15 / 05 / 2024

Paris'in 1920'li yıllarının dekorları, Oscar adayı filmlere ilham oldu!

Paris'in 1920'li yıllarının dekorları, Oscar adayı filmlere ilham oldu!

Bu yıl 84'üncüsü düzenlenen Oscar Ödülleri, 26 Şubat Pazar gecesi dünyanın dört bir yanından milyonlarca sinemaseveri ekran karşısında Los Angeles Kodak Tiyatrosu'na kitledi



5830 Akademi üyesinin oy verdiği kategorilerinden biri olan En İyi Sanat Yönetmeni kategorisinde ödül, "Hugo" filmiyle Dante Ferretti ve eşi Francesca Lo Schiavo'nun oldu. Peki acaba Hugo'ya ve diğer aday filmlere bakarak bu senenin en önemli filmlerine hakim olan dekorların stili hakkında ne söyleyebiliriz

Hugo
Martin Scorsese'nin 3 boyutlu sihirli dünyasının başkarakteri Hugo, yaşamını Paris'te, tren garının duvarlarının arasında saatleri kurarak geçiren bir yetim. Hugo'nun yaşadığı yer, eskiden tren istasyonu işçilerinin yaşadığı gizli bir apartman dairesi. Açıkta bırakılan tavan kirişleri tipik bir çatı katı havası yaratıyor. Aviator and Sweeney Todd filmlerinde de harika iş çıkaran Dante Ferretti, 1930'ların Montpamasse Garı'nı da mükemmel bir şekilde kurgulamış. Gardaki mağazalar, çiçekçiler ve kafe, farklı sahnelerin geçtiği kütüphane, opera binası ve tiyatro... Tümü 1920'lerde Paris'te doğan Art Deco stilini yansıtıyor. Caz müziği ve makineleşmenin altın çağında ortaya çıkan bu akımda dikkati çeken, formların simetrik olması ve keskin köşeler oluşturarak kesişen düz çizgiler. Stilin olmazsa olmazları sarı ve kahve tonları, fantastik ışıklandırma efektleri, geometri, büyük yer saatleri, krom ve çelik materyaller filmde de göze çarpıyor.

Midnight in Paris
Ne tesadüf ki, aynı dalda aday olan filmlerden Midnight in Paris filmi de bizi benzer bir atmosfere, ancak süslemeli art nouveau tarzına götürüyor: 1920'lerin bohem Paris dekorları. Woody Allen yönetmenliğindeki filmin başkarakteri Gül Pender geçmiş ve bugün arasında gidip gelirken aslında günümüz dekorasyon avcılarının sevdiği bir kombinasyonu sunuyor; Anne Seibel ve Helene Dubreuil ikilisinin hazırladığı Paris dekorlarında eski ve yeni birbirine karışıyor. 1920'lere ait sahnelerin geçtiği iç mekanlarda, dönemin artistik belle epoque tarzını, caz havasını ve art nouveau stilini bol bol görüyoruz. Kıvrımlı formlar, floral desenler, kuştüyleri, bronz, gold ve yaş yeşili tonları, set dekoratörlerinin filme taşıdığı detaylardan bazıları. Gertrude Stein'ın Paris apartmanındaki yazarın kişisel zevki olan antikalar, tarih kokan mobilyalar, koyu renk ahşaplar, büyük mermer şömine ve duvara asılı portreler film dekoruna aynen yansıtılmış.

The Artist
Fransız Art Deco tarzını seyre dalabileceğimiz bir diğer film ise bu yılın yıldız filmi The Artist idi. Siyah-beyaz olarak çekilen film eski Hollywood'u anlatsa da, Laurence Bennet ve Robert Gould'un dekorlar için seçtikleri tarzda Fransız Art Deco etkisi hakimdi. 305.000 dolar gibi düşük sayılabilecek bir bütçeyle çalışan ikili, renk faktörünü kullanamayacakları için ışıklandırma, gölgeler, kontrastlar ve tekstürlerle oynamayı tercih etmiş. Mobilyalarda Art Deco'nun akıcı ve küt formlarını,
Hollywood'a özgü parlak yüzeylerini ve oval aynalarını kullanıp, simetrik düzenlemeler yapmışlar. George ve karısı Doris'in evindeki 3 maymun heykeli ve Peppy'nin misafir yatak odasındaki özel yapım saten drapeli yatak başucu, dekoratörlerin senaryo gereği özel olarak yaptırdığı parçalar olmuş.
Melda Narmanlı Çimen/Hürriyet

 


Geri Dön