01 / 05 / 2024

Öztürk Sarıca, Burdur 'da Asteriks köyü kurdu!

Öztürk Sarıca, Burdur 'da Asteriks köyü kurdu!

Veteriner Öztürk Sarıca, köy köy gezip hasta hayvanlara bakarak elde ettiği mütevazı birikimiyle minik ama örnek bir köy kurdu. Beş yıllık uğraştan sonra doğaya dost yöntemleri kullandığı ve yaban hayvanlarını tedavi ettiği köyü ziyarete açtı



Sarıca 'nın amacı ziyaretçilere doğaya saygılı yaşamın ve üretimin ipuçlarını vermek

Bir yanda sebze eken köylü kadınlar, bir yanda atmacasından yaban domuzuna yabani havyanlar, diğer yanda eğitim gören veteriner adayları... Burası sanki Asteriks çizgi romanlarındaki gibi şirin mi şirin bir köy. Ama bu köy Asteriks 'teki gibi Galya 'da değil, Burdur Gölü 'nün yakınlarında. Köyün kurucusu iki çocuk babası Öztürk Sarıca (41) ise sadece köyüne değil, insana, toprağa, suya, hayvana, havaya kısacası tüm doğaya sevdalı bir kişi.

Sarıca, Burdur Akçaköylü bir ailenin tek çocuğu. İlkokul ve ortaokuldan sonra  Ankara  Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi 'ne girdi. Üniversiteyi bitirince de köyüne döndü. İki çocuğu olunca evini Burdur 'a taşıdı ama hayatını köyler arasında mekik dokuyarak ve ‘hastalarım ' dediği hayvanlara bakarak sürdürmeye devam etti.Ancak, hayvanları iyileştirmek ona yetmedi. Yitip giden doğa için daha fazlasını yapmalıydı. Doğada, tespit ettiği terslikler onu harekete geçmeye zorluyordu. Yöreye hayat veren Burdur Gölü giderek kirleniyor ve suları çekiliyordu. Akçaköy 'de neredeyse kanserin uğramadığı hane yoktu. Sarıca 'nın iki dedesi ve babası da kanserden ölmüştü. Annesi de iki memesini kaybetmiş, kanser akciğerine sıçramıştı.

Keza, hasta hayvanlarda etkili bazı ilaçlar ne olduysa artık işe yaramıyordu. İnekler zayıflarken, verdikleri süt miktarı artıyordu. Öztürk Sarıca 'nın aklına “Bundan GDO 'lu soya ve mısır yemleri sorumlu olabilir mi ” sorusu geldi. Apaçık ki doğaya hükmetmek isteyenler dengeleri bozuyordu. Üstelik de kendi aleyhlerine. Bu kez “Peki ben ne yapabilirim ” sorusunu kendine sordu.

350 BİN LİRA HARCADI

Tamamen doğal bir köy kurmaya karar verdi. Beş yıl önce Burdur Gölü kıyısında, Karakent köyü yakınlarındaki tarlaları satın almaya başladı. Köy için gerekli araziyi bir buçuk yılda topladı. 250 dekar tarla için yaklaşık 350 bin lira harcadı.

Asıl zorlu kısmı kafasındaki köyü inşa etmek için izin almaktı. Tarlalar SİT alanına çok yakındı. Projesini gönderdiği çevre Bakanlığı işi yokuşa sürdü. Anıtlar Yüksek Kurulu projenin altında başka amaçlar aradı. İzin işlemleri tam üç buçuk yıl sürdü.

