Piyasalara ve ekonomiye ne iyi gelir?
Faiz artırımı ötelense de biraz nefes alsak diyeceğiz... Dünya gazetesi yazarı Atılım Murat, ülke olarak yaşadığımız olayların piyasalara ve ekonomiye etkisini analiz etti. İşte yazısı...
Piyasaların duyguları yok. Yaşanan çok acı olaylar pozitif fiyatlanabiliyor.
Peki bizde ne fiyatlanıyor? Seçimden çıkacak bir koalisyon hükümeti mi? Öyleyse, hangi partiler arasındaki birliktelik fıyatlanıyor? Yoksa tek parti iktidarına göre mi pozisyon alınıyor?
Aslında geldiğimiz noktada, iş artık şirazeden çıktı. Şöyle bir hükümet kurulursa piyasalar ve ekonomi ayağa kalkar yorumu abesle iştigal etmektir. Önce bu moral çöküntüsünden, olumsuz haletiruhiyeden kurtulmamız lazım. Hepimizi kahreden bu terör ortamının sona ermesi gerekiyor. Önceleri, "Yeter ki yapısal