’ olamadığınız zaman engelli de yok, öteki de yok!
- Önümüzdeki yıllara yönelik projeleriniz neler?
Almanya’da yaşayan bir arkadaşım bana “Bizim memleketimizin insanı ben der, biz demez” demişti. İşte ben tam da bu sebeple “Mimarım, engelinin farkındayım” hareketini başlattım. Gerçekten biz olabilmek için. Biz olamadığınız zaman, engelli de yok, öteki de yok. Sanata ve yaşanılır çevreye sırtını dönmeyen bir mimar olma çabasındayım. İstanbul’un çevresine baktığımda inanın içim acıyor. Fonksiyonel bile olmayan ur gibi büyüyen bir şehirde yaşıyorum. Farkındayım ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Zor şartlarda yaşayan insanlarımıza yaşanabilen mekanlar tasarlamak istiyorum.
- Sinpaş’la gerçekleştirdiğiniz projelerde sizi hep arka planda görmüştük. Bu sosyal sorumluluk projesi olmasaydı da sizi daha ön planda görecek miydik?
Bosphorus projesini gerçekleştirdiğimizde Avni Çelik (Sinpaş Yönetim Kurulu Başkanı), teşekkür ilanı verdi. Julio Iglesias’a ve bana teşekkür ediyordu. Sonrasında, Akasya projesi’ni gerçekleştirdik ve bir basın toplantısı yapıldı. Toplantıda bir kişi bu projenin mimarı kim demedi. Bu iki tecrübe birleşince yaptığımız projelerin değeri açısından da biraz daha ön planda olmak gerektiğini düşündüm. Sanırım bu tür müşteri-mimar ilişkilerinde aslolan şey güven. Benim gelen bir öneriye duyduğum güven, onlarınbbenim geliştirdiğim konsepte duydukları güven.
Ceren Kumbasar/ Vatan Gazetesi