21 / 12 / 2024

Oturduğunuz semtin adı nereden geliyor

Oturduğunuz semtin adı nereden geliyor

Ankara'da "Bu ismi de nereden bulmuşlar" dedirten semt, mahalle, cadde ve sokak adlarının hikayeleri duyanları şaşırtıyor.



 

AA muhabirinin "Ankara’nın tarihi semt isimleri ve öyküleri", "Ne  demek Ankara; Balgat niye Balgat" ve "Cumhuriyet ve Başkent Ankara" isimli  kitaplar ile çeşitli kaynaklardan derlediği bilgilere göre, Ankara’nın farklı  semt, mahalle, bulvar, cadde, sokak ve meydan isimlerinin ilginç hikayeleri  bulunuyor.           Mamak’a bağlı Saimekadın Mahallesi’nin isminin 1402’de Çubuk Ovası’nda  yapılan  Ankara  Savaşı’nda Osmanlı ordusuna yardım eden bir kadından geldiği  biliniyor. Kaynaklarda, Osmanlı askerine yardım eden Saime Kadın’ın isminin  oturduğu bölgeyle anılmaya başladığı ifade ediliyor. Bir başka kaynakta ise Hacı  Bayram Veli’nin soyundan gelen ve bölgede bahçeleri bulunan "Saime Hatun"un  semte adını verdiği belirtiliyor.           Halk arasında anlatılan bir başka öykü ise şöyle:           "Saime kadınla alışverişte bulunan biri aldığının karşılığını getirip  vermiş. Saime kadın eline tutuşturulan bir tomar parayı saymaya başlayınca parayı  veren eksiksiz olarak ödemede bulunduğunu anlatmak üzere, ’sayma kadın, sayma  kadın’ diye uyarmış. Böylece kadının adı ’sayma’dan türeyerek Saime olmuş ve  bölgenin ismi de böyle anılmaya başlanmış."           Hacı Bayram Veli’nin doğup büyüdüğü yer olarak bilinen Solfasol semtinin  gerçek adının zülfazıl (faziletli, erdem sahibi kişi) olduğu çeşitli kaynaklarda  yer alıyor.           Ankara’nın gözde mekanlardan Balgat’ın isminin öyküsü ise şöyle:           "Kat/gat" kelimesinin öz Türkçe’de şehir anlamına geldiği ve Balgat’ın  "balşehir" olduğu kaynaklarda yer alıyor.           Balgat ismiyle ilgili halk arasındaki yaygın inanış ise şöyle:           "Mustafa Kemal Atatürk’ün yolu bir zamanlar şehrin dışında kalan Balgat  köyüne düşer. Köyde soluklandığı evde çay içmek isteyen isteyen Atatürk’e gelen  çayda şeker yoktur. Atatürk, ’Şeker yok mu’ diye sorunca oradakiler de Ankara  şivesiyle "Şeker yok amma bal var, bal gat Atam, bal gat" der. Atatürk de bunun  üzerine bölgenin ismini ’Balgat’ koyar."           Cebeci kelimesinin sözlük anlamı, Osmanlı’nın yeniçeri ordusunda silah  yapan ve bakımıyla görevlendirilen, savaşta silah ve cephaneyi orduya ulaştıran  yaya kapıkulu ocaklarından bir sınıf askerdir. Osmanlı dönemindeki Cebeci  kışlalarının bugünkü Cebeci semtinde kurulmasından dolayı bölgenin ismi de  buradan geliyor.           Dikmen sözlüklerde koni biçimindeki tepe, dikilerek oluşturulan ağaçlık,  dik arazide orman olarak belirtilir. Ankara’nın yüksek tepelerinden biri olan  Dikmen’in artık koni biçimli olup olmadığı anlaşılmamaktadır ancak semtin tepe  sırtlarında kara çam ormanı bulunmasından dolayı bölgeye bu isim verilmiştir.           Kasalar mevkisi, meyve ve sebze kasalarının geniş bir arazide  depolanmasından dolayı bu adı almıştır.           Eskiden yoğun olarak görülen Rumlara Ayrancı denilmesinden dolayı bu  bölgenin isminin Ayrancı olduğu söylenir.           Ankara’nın su ihtiyacının karşılanması amacıyla Hatip Çayı üzerine bent  kurulması, bu bölgenin Bentderesi olarak anılmasına neden olmuştur.           