23 / 12 / 2024

Öncüoğlu Mimarlık, kazancını yurtdışı projelerinden sağlıyor

Öncüoğlu Mimarlık, kazancını yurtdışı projelerinden sağlıyor

1964 yılında Hasan Öncüoğlu tarafından kurulan Öncüoğlu Mimarlık, yurtiçinde ve yurtdışında onlarca projeye imza atan başarılı mimarlık şirketlerinden biri



Öncüoğlu Mimarlık'ın yöneticilerinden Mimar Enis Öncüoğlu ile mesleğini konuştuk.
 
* Öncüoğlu Mimarlık nasıl kuruldu, bugünlere nasıl geldi?
- Öncüoğlu Mimarlık 1964'de Hasan Öncüoğlu tarafından Ankara'da kuruldu. 1989'da ODTÜ'den mezun olduktan sonra Öncüoğlu Mimarlık'ta çalışmaya başladım ve Hasan Öncüoğlu'nun vefatından sonra da ofisin yönetimini eşim Çağla Öncüoğlu ve kardeşim Engin Öncüoğlu ile birlikte devraldım. Şirketin portföyündeki projelerinin ağırlıklı olarak yurtdışında olmasından dolayı yönetim değişim geçirdi. Öncellikle Önder Kaya'yla başlayan ortaklık sistemi daha sonra Cem Altınöz ve Cumhur Keskinok'un proje ortakları olarak katılımı ve yurtdışı ofislerinin ACP ismi altında açılmasıyla büyüdü.

* Yurtdışı projelerine ağırlık veren bir mimarsınız. Yurtdışı ile yurtiçi projelerine bakışı değerlendirir misiniz?
- Esasında projeleri yurtiçi ya da yurtdışı olark ayırmaktan çok yerel ya da uluslararası yatırımcı olarak ayırmak daha doğru olabilir. Türkiye'de de uluslararası yatırımcılarla çalıştığımız projelerde, süreç planlaması, standartlar ve beklentiler uluslararası düzeyde olabiliyor. Yurtdışında da yerel bir yatırımcıyla çalışırken kurumsallaşamamış bir yatırımcının bireysel kararları ve tecrübesizliği bizi olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Sonuç itibariyle projenin lokasyonundan çok, sahibinin ya da geliştiricisinin kim olduğu, yatırımcının münferit zihniyete mi yoksa kurumsal, uluslararası yatırım geliştirme zihniyetine mi sahip olduğu projenin sürecini ve işleyişini değiştiren en önemli etkenlerdir.

Rusya'da zarara uğradık
* Yurtdışı projelerinizde ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
- En büyük problem esasında dil problemi. Yurtdışında ilk çalışmaya başladığımız ülkelerde mecburen tercümanlar vasıtasıyla iletişim kurmaya çalışmıştık. Yeterince nitelikli ve teknik terminolojiye hakim olmayan insanlarla çalıştığınız zaman yanlış anlaşılmaların önüne geçilemiyor. Bundan dolayı çok vakit kaybettik. Bir diğer zorluk ise, kültürel farklılıklardan oluşmaktadır. Her ülkenin kendine has proje içeriği, standartları ve süreciyle ilgili farklılıklar olması kaçınılmazdır. Bu farklılıkları algılayıp, ona göre çözümler geliştirmek gerekmektedir. Örnek olarak yangın standartları gibi yerel standartların Türkiye'den çok farklı olduğu Rusya'yı örnek verebiliriz. Rusya'da projenin elde edilme süreci de çok farklı. Projelere kentsel anlamda master plan ve kitle çalışmasının onayından sonra başlanıyor. Özellikle ilk dönem Türk müteahhitlerle çalıştığımız Rusya projelerinde hep uygulama projesiyle işe başlanılmış, daha sonra doğal olarak kentsel anlamda onay almamış projede bir çok revizyonun oluşması sonucu hem müteahhit firmalar hem de biz zarara uğramışızdır. İçeriği, süreç planlaması doğru olmadığı için problemler çıkması bize zamanın yanında prestij de kaybettirmiştir.

