PAB Mimarlık’ın yaşanabilir kent önerileri!
Mimarın yalnızca bir bina tasarlamadığını, aslında kent ile bütünleşen bir hayat ve kentin sayısız yüzlerinden birini tasarladığını öne süren Gökbayrak, Eray ve Yıldırım bir yapının sadece kullanıcıları için değil, her kentli için tasarlandığına vurgu yap
Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli kentlerinde farklı fonksiyonlarda pek çok yapıya ve kentsel tasarım projesine imza atan PAB Mimarlık, “yaşanabilir kent dokuları” elde etmek amacıyla yerel, iklimsel ve kültürel verileri tasarım süreçlerine dahil ederek, yaya önceliği, insan ölçeği, kamusal alan kullanımlarına dikkat ederek, çok disiplinli bir bakış açısıyla biçimlendirdikleri kentsel tasarım projelerine imza atıyor.
Yapı ölçeğinde tasarım yaparken de kentle farklı düzlemlerde diyalog kuran projeler üreten PAB Mimarlık, sosyal hayattaki dönüşümlerin kente yapılı çevre ile yansıdığı gerçeğinden hareketle, tasarımlarını kamu dinamiklerini, yaşantılardaki değişiklikleri ve değişkenlikleri referans alarak, uzun araştırma ve tartışmalar sonucunda üretiyor. Mimarın yalnızca bir bina tasarlamadığını, aslında kent ile bütünleşen bir hayat ve kentin sayısız yüzlerinden birini tasarladığını öne süren PAB kurucuları Pınar Gökbayrak, Ali Eray ve Burçin Yıldırım bir yapının sadece kullanıcıları için değil, her kentli için tasarlandığına vurgu yapıyor.
Yapılı çevreyi tasarlamanın yapılar arasındaki negatifleri, kentsel boşlukları ve kentlinin günlük hayatını tasarlamak anlamına geldiğini düşünen PAB Mimarlık, İstanbul Sultangazi’de davetli bir yarışma için tasarladığı Açıkşehir projesinde bu yaklaşımla, kapalı konut yerleşimleri ve alışveriş merkezlerinin barındırdığı sakıncaları gidererek, kentle iç içe bir kurgu sunmayı hedeflemiş. Toplam kapalı alanı 500.000 m²’ye ulaşacak şekilde konutlar, ticari mekanlar, sosyal tesisler ve bir otel gibi pek çok işlevi bir araya getiren bir yerleşke talebi karşısında, tüm bu işlevleri bütüncül bir kurgu dahilinde kente yansıtmayı amaçlamış. Bu bağlamda yaya ve araç sirkülasyonunu iki kota yayarak, kullanıcıların açık havada sokak yaşantısından kopmadan, ticari alanların arasında rahatça gezebilecekleri bir kesit kurgusu oluşturmuş. Böylelikle üst kotta kesintisiz olarak tüm araziyi kat eden yaya kotu, kentsel bir mekan tariflemiş. Önerilen iki katlı açık alan düzenlemesindeki fonksiyon dağılımı heterojen bir doku oluşturarak, yerleşkenin 24 saat bir kent gibi yaşamasını sağlamış.
“Mimarlar yatırımlarının şekillenmesinde diğer uzmanlarla birlikte aktif rol almalı...”
‘‘Yaşanabilir kentler için, üst ölçekte farklı disiplinlerden uzmanlarla birlikte çalışmaya önem veriyoruz” diyen PAB kurucuları, kentlerin geleceği için karar veren aktörlerin ister özel, isterse kamusal alanlarda olsun, karar mekanizması çalışmaya başladığı andan itibaren yoğun etkileşim içerisinde çalışmak durumunda olduğunu savunuyor. Mimarın, sadece yer üzerine alınan kararları uygulamaya geçiren bir ara aktör olmak yerine, karar sürecinin başından itibaren, yatırımın şekillenmesinde konunun diğer uzmanları ile birlikte aktif rol alması gerektiğini düşünen PAB Mimarlık, İstanbul Sarıgöl Mahallesi’ndeki 373.500 m²’lik bir alanı kapsayan Gaziosmanpaşa Sarıgöl Mahallesi Kentsel Yenileme Projesi’nde de benzer kaygılarla hareket etmiş. Proje üretecekleri alanı anlamaya çalışan ekip, tasarım kararlarını; vadi sistemi-yerleşim, can damarı-düğümler, yapı tipolojisi olarak 3 ana stratejide şekillendirmiş. Alanın mevcut verilerinin ve potansiyellerinin araştırıldığı projede dik eğim nedeniyle yapılaşma açısından uygun olmayan yerler belirlenip ‘yeşil kement’ adı verilen rekreasyon alanları olarak ayrılmış. Mevcut yerleşimde, izi takip edilebilen ancak gerekli fiziksel ihtiyaçları karşılamaktan uzak olan ‘can damarı’nın yerinde geliştirilerek, mahallenin ticari, kültürel ve sosyal donatılarını üzerinde barındıran, ilçe merkezi ile ana bağlantıyı sağlayan ana koridor olarak çalışması planlanmış. Yerleşimin yapısal karakteri ise arazideki yapılaşmanın sahip olduğu organik-parçalı dokudan referans alınarak tasarlanmış.
Konya’da “Yaşayan Mahalleler”...
PAB, Konya’da “yaşayan mahalleler” fikriyle önerilen yeni yerleşim bölgesindeki tasarımlarında, yaklaşık 275 hektarlık olan araziyi, tüm donatıların (ticari, eğitim, sağlık vb.) üzerinde bulunduğu canlı bir donatı omurgası/ringi ile birbirine bağlayarak, sürekliliği olan, arazi içerisinde bir çok noktaya ulaşan bütüncül rekreasyon alanları yaratmayı amaçlamış. Tasarımlarında yerel, iklimsel ve kültürel verileri değerlendirip tasarım süreçlerine dahil etme, kente dönük-açık olma, yaya önceliği, insan ölçeği, canlı açık alan kullanımlarına dikkat eden PAB, böylelikle yaşayan bir kentsel dokunun oluşturulması ve kullanıcıların ihtiyaçlarına kolayca ulaşabildikleri bir yaşam alanı yaratmayı hedeflenmiş.
Denizli, Kirişhane bölgesinde karakteristik bir yapı örüntüsüne sahip tabakhane bölgesi ve çevresi için hazırlanan Denizli Kentsel İyileştirme Projesi’nde ise ilk olarak üst ölçekte bölgenin kent ile ilişkisinin kurulması sağlanırken, alt ölçekte ise bölgenin mimari potansiyeli kullanılarak hem kentli hem de yerli ve yabancı turist için bir çekim noktası oluşturulması amaçlanmış. Alanda fonksiyon çeşitliliği ile farklı odak noktaları yaratılarak, yapı ve yapı adası ölçeğindeki mevcut yapıların nitelikli olanlarının korunması, tahrip olmuşların yorumlanarak yenilenmesi ve yeni, ancak dokuya uygun ek yapıların röper noktalarına yerleştirilmesi gibi farklı müdahalelerle karakteristik doku korunarak, güncel ihtiyaçlara cevap verecek bir çekim merkezi yaratılmış.