Giysi ve çamaşır dikilen iş yeri, terzi bulunan bölgeye Dikimevi  denilmiştir.           Başlangıçta 40 hane bulunan semt, Kırkkonaklar adıyla anılmıştır.           Dışkapı semti, Ankara’nın giriş ve çıkış kapısı olarak nitelendirildiği  için bu ismi almıştır.           Bugün büyük bir alışveriş merkezi ve metro istasyonunun bulunduğu Akköprü  semti, adını Çubuk Çayı, İncesu Deresi ve Hatip Çayı’nın birleştiği noktada  1222’de Selçuklu Komutanı Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmış, 3’ü büyük  toplam 7 kemerli köprüden almıştır.           Yapılaşmaya 1980’li yıllarda başlanan Yüzüncü Yıl Mahallesi’ne, 1981’de  Atatürk’ün doğumunun 100. yılı kutlamalarında Yüzüncü Yıl adı verilmiştir.           -Günümüze kadar değişen semt isimleri-           Esenboğa kelimesi aslında bir şahıs ismidir. Ankara Savaşı’nda başarı  gösteren Timur’un generallerinden İsen Buga’nın (mutlu, kutlu, güzel, iyi ve  sağlıklı öküz) ismi zaman içerisinde Esenboğa olarak günümüze gelmiştir.           Evliyalar semti olarak nitelendirilen Bağlum, 1530’da Anadolu vilayetinin  Ankara kazasına bağlı bir köy olup Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün  yayınladığı 438 numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937-1530) isimli  eserin 354. sayfasında katip hatası olarak "Yavlum" diye kaydedilmiştir. Ancak  daha sonraki yıllarda "Bavlum" olarak değiştirmiştir.           Haymana sözcüğünün anlamı, başıboş hayvanların salındığı çayırlık, halk  ağzında ise tembel demektir. Bir de "Haymana beygiri gibi dolaşmak" yani  "işsiz, güçsüz dolaşmak" deyimi vardır. Çayıra salınan hayvanlar, ovanın bu  adla anılmasına yol açmıştır.           Halk arasında anlatılan öykü ise şöyle: "Mana" ismindeki kızının burada  intihar etmesine üzülen Timur Sultanı’nın acı acı "Hey Mana, Hey Mana!" diye  bağırması üzerine bölgedekiler artık bu semte "Heymana" derler.           Telsizler bölgesindeki Türk Telekom Kültür Merkezi olarak kullanılan  yapılar, 1928’de telsiz istasyonu olarak yapılmış ve 1951’e kadar Ankara Telsiz  İrsal İstasyonu olarak hizmet vermiştir. Çok sayıda telsiz direği olmasından  dolayı semte Telsizler adını vermiştir.           Gökçegöl olarak da anılan Mogan Gölü’nün adı söylentiye göre, tarikat  önderi anlamına gelen "Mugan"dan gelmiş ve zamanla Mogan’a dönüşmüştür.           Elvankent, adını, Ahi Elvan Hazretleri’nin türbesinden almıştır.           Peçenek mevkisinin adı, Oğuzlar’ın 24 boyundan Gökhan kolu olan  "Beçene"den gelmiştir. Peçenek sözcüğünün kökü olan Beçene kelimesinin sözlük  anlamı "çalışkan, gayretli"dir.           Adliye Sarayı’nın olduğu alana geçmişte Çaputçu Çayırı denilmiştir.  Hayvanların otlağı ve çocukların oyun yeri olan Çaputçu çayırının özelliği  mahalle kavgalarının burada yapılmasıdır.           -Adını coğrafik özelliklerinden alan mekanlar-           Ankara’nın yüksek yerlerinden Etlik, yapılaşmanın olmadığı dönemlerde çok  fazla rüzgar alan semt olmasıyla bilinirdi. Hava akımına maruz kalan bu bölgede  kesilen hayvanların etleri burada muhafaza edilmiş ve bölgeye coğrafi  koşullarından ötürü Etlik ismi verilmiştir.           Öveçlerin sözlük anlamı "2-3 yaşındaki erkek koyun"dur. Ancak  "öveçler" kelimesi, kitaplarda yer alan bilgiye göre, "keklikten ufak, keklik  gibi öten, avcıları peşinden koşturan sevimli kuş" anlamına gelir ve bu kuşların  bölgede çoğunlukla bulunmasından dolayı buraya Öveçler denilmiştir.           