* Son 10 yılda 36 alışveriş merkezi projesi geliştirdiniz. Bunların bir çoğu ödüllü proje. Bütün bu geliştirdiğiniz projeler için belirlediğiniz bir kriter var mı?
-İlk geliştirdiğimiz alışveriş merkezi Almata Samal Ramstore'du. En son açılan projemiz ise  Ankara  Kentpark Alışveriş Merkezi. Bu süreç içerisinde birçok alışveriş merkezi ve karma kullanım projesinin hayata geçirdik. Birçoğunda ortak olan ve son 10 sene içinde de değişmeyen en önemli kriteri; projelerle yaratmak istediğimiz `'kentsel diyalog'' olmuştur. Özellikle son dönemde hızla gelişen büyük kentlerde, belediyeler tarafından üretilemeyen sosyal ve kültürel alanların azlığı da alışveriş merkezlerinin yatırımını körüklemiştir. Dolayısıyla artık sadece kâr amaçlı ticari tesisin ötesinde, kent genelinde farklı hizmetleri de veren sosyal ve kültürel fonksiyonlarında içine entegre edildiği, yarı açık kamusal alan özelliklerini barındıran yapıların tasarlanması gerekmektedir. Projelerimiz içerisinde birbirine benzeyen ortak nokta, binanın özünü oluşturan iç mekan ve dış mekan organizasyonunda kentsel sosyal mekan kimliği ile ilgili arayışlarımız olmuştur. Aynı zamanda proje detaylarının ve malzemelerinin seçiminde gösterilen hassasiyet ve tasarladığımız binaların az bakım gerektiren, zaman içerisinde daha az yıpranan binalar olması onları bulundukları bölgede simge yapı olma özelliği de sağlamıştır.

Kentsel yama oluyor
* Kentsel dönüşüm projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve yapılan bu çalışmalar yeterli mi sizce?
- Kentsel dönüşüm projeleri sadece Türkiye'de değil tüm dünyada ağırlıklı olarak çalışılan bir konu. Türkiye'de kentsel dönüşüm projelerinin fizibilitesi bütün diğer kriterlerinin önünde değerlendiriliyor. Belki de yanlış buradan kaynaklanıyor. Sadece fizibilitesi oluşsun diye bir bölgeye 4 emsal verildiği anda o bölge dönüşmüyor sadece yama oluyor. Ortaya çıkan ölçek, fiziksel çevre ve ilişkiler, şehrin mevcut dokusundan yabancılaşıyor ve yeni problemleri beraberinde getiriyor. Ama bu demek değildir ki kentsel dönüşüm yapılmamalı. Özellikle İstanbul'da deprem riski de taşıyan bölgelerde bu dönüşümün acilen ele alınıp, planlanan çerçevede gerçekleştirilmesi, bunu gerçekleştirirken de kamu kaynaklarının oluşturularak bunu sadece işin fizibilite kriterleri ve özel sektörle kurgulanmaması gerektiğine inanıyorum.
 
Gerçek kazancı yurtdışı projelerden kazanıyoruz
* Sizce ülkemizde mimara hak ettiği değer veriliyor mu? Hem kazanç hem de tasarım açısından?
- Mimarın projenin gelişimindeki rolü Türkiye'de ne yazık ki diğer ülkelerden daha farklı. Bunun neticesinde hak ettiği değer verilmediği için tasarım sürecinin tamamından da sorumlu olamıyor. Özellikle kamu ihalelerine baktığınız zaman projenin mimarının doğal hakkı ve tasarımının bir parçası olan mesleki kontrollük hizmeti vermesi gittikçe zorlaşmıştır. Halbuki tasarım, projenin ilk eskizinden, bina açılana kadar olan bir süreçtir. Bu sürecin içerisinde mimarları eskiden olduğunun tersine özellikle inşaat esnasındaki süreçten soyutladığınız takdirde hem mimarın o projeden elde edeceği bilgiden ve tecrübeden yoksun bırakıyorsunuz, hem de ortaya çıkan ürünün sorumlusunu bulmakta zorluk çekiyorsunuz. Kazanç açısından bakıldığında ise benzer bir tutumun proje hizmetlerinde oluştuğunu görüyoruz. İşin tasarımcısının seçiminde tek değerlendirme kıstasının fiyatı olması bizi son dönemde yapılan tüm kamu ihalelerinden uzak tutmaktadır. Halbuki bizim gibi deneyimli ve kapasiteli bir çok mimarlık ofisi Türkiye'de yapılacak bir çok önemli kamu projesine katkı sağlamak için hazırdır. Oluşan bu ortam içerisinde gerçek kazancımızı yurtdışı projelerden ve uluslararası yatırımcılarla çalıştığımız projelerden kazanmaktayız. Türkiye'deki projeler ise oluşan olumsuz ve sağlıksız rekabet şartları altında çabamızın çok altında bir bedellerle yapılmaktadır.
 
