23 / 05 / 2024

Mimaride yaratıcılık azalacak!

Mimaride yaratıcılık azalacak!

Türkiye’nin kentleşme konusunda başarılı bir performans gösteremiyor. Özellikle büyükşehirlerde ulaşım ve çevre sorunları artıyor.



Teknolojideki gelişmelerin, insanlığa daha iyi ve kaliteli bir hayat sunacağına inanılıyor. Ama birçoklarına göre bu altüst oluş, insanı geri plana atıyor. Umutlarsa sadece bir objenin tasarlanmasının ötesine geçip hayat tarzı olarak kendini konumlandırmaya çalışan tasarım olabilir mi?

 

Son yapılan nüfus sayımına (2016) göre Türkiye’de yaşayanların yüzde 92,3’ü kent ve ilçe merkezlerinde yaşıyor -73,6 milyon kişi. Üstelik 21 kentin nüfusu da 1 milyon barajını geçmiş durumda. 40 kentte ise nüfus 500 binin üzerinde. Beklentiler bu rakamların kentler lehine daha da değişeceğini öngörüyor. Kentleşme sosyal, kültürel ve ekonomik imkanlara erişim gibi artılarına karşılık iyi yönetilmesi gereken bir olgu. Aksi takdirde beraberinde altyapı, barınma, ulaşım, çevre gibi birçok sorunu da beraberinde getiriyor.

 

Türkiye’nin kentleşme konusunda ne yazık ki pek başarılı bir performans gösteremiyor. Özellikle büyükşehirlerde ulaşım ve çevre sorunları artıyor. Üstelik insanların yaşam standardı beklentisindeki yükseliş de, daha iyi şartlar altında yaşama talebinin yükselmesine yol açıyor. Zaten bu beklentiler son yıllarda tasarım ve mimarinin yükselişinin de dinamiğini oluşturuyor. Artık binalar yerine mimarlardan ve mimariden söz ediyor; bir şirketinin ürünün tasarımından konuşuyoruz. Alım talepleri de bu estetik kaygılar üzerinden şekilleniyor. Özetle tasarım ve mimari hızla hayatımızın içine entegre oluyor.

 

Bu nedenle FORBES’un 100’üncü yaşı vesilesiyle düzenlediğimiz “Ideas” oturumlarının birini geleceğin kırılma alanlarından biri olmaya aday tasarım ve mimarlığa ayırdık. 

 

Han Tümertekin: Öncelikle değişeceklerden değil de, değişmeyeceklerden bahsetmek istiyorum. Gerçi kentler değişti, tabii mimarsız uygulamaların neden olduğu sorunlarla beraber... Buna rağmen inşaat teknikleri ve kullanılan malzemeler haricinde mekan kültürünün değişmediğini düşünüyorum. Mekan ihtiyacı ve mekan yaratma düşüncesi değişmedi. İnsanların temel ihtiyaçları da değişmiyor. Fakat mekan ihtiyacını giderme Han Tümertekin şekillerinin fiziksel ifadeleri değişiyor.

 

Bununla beraber mimarların, insanların ihtiyaçlarına yönelik yapılar geliştirirken yaratacağı farklılık bence zaman içinde azalacak. Bugün bile toplantılarda işverenler, teknoloji yardımıyla fiziksel katılım sağlanmadan dahi görüntülü konuşma yapabiliyor ve son derece kolay ulaşılabilen görüntüler üzerinden düşünüyor. Yani tasarımcıların kısa bir dönem içinde marjinalize olması gündeme gelebilir. Sıradan bina üretimi mimarlık dışı üretime dönüşecek. Örneğin mühendislerin bina yapımındaki söz hakkı giderek artıyor. Dolayısıyla mimarlar olarak alan kaybı yaşıyoruz ve gelecekte bu daha da artacak. Şu anda bile mimarların davranışları çok fazla faktör tarafından baskı altına alınmış durumda. Pek çok ülkede bazı ölçütlerin uygulanmasının zorunlu tutulduğu yasalar çıktı, teknoloji de çok ön planda. Bu aslında bir tasarımcı için intihar demek... Bu mekanizma gitgide “mimar sen çekil, biz hallederiz” noktasına geliyor. Çünkü yatırımcılar maliyetin azalmasını ve vakitten tasarruf etmek istiyor.

 

Diğer taraftan yeni yöntemlerle ortaya çıkan binalar birbirinden ne kadar farklılaştırılabilir? Bu soru işareti. Jenerik uygulamalar bir yere kadar anlamlı oluyor. İşte o zaman bir mimarın getireceği farklılık bugünden daha değerli olacak. Otomatiğe bağlanmış düşüncenin üretim araçları da gitgide daha çok birbirine benziyor. Daha marjinalize olmuş ama daha büyük farklar yaratma imkanı çıkacak tasarımcılar adına. Ortak akim ve bireysel olmayan davranışlar bütünün yarattığı eserler verilecek.


Geri Dön