Dilimize Farsça’dan geçmiş "seyran" sözcüğü "gezinme ve bakıp görme,  geçirme" demektir. Üzüm bağlarının da bulunduğu Ankara’nın yüksek kesimi Seyran  Bağları, zamanında gezinti yeri ve çevreyi görme imkanı veren bir alan olmasından  dolayı "Seyran" ismini almıştır.           Ankara Hukuk Fakültesi ile Siyasal Bilgiler Fakültesinin arka tarafları  olan Topraklık’ın da ilginç bir hikayesi var. İşi olmayan kimseler, bölgeden  aldıkları killi toprağı eşeklerle mahallelerde dolaştırarak "bebe toprağı"  satarlardı. Tahta beşiklere serilen toprağın bebeği daha iyi uyuttuğu ve  geliştirdiği söylenirdi. Bu hikmetli toprak, bölgeye ismini vermiştir.           Önceleri Keltepe olarak anılan Hacettepe, ağaçlandırma çalışmalarının  ardından 17. yüzyıl başlarında Hacıtepesi Mahallesi olmuş ve ağızlarda  "Hacettepe"ye dönüşmüştür.           Fransızca kökenli bir kelime olan Şose’nin anlamı ise "taş kırıkları  veya kum kullanılarak yapılan yol" demektir. Eski zamanlarda taşlı ve kıvrımlı  yollarının olması nedeniyle bu ismi almıştır.           Tınaztepe’nin sözlük anlamı, dövülerek savrulmaya hazırlanan ekin  yığınıdır. Buna bağlı olarak, mahallede ekin yığınlarının bulunmasından dolayı  bölge bu adla anılmıştır.           Gaziosmanpaşa semti Kuleli Sokak’ta bulunan ve şimdi Kuloğlu tarafından  satın alınan üzüm bağı, eskiden Ermeni bir papaza ait olmasından dolayı bu isimle  anılmıştır.   Ankara’nın en eski semtlerinden  Hamamönü, Karaca Bey tarafından yaptırılan hamamların bölgede bulunması  dolayısıyla bu adla anılmıştır.          Kaynaklarda yer alan bilgiye göre, Karakusunlar mevkisi ismini şu  hikayeden almıştır:           Atatürk’ün askeriyle mola vermek için geldiği kar altındaki bölgede  komutanlardan biri Paşa’ya sorar: "Paşam, çadırları nereye kursunlar", Atatürk  yanıtlar: "Kara kursunlar". Atatürk’ün yanıtı ağızdan ağza günümüze  "Karakusunlar" olarak gelmiştir.           Öte yandan, 1953’te hazırlanmış Ankara Şehri İmar Komisyonu Raporu’nda bu  yerleşmenin adı "Karakursunlar Köyü" olarak geçmektedir.           Padişah ahırlarının sorumlusuna emir-i ahur, mir-i ahur ya da imrahor  denilirdi. Buradan yola çıkılarak İmrahor Vadisi’nde bir ahır emiri yaşadığı halk  arasında söylenir.           Geçmişte bir çarşının adı olan Ulucanlar şimdilerde semtin adıdır.  Ulucanlar çarşısındaki mescide giderken koridorda üzerlerinde ayetler yazılı  yeşil örtüleri bulunan ve baş uçlarında yeşil kavukları olan lahitler varmış ve  bu lahitlerde yatan kişilerin ulu kimseler olmasından dolayı semte Ulucanlar ismi  verilmiş.           "Çinçin" kelimesinin sözlüklerde farklı anlamları bulunur. Bunlar  "serçe büyüklüğünde ve toprak renginde bir çeşit kuş", "tek ayak üzerinde  sekilerek oynanan çocuk oyunu", "ağızda ezilip çocuklara yedirilen çiğnem,  yutum", "su kuyusu" ve "hamam tası"dır. Ancak mahallenin isminin nereden  geldiğine dair bilgiye rastlanmamaktadır.          -Tarihe adını yazdıranlar-           Kurtuluş Savaşı’nda Edirne milletvekilliği ve doğu cephesi komutanlığı  yapan, Sarıkamış, Kars, Gümrü kalelerini Ermeni ordusunu yenerek geri alan  Korgeneral Kazım Karabekir’in (1882-1948) adı, Ankara’nın en işlek caddesine  verilmiştir.           