Genel

Murat Acar: Yakın gelecekte kule kentlerde yaşayacağız

Murat Acar Türkiye’de marka konut dendiğinde ilk akla gelen Ağaoğlu Şirketler Grubu’nun projeler koordinatörü. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mimarlık mezunu ve 30 yıllık mimar

Murat Acar Türkiye’de marka konut dendiğinde ilk akla gelen Ağaoğlu Şirketler Grubu’nun projeler koordinatörü. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mimarlık mezunu ve 30 yıllık mimar. En sıcaktan en soğuğa kadar sert iklimlerde binalar yaptı, projeler gerçekleştirdi. Türkiye’de ise Koleksiyon Mobilya, Sabancı Center, Garanti Bankası Genel Müdürlük Binası ve Borusan Genel Merkezi’nin inşası gibi ismi estetikle anılan takımlarda yer aldı. 2000’den bu yana ise renkli bir kişiliğe sahip olan Ali Ağaoğlu ile birlikte grubunun binlerce konutu içeren yeni projelerine can katıyor.
Mimarlığın insan psikolojisi gibi olduğunu belirten Acar, uzun yıllarını uğruna harcadığı mesleğinde son dönemde başarılı işlerde dünyada ödüller alan mimarların artık Türkiye’de branşlaşmasını istiyor. Spor yapan, motora binen, iki erkek evlat sahibi olan Acar, aynı zamanda tam bir ‘uzaklara gitme’ tutkunu. Cool bir kişiliği olan Acar ile grubunu, mesleğini, İstanbul’u, kentleri ve kent anlayışının nerelere gittiğini konuştuk.

Türkiye’nin marka konutlar dendiğinde akla gelen ilk firmalardan birisi olan Ağaoğlu’nun projeler koordinatörüsünüz. Ne yapıyorsunuz Sizin nasıl bir katkınız oluyor gruba
Bizim marka olmamızdaki en büyük etken, grubumuzun takım çalışmasını önem veren bir yapısının olması. Yaklaşık 10 yıldan beri kuvvetli bir ekipten oluşuyoruz. Beraber çalıştığımız ekibi kurarken bildiğimiz,  güvendiğimiz, yurt dışı tecrübesi olan arkadaşlarımdan çekirdek bir takım oluşturdum. Benimde uzun yıllar yurtdışı tecrübem var. Libya, Suudi Arabistan ve Rusya’da farklı kademelerde görev yaptım. Türkiye’de inşaat sektörü çok işin başında iken müteahhitler Rusya ve Libya gibi ülkelerde işi ele geçiren kesim oldular. Orada büyük ve uluslararası projelerde Türkiye’de olmayan malzeme ve teknolojileri kullanarak deneyim kazandım. 2000 yılından bu yana Ağaoğlu’nun 30 yıllık deneyimini bu tecrübeli takımla birleştirdiğimizde çok iyi bir marka ortayla çıktı. Takım halinde çalışıyoruz, 300 civarında bir mühendis ve mimar kadromuz mevcut. Tasarımların çoğunu kendimiz yaparken bazı projelerde dışarıdan esinleniyoruz. 

TÜRK MİMARLAR FIRSAT VERİLMELİ
Yerli ve yabancı mimarlarla çalışma dağılımınız ne
Türkiye’de Emre Arolat, Tuncay Çavdar, Ömer Çamoğlu ve Adnan Kazmaoğlu gibi isimlerle çalıştık. Yurtdışında ise mimari partnerimiz olmadı ama görüşmelerimiz oldu.

Tercihiniz hangi yönde
Biz grup olarak fırsat verildiğinde Türk mimarların yabancı meslektaşlarından daha iyi işler yapacağına inanıyoruz. Maalesef imar yönetmeliklerimiz, Türkiye’de özgün tasarımlar yapılmasına müsaade etmiyor. Ancak yeni alanların konut projelerine açılması ile bu tür projeler çıkmaya başladı. Daha rahat çalışıyorlar artık. Türk mimarlara şans verilmesini, mimarinin gideceği yer ve gelişmesi açısından faydalı görüyorum. Arolat ve diğer isimlerin başarılarını da yürekten destekliyor ve elimizden geleni yapıyoruz.

Mimari trendleri nasıl takip ediyorsunuz
Bizim çalışmalarımız dünyaya açık. Yurtdışındaki çalışmaları takip ediyor ve fuarlara gidiyoruz. Amerika, Dubai ve uzak doğuya sık sık mesleki ziyaretlerimizi oluyor ve bunlardan neleri kendi bünyemize katabiliriz diye inceliyoruz. 

Seyahatlerde gördüğünüz ve ‘mutlaka bunu Türkiye’ye taşıyalım’ dediniz yeni yaşam alanları oluyor mu
Doğrusunu isterseniz mimarlığın tarihi insanlığın tarihi kadar eski. İlk insanın konut gereksiniminden tarihteki tüm medeniyetlerdeki mimarilerden günümüze kadar geçen süreç, sosyal yaşamın ihtiyaçları, inşaat teknolojinin gelişmesi sektöre yeni atılımlar kazandırdı. Bizde bunları teknoloji ve malzeme açısından değerlendiriyoruz.

Dolayısıyla yeni binaların çok katlı yapılması, bilgisayar ve elektronik teknolojileri, bunlardan gelen gelişmelerin bina içinde kullanılması bu gün mimarlığın gelişmesinde en önemli etkenler olmakta. Yüksek binalarla başlayan bu süreç, akıllı bina, yeşil teknoloji ve sürdürülebilirlikle devam etmekte. Bunların hepsini aynı anda aynı projede kullanmak her zaman mümkün olmuyor ama uygun çözümler üretiyoruz.

Ticari kaygılarla günün ihtiyaç ve sosyal yaşamını kesiştirerek…
Evet, günümüzün en önemli konularından birisi sürdürülebilirlik. Bunun başında tasarımda, malzemede ve ekonomide sürdürülebilir malzeme kullanımı geliyor. Kullanılan malzemelerin çevreyi kirletmemesi, doğaya saygısı ve bunlarla birlikte başlayan yeşil binalara verilen sertifikalar… ticari kazanç sağlıyor. Nasıl Kullanılan enerjinin azaltılması ve doğaya saygılı malzeme kullanımının son kullanıcıya yansıtılması binanıza kategori kazandırıyor.

Artık dünyada pahalı binalarda bu sistemler dikkate alındığı için bizde tercih ediyoruz. Bu arada biz enerji sektöründe de faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca yaptığımız binalarda tasarruflu enerji kullanım sistemleri ile daha ucuz enerji kullanılmasını sağlıyoruz.

EN İYİ PROJE PAZARLANABİLİR OLANDIR
Dünyadaki mimari trendler hakkında neler söyleyebilirsiniz
Trend moda gibi görülmemeli ve yapıldığı bölgenin ekonomik şartlarına göre değerlendirilmeli. Benim için en iyi proje en uygun koşullarda en iyi yerde yapılan ve pazarlanabilen projedir. Yanlış zamanda yapılan projeler en iyi olmaktan çıkar. Projenin doğruluğunu ekonomik koşullar tayin eder. Dünyaya baktığımızda ekonomik koşulları yüksek olan kentlerde mimarlığın uçlara gittiğini ve konutların pahalandığını görüyoruz. Gelişen imkanlarla 10 yıl önce düşünülmeyen projeler gerçekleştiriliyor. Bir kilometre yüksekliğinde binalar, deniz üzerinde suni adalar, çölde kentler, gökdelenlerde kat bahçeleri… Bu tür teknolojilerin kullanımı mimarlığın nereye kadar uzanabileceğini gösteriyor aslında.

Sizin kanaatiniz ne Nereye gidiyor
Yakın gelecekte ABD, Körfez ülkeleri ve Uzakdoğu’da yapılan türden binaların tüm dünyada yaygınlaşacağını öngörüyorum. Dev, güvenlikli, yangına ve depreme dayanıklı, akıllı ev konsepti alt yapısına sahip binalar yapmak mümkün. Ve yapılmaya da başlandı zaten. Evininiz her türlü konfor ve ihtiyacını bir telefonla eve gelmeden sağlayabiliyorsunuz. Bu tür senaryolar üretmek mümkün. Artık kullanımı kolay programlar yapıldığı için akıllı evler yaygınlaşıyor. Bina teknolojilerini de bunlarla birleştirdiğimizde high-tech konutlar ortaya çıkıyor.

ARSA MALİYETİ EN ÖNEMLİ ETKEN
Bunları nerelerde ne zaman yapabiliriz ve ne kadar ihtiyaç var
Arsanın pahalı olduğu metropoller pahalı konut yapmayı gerektiriyor. Düşük teknolojide konutlar yapmak mümkün olmuyor. Biz daha pahalı yerlerde pahalı ve teknik binalar yapmalıyız ki yatırımcı olarak bunun karşılığı alalım. Buralarda fiyatları arsa ve kullanılan malzeme maliyeti belirliyor. Ucuz arsalarda ucuz konutlar üretiliyor. Gelişmiş ülkelerde metrekaresi 30-40 bin dolara kadar çıkan konutlar var. İstanbul’da yakın zamanda kaliteli ve pahalı binalar görmeye başlayacağız. İstanbul’da arsa maliyetleri yüksek ve yükselmeye de devam ediyor. Farklı bir pencereden baktığımızda ise İstanbul’un yüzde 70’i kontrol dışı yapılaşmadan oluşmuş. İstanbul, Paris, New York ve diğer pahalı kentlerle yarışabilecek konumda. Bizde yatırımcı olarak bu yarışı arzu ediyor ve bu seviyede projeler üretmeye çaba gösteriyoruz. Bunun bir kısmını da yaptık zaten.

Peki… İlerde ne tür kentlerde yaşayacağız Örneğin 100 yıl sonra…
100 yıllık bir süreç insan ömrü için oldukça uzun, bunu geleceğini kestiremeyiz ama bundan sonra konutların birer kent konut olacağını düşünüyorum. Yüz binlerce insanın bir arada yaşayacağı gökdelenlerin yapılacağını, içinde her şeyin olacağı, işyeri, konut, eğlence, iş alanlarının bulunacağı, kendi enerjisini üreten, doğal imkanları yüksek katlara taşıyan bir yapı olacağı kanaatindeyim.

Konut alanlar küçülecek mi peki
Bunu bir bina değil de kent bina olarak görmek gerekecek. Şimdi İzmir’e gittiğimiz gibi gelecekte yan bloğa gidilecek. Tabi bunlar olmayacak şeyler değil. Kent binalarda suların arıtılması, daha kirli olacağı için havanın dışarıdan ayrılması ve organik üretimin bu yapılarda yapılması gerekebilir. Her şeyin içinde bulunduğu bir takım uydu gökdelenler olabilir. Biz havayı, suyu ve enerjiyi böyle kullanmaya devam edersek yakın gelecekte hayal olmaktan çıkacak.

Buradan grubunuza dönersek… Türkiye’de Ağaoğlu’nun yeri neresi Nereye gidiyor
Türkiye’de birçok firma var, iyi işlerde yapılıyor. Biz, gurubun sektörde önde giden bir firma olmasını ama aynı zamanda rekabetin de olmasını istiyoruz. Rekabet kaliteyi getiriyor. Bizim gibi gruplar olursa inşaat sektörü ileri gider. Biz her yaptığımızın üzerine çıkmayı, daha önce kullandığımızın daha iyisini sorgulayan bir grubuz. Yapılan diğer örnekleri de inceliyoruz. Türkiye’de bu pazarda en iyi olmasını hedefliyoruz. Bir ölçüde de başardığımız kanaatindeyim.

Tasarım ve konseptleriniz hangi kesime hitap ediyor
Bizim klasik bir kalifikasyonumuz yok ama B  grubu alıcıya hitap ediyoruz. Bu tabi daha alt yada üst gruba hitap etmeyeceğimiz anlamına gelmez. Burada arsa maliyeti, nereye ne tür konut yapılacağını belirliyor. Ekonomik yerlerde daha ekonomik, pahalı arsalarda pahalı konut yapılmasını sistem getiriyor.

İSTANBUL’UN YÜZDE 70 KONTROL DIŞI
Kentsel dönüşüm hakkında bir şeyler ne söylemek istersiniz o zaman
Yerel yönetimlerin bakış açılarını güncellemeli. Yönetmelikler ve kanunlar o bölgede ikamet eden sakinleri korumalı ve yeni yatırımların önü açılmalı. Bu konuda bir takım çalışmalara başlandı ama daha da ileri gitmesi gerek. Bu konuda İstanbul hakikaten çok önemli bir kent, iki kıtada yer alıyor. Kente havadan baktığınızda çarpık yapılaşmanın yoğunluğunu görüyoruz. Kentsel dönüşüm projeleriyle İstanbul gibi bir metropolün Avrupa ve Amerika’ya karşı yüzü yenilenmeli. Çalışmalar daha da ileri götürülmeli.

GÖKLERE BAHÇE KURULACAK
Yakıda böyle bir proje olacak mı
Yeni projelerimiz A Plus olacak 185 metre yükseklikteki My Garden Tower projesini öyle yapacağız. Anadolu yakasının en yüksek ve tünel kalıp sistemiyle dünyada yapılan en yüksek konut projesi olacak. 55 ve 57. katlarda villalar ve kat bahçeleri olacak. Enteresan ve ses getiren bir proje olacak.


Hüseyin Belibağlı/Emlakkulisi.com