Mimar Korhan Gümüş: Şehir, tasarlanılabilecek bir obje değil!
Belediyedeniz.com'un Mimar Korhan Gümüş ile yaptığı röportajda Gümüş; "Şehir, bir masa, sandalye, otomobil ve hatta apartman gibi tasarlanabilecek bir obje değil" açıklamalarında bulundu...
Mimar Korhan Gümüş'e göre şehir, bir masa, sandalye, otomobil ve hatta apartman gibi tasarlanabilecek bir obje değil... Bu yüzden kendisinin deyimiyle belediyelerin çalışmalarının merkezinde her zaman "insan" olmalı.
Pek çok tanımı var Korhan Gümüş'ün. Bizde şaşırıyoruz ve kendisine nasıl hitap edeceğimizi bilemiyoruz ilkin. Şehir planlamacısı, mimar, köşe yazarı ve diğerleri... Gümüş, tüm bu artıları ve değerleri ile birlikte BelediyeDeniz okuyucuları için bir kez daha baktı yaşadığı şehir İstanbul'a. Şehrin bir masa ve sandalye gibi bir obje olmadığını özellikle belirten Korhan Gümüş'e göre belediyeler çalışmalarını her zaman insan odaklı gerçekleştirmeli, tüm projelerin merkezinde insan olmalı. Gümüş, "Şehir bir otomobil gibi, bir sandalye gibi, bir masa gibi, bir apartman gibi tasarlanabilecek bir obje değildir. Şehir farklı bir organizma ve çok karmaşık, farklı dinamikleri var." diyor ve devam ediyor, "İstanbul dönüşmeli ama..." Amasını ve daha fazlasını kendisinden dinliyoruz.
Bir şehri planlamaya ilk olarak nereden başlanır? İstanbul'u sil baştan değiştirmek istesek, siz İstanbul'un planlamasını hangi temeller üzerine kurardınız?
Ben Yüksek Mimar olarak mezun oldum. Benim mezun olduğum zaman lisansüstü şehircilik formasyonu bir tercihti, ben de şehir ve bölge planlamayı seçmiştim. O zamandan beri fikirlerim hiç değişmedi. Şehirlerin aslında bir eşya gibi tasarlanmasını şehrin bağrında yapılsa bile şehircilik düşüncesinde böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylemek lazım. Şehir bir otomobil gibi, bir sandalye gibi, bir masa gibi, bir apartman gibi tasarlanabilecek bir obje değildir. Ama eğitim genellikle bununla ilgili bir şey yaratıyor insanlarda; bir hamur gibi, şehri hemen biçimlendirecekmiş gibi. Şehir farklı bir organizma ve çok karmaşık farklı dinamikler var, karar merkezleri var. Dolayısıyla toplu konut sitesi gibi şehri tasarlamaya kalkarsanız sadece bir bina yapmış gibi yama oluşturursunuz. Şehrin dönüşümüyle ilgili bir fikir sahibi olamazsınız.
"İstanbul Dönüşmeli Ama..."
Peki, o zaman kentler neden dönüşmeli? Dönüşürken tarihi yapının bozulmaması mümkün mü?
Kent zaten değişen bir şeydir, hiçbir zaman kenti koruyamazsınız. Ama tabi şehrin bazı bölgeleri var ki bu yapıların sürekli bir yaratıcı çabayla restore edilmesi ve korunması gerekir. Bu koruma çabasının kendisi bile bir çözümdür. İstanbul yaşayan bir şehir. İstanbul'da önemli olan bu değişimi yönetebilmek. Ben insanları içine katan bir planlama anlayışının İstanbul'u çok farklı bir şekle dönüştüreceğini söylüyorum. İstanbul dönüşmeli ama bu dönüşüm yatırımcıların mantığıyla değil, insan mantığıyla olmalı. İnsan odaklı bir çalışma yapılmalı. İçinde kent geçen her şey insan demektir, insanların içinde olmak gerekir. Yani şehir dönüşümünden söz ediyorsak bu sadece binalardan ibaret değildir.
Yani belediyelerin, şehir planlamacılarının ve mimarların ortak mı çalışmaları gerekiyor?
Tabi ki ortak çalışmaları gerekiyor. Mimarlar-Şehir Planlamacıları piyasa mantığıyla çalışmazlar. Bilgi üretirler. Bilgi, kereste gibi kiloyla, metre küple satılan bir şey değildir. Sürekli bir deney alanıdır. Kamusal alan üretmek için de iş birliği yapmaları gerekir. Mumbai, Sao Paulo, Lagos, Kahire ve İstanbul gibi şehirler şimdi baş edilemez bir şeyle karşı karşıyalar. İnsanların deprem riski gibi iş istihdam sorunları var. Şehir nüfusu hızlı bir şekilde artıyor. Su, çevre ve hava kirliliğinin eski metotlarla çözülemeyeceği çok açık. Çünkü iş rayından çıkıyor, kontrol edilemez bir hale geliyor. Bu yüzden bütün medeni şehirlerde uygulanan yöntemler uygulanmalı. İstanbul'un da artık bu medeni dünyanın bir parçasını oluşturması kesinlikle zorunlu. Eski planlama anlayışıyla bu şehri yönetmek mümkün değil.
"Mimar Olmak Demek..."
Siz bir mimarsınız... İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile meslek aynılığından dolayı kendinizi
yakın görüyor musunuz? Bir Büyükşehir Belediye Başkanı'nın mimar olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz, bu kent için bir avantaj mı?
Mimar olmak belki bir takım sorunları tanımak için fırsat olabilir ama bazen tersi de olabilir. Benim mimarlığı seçme nedenim şuydu; İstanbul çok çabuk değişim geçiriyordu ve benim çocukluğumda bütün köşkler yıkılıyordu, ben bunu anlayabilmek için mimarlıkla ilgilendim. Lise yıllarımda fotoğraf çekmeye başladım ve güzel binaların fotoğrafını çekiyordum. Çektiğim binalar bir zaman sonra yıkılmaya başlıyordu, bunun nedenini öğrenmek için mimar olmak istedim. Mimar olduktan sonra gördüm ki yıkılan binaların projelerinde mimarlar da yer alıyordu. Mimar olmanın her zaman bu şehirdeki değişimi anlamaya yetmediğini düşünüyorum; anlamak başka bir şey, yapmak başka bir şey. Kadir Topbaş'ın mimar olması önemli bir vasıf ama artık mimarlıkla ilgisinin kalmadığını düşünüyorum. Siyasetçiler mimarlığın kaynağındaki entelektüel sorgulamayı yapmakta çok zorlanıyorlar.
İstanbul'daki belediyelerin kent estetiğinin ve mimari yapının korunması açısından yapmış olduğu çalışmaları nasıl buluyorsunuz?
Türkiye'de kısmen başarılı örnekler var. İstanbul'da toplu taşıma ve yayalaştırma çalışmalarında belediyelerin yapmış olduğu çalışmaları beğeniyorum. Özellikle toplu taşıma konusunda belediyenin yapmış olduğu pek çok faaliyeti destekliyorum. Ama karayolunda yapılan çalışmaları desteklemiyorum.