Dönemin Ankara Valisi Abidin Paşa, Ankara Valiliği Ankara Hukuk Fakültesi  ile Siyasal Bilgiler Fakültesinin arka taraflarını oluşturan bölgeye köşk  yaptırdığından buraya Abidin Paşa adı verilmiştir. 1883’te Ankara Valiliğine  atanan Abidin Paşa, 8 yıl boyunca Ankaralılara hizmet etmiştir.           Tandoğan, 1929’da Ankara valiliği ve belediye başkanlığını birlikte 18  yıl boyunca yürüten ve 1946’da vefat eden Nevzat Tandoğan’ın soyadını taşır.           Tunalı Hilmi Caddesi adını Bolu Mebusu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk  meclis üyelerinden Tunalı Hilmi Bey’den almıştır. Tunalı Hilmi Bey, işçi ve kadın  haklarını meclise getiren ilk milletvekili olarak bilinmektedir.           Oran şehrine çıkan bulvara, Bülent Ecevit hükümetinde dışişleri bakanlığı  ve başbakan yardımcılığı görevlerini üstlenmiş Turan Güneş’in (1921-1982) adı  verilmiştir.           -Yabancıların isimleri caddelerde yaşatılıyor-          Genellikle kısaca Kennedy Caddesi olarak anılan John F. Kennedy Caddesi,  ABD’nin ilk Katolik başkanı olan ve Texas’ı ziyareti sırasında bir suikaste  kurban giden John Fitzgerald Kennedy’nin (1917-1963) isimle anılmıştır.           Çayyolu’nda bulunan Bangabandhu Şeyh Mucibur Rahman Bulvarı, Bangladeş’in  kurucu ve ilk devlet başkanı Şeyh Mucibur Rahman’ın adını taşır.           Beşevler ve Tandoğan mevkileri arasında kalan Dögol Caddesi’nin ismi  aslında Fransızca "De Gaulle"ün okunuşudur. Fransız Generali ve Fransa  cumhurbaşkanlarından Charles De Gaulle’ün adını bu caddeye verenler, levhaya adın  okunuşunu yazmıştır.           Yıldız mevkisi yakınlarındaki Rabindranath Tagore Caddesi, 1913’te Gora  adlı kitabıyla Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Hintli yazar Rabindranath  Tagore’un (1861-1941) adıyla anılmıştır.           Cinnah Caddesi’nin ismi, Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah’ın  adını taşımaktadır. Cinnah Caddesi’nin 1970’li yıllardan önceki adının "Vali Dr.  Reşit Caddesi" olduğu kitaplarda yer alıyor.           Mahatma Gandi Caddesi’ne, ülkesinin bağımsızlığa kavuşması için savaş  vermiş, Müslüman ve Hindular arasındaki çatışmaları sonlandırmış olan Hindistan  Devlet Adamı Mohandas Karamçand Gandi’nin adı verilmiştir. Mahatma "ulu ruh"  anlamına gelmektedir.           -Adını kooperatiften alan mekanlar-           Oran şehri, ismini bölgeyi yaptıran Orta Anadolu Sitesi şirketinin  kısaltmasından alır.           Yıldız mevkisine ilk yapılan çok katlı konut yapıları yıldız biçimini  çağrıştırdığı için bölge "Yıldızevler" diye adlandırılmış, zaman içinde  "evler" sözcüğü düşerek semtin adı "Yıldız" kalmıştır.           Emek, adını Emekli Sandığı Memurları Ev Yapı Kooperatifi olan konut  kooperatifinden almıştır. Kooperatifin 8 Mayıs 1951’de belediyeye verdiği  dilekçede henüz semtin adı yoktur ve bölgeden "Bahçelievler’in orta mektebi  arkası" diye söz edilir.           Kitaplara göre, Türkiye’nin ilk konut kooperatifi olarak nitelendirilen  Bahçelievler Yapı Kooperatifi adını semte vermiştir. Bahçelievler, Ankara’da  konut sıkıntısına çare aranırken inşasına 1937’de 150 konutla başlanan ilk konut  yapı kooperatifidir.          