Bu kadar da değil. Doğaya katkı olsun, kuşlar yesin diye ektiği meyve ağaçlarını söktürdüler. Yılmadı, hepsini başka yere taşıdı. “Ağaç dikmem geleneksel üretim modellerine aykırıymış. Halbuki aynı kurul SİT alanında otel yapılmasına izin vermişti. Jandarmanın her gün gelip beni engellemek için tarlada beklediğini bilirim. Meğer birileri ‘Burada başka işler çevriliyor ' diyerek şikayet ediyormuş. ” Ancak, zamanla hem bürokratik izinleri topladı hem de yöre halkını ikna etmeyi başardı. İlk desteği verenler de Karakent köyü sakinleriydi. Sarıca, tüm binaların planını Karakentli bir köylüyle beraber çizdi. Bu köydeki yapılar tamamen ahşaptan üretilecekti. Malzemenin büyük bölümünü eski, yıkılmış evlerden topladı. Köyü çevreleyen duvarlar için bir mermer fabrikasının attığı taşları getirtti. Konukları için bölgede Yörüklerin kullandığına benzer büyük bir kıl çadır kurdu. Sıra köyü yeşillendirmeye gelmişti. Köyün çevresine 300 ayrı türde, binlerce ağaç fidanı ve çeşit çeşit çiçek ekti. şžu aralar köylü kadınlar da   domates ekimi yapıyor. Sarıca, “Hiçbir kimyasal kullanmadık. Böyle de üretim yapılabileceğini gösterdik ” diyor.

DİKKAT çEKME PROJESİ

Halen ayda ortalama 8 bin lira masrafla dönen köyde toplam dokuz kişi kadrolu ve gündelikçi olarak çalışıyor. Sarıca bu maliyeti ve geçimini veterinerlik yaparak karşılamaya çalışıyor. “Köyde modern hayata kafa tutmuyorum. Mağaralara ya da kıl çadırlara dönelim demiyorum. Bu sadece bir model. Asıl savaşım doğaya zarar veren kişilere karşı. İnsanların dikkatini bu konulara çekme projesi. ” Sarıca 'nın köyden gelir elde etmek gibi bir derdi yok. Köy herkese açık ve bedelsiz geziliyor. çitlerle çevirdiği ve ‘köy ' adını verdiği alanda sigara ve alkol içilmesine izin vermiyor.

YABAN HAYVANLARI TEDAVİDE

Sarıca, köyündeki Lisinia Yaban Hayatı Rehabilitasyon Merkezi 'nde de yaban hayvanlarını tedavi ve rehabilite ediyor. Merkezde halen bir yaban domuzu yavrusu, angıt, leylek, baykuş, şahin ve atmacalar var. Tedavisi bitenler doğaya bırakılacak, sakatlığından ötürü doğada yaşam sürme şansı olmayanlarsa kalacak.

EN DÜşžÜK RİSKLİ ÜRETİM YÖNTEMLERİ

Gelenlerin uygulama alanında kullandığımız doğa dostu, eski üretim modellerini görmesini, zararlı kimyasallara karşı bilinçlenmesini hedefliyorum. Aslında insan kaynaklı her faaliyet doğaya az veya çok zarar veriyor. Bizim projemiz bile doğaya zarar verebilir. Üretimde, enerji kullanımında, yiyecek-içecek modellerinde en düşük riskli, en az zarar veren yöntemler kullanılmalı. Doğanın korunmasında veterinerlerin, ziraat ve gıda mühendislerinin rolünün büyük olabileceğini düşünüyorum. İlgili fakültelerden öğrencilere kapımız açık, gelip köyümüzü görsünler.


Her konuda duyarsızız

Cihan Ünal (Oyuncu)

O DA BİR YEşžİL

Sadece çevre değil her konuda duyarsız bir toplumuz. Bunlar cehalet ve eğitim, kültür seviyemizin düşük olmasıyla alakalı. Medeni toplumlarla aramızdaki fark bu. Ben denize gidince başkalarının bıraktığı çöp ve sigara izmaritlerini topluyorum. Mümkün oldukça insanca bir yaşam sürdürmeye çalışıyorum. Geri dönüşüm yapıyorum ve pilleri ayırıyorum. Fazla vaktim olmuyor ama çevreyle ilgili faaliyetleri de desteklemeyi planlıyorum.
Hürriyet/Mesude ERşžAN


Geri Dön