Kriz sonrası tüm taşlar yerine oturdu
* Ekonomik krizin mimari ofislerinin iş hacmini büyük ölçüde etkilediği söyleniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Krizin mimarlık ofislerini ciddi anlamda etkilediği bir gerçek. En hızlı küçülen pazar hem Türkiye'de hem de yurtdışında inşaat ve gayrimenkul pazarı oldu. Bu krizin diğer krizlerden en önemli farklılığı bütün çevre coğrafyamızda da aynı şiddette hissedilir olmasıydı. Dolayısıyla Türkiye'de iş bulamayan mimarlar ve inşaat şirketleri, diğer ülkelere gittiklerinde de aynı problemle karşılaştılar. Daha önce gelişmemiş Libya, Ürdün, Katar gibi yeni pazarlara gelişimini kriz sonrası sağladığı için avantajlı konuma geçerek bizler için yeni fırsatlar yarattı. Bu yeni pazarların geliştirilmesinde krizin çok büyük bir rolü olduğunu düşünüyorum.

* Kriz ortamında yatırımcıların beklentilerinde de bir değişiklik gözlemlediniz mi?
- Kriz ortamında artık yatırımcılar daha sağduyulu ve mütevazi hedeflerle çalışıyorlar. Hedeflerini ve ölçeklerini belirlerken daha fazla araştırma yapıp, daha fazla etüd edip; ona göre kararlar alıyorlar. Yatırımın finansmanı ve sürecini planlamadan bir işe girmiyorlar. İşin doğrusu da buydu. Dolayısıyla kriz en azından bu anlamda sistemdeki taşlarının yerli yerine oturması açısından faydalı oldu. Ayrıca kriz öncesi üretilen her türlü hizmet ve gayrimenkul projesi rahat satılır, rahat başarı kazanır olduğu için doğru proje, doğru mimarlık firmaları ve doğru yatırımcılarla diğerlerini ayıran farklar da hissedilemiyordu. Doğru projeler, doğru mimarlık ofisleri ve doğru yatırımcılar kriz döneminde de başarısını devam ettirerek tecrübelerini ispat ederek standartları ve farklılıklarını ortaya koymuş oldular.

* Son dönemde üzerinde çalıştığınız projeler hakkında bilgi verir misiniz?
- Son dönemde marinadan konuta, karma kullanımdan otele çok çeşitli niteliklerde projeler yapmaktayız. Mersin'de yat limanı yapıyoruz. Krizde durmuş olan Kütahya'daki alışveriş merkezini, projeyi farklılaştırarak yeniden tasarlıyoruz. Şişli'de bir rezidans projesi,  İzmir  Mavişehir'de konut projesi, Rusya'da Soçi'de yeni başladığımız bir otel projesi var. Diyarbakır'da bir alışveriş merkezi yapıyoruz. Libya'da bir kaç tane projemiz devam ediyor.
 
Enis Öncüoğlu imzalı
projelerden birkaçı
* Forum Bakü Alışveriş Merkezi
* Kentpark Alışveriş Merkezi
* Parkyaşam Mavişehir Konutları
* Mersea'n Marina, Mersin
* Kent Park Alışveriş Merkezi
* Sanko Park Alışveriş Merkezi
* Iridium Alışveriş Merkezi
* Arhangelsk Alışveriş Merkezi
* Kopeskoye Alışveriş Merkezi
* Olimpiyskiy Alışveriş Merkezi
* B199 İstanbul Konutları
* St.Petersburg Forum Master Planlama
* Malltepe Park Alışveriş Merkezi
* Terracity Alışveriş Merkezi ve Konutları
Seda Tabak / Hürriyet Emlak

Geri Dön