Nüfusun artmasıyla konut sıkıntısının yaşandığı başkentte çözüm için  kurulan kooperatiflerden biri Kavacık Subayevleridir. Kooperatif ortakları  arasındaki subayların fazla oluşundan kooperatife Subayevleri ve Ankara’nın  önemli su kaynağı olan Kavacık suyundan dolayı da "Kavacık" denilmiştir.           Emek’teki İsrailevleri’ne, İsrailli bir firmaya ait olmasından dolayı bu  isim verilmiştir. İsrailevleri’nin 1953’te milletvekilleri ve üst düzey  bürokratlarının kurduğu bir kooperatif olduğu kitaplarda yazar. Kooperatifin ilk  adı Dikmen Yapı Kooperatifi’dir.           Daha önceki adı Hakimiyet-i Milliye (Ulusal Egemenlik) olan Ulus aslında  meydanın adıdır ancak zamanla semtin ismi haline gelmiştir.           Sıhhiye Meydanı, ismini, eski adıyla Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti  (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) yani Sağlık Bakanlığından almıştır. Öte  yandan, Kızılay ve Sıhhiye’deki fıskiyeli havuzlar dolayısıyla Aşağı Havuzbaşı da  denilmiştir. Kitaplarda yer alan başka bir bilgiye göre, Sıhhiye, etrafı bahçe ve  tarlalarla çevrili, ortası bataklık alanı olması ve üzerindeki su birikintisi  neticesinde meydana gelen gölete girenlerin boğulması tehlikesine karşı "Kanlı  Göl-Kanlık" olarak anılmıştır.          Ulus’taki İtfaiye Meydanı eskiden bit pazarı, ikinci el pazarı ya da  Hergele Meydanı olarak biliniyordu. Buraya şehir dışından gelenlerin çok  olmasından ve esnafın bir araya gelmesinden dolayı önce "Hergelen Meydanı"  denilmiş ancak zamanla Hergele Meydanı olarak anılmaya başlanmıştır. Meydanın  adı, Ankara İtfaiyesi’nin kurulmasıyla İtfaiye Meydanı olarak kalmıştır.           Şehrin merkezi olan Kızılay, ismini 1929’da yapılan Türk Kızılayı Genel  Merkezinden (Hilal-i Ahmer İdari Binası) almıştır. Dönemin Belediye Başkanı Asaf  Bey’in semte Avrupa malı olan su perisi kızlı fıskiyeli havuz yaptırması ve  Ankaralıların bu havuzun kenarında yorgunluk atmaları nedeniyle bölgenin ismi  Havuzbaşı olarak da anılmıştır.           -Parklar ve çarşılar-           Ulus’taki geleneksel Suluhan, 1508-1511 yıllarında Hasan Paşa tarafından  inşa edilmiş olup diğer adı "Hasan Paşa Hanı"dır. Hanın meyilli bir arazi  üzerinde bulunmasından dolayı zaman zaman su baskınına uğramış olması halk  arasında "Suluhan" adının yaygınlaşmasına neden olmuştur.          Eskiden "Uzun Çarşı" denilen Çıkrıkçılar Yokuşu, çıkrıkçılar yol  üzerinde toplandığı için bu adı almıştır.          Anafartalar Caddesi, ilk önce Karaoğlan Caddesi, ardından Tahtakale  Çarşısı, Balıkpazarı Caddesi ve son olarak da Anafartalar Caddesi ismini  almıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Savaşları sırasında kazandığı  Anafartalar Muharebesi’nden dolayı  caddeye Anafartalar adı verilmiştir.           Önceki adı Emniyet Parkı olan Güven Park’ta, Türk ulusunun polis ve  jandarmaya  güvenini, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda ve inkılap hareketlerinde  beraber bulunduğu arkadaşlarını temsil eden, Türk insanının zekasını, çiftçinin  tarım çalışmalarını betimleyen kabartmaların da yer aldığı anıt bulunmaktadır.  Anıtın kaidesinde yer alan, Atatürk’ün "Türk, öğün, çalış, güven" sözündeki  "güven" kelimesi parka adını vermiştir.           Cebeci’deki 50. Yıl Parkı, aşıkların sık gelmesinden dolayı Aşıklar  Tepesi olarak da anılmıştır. AA  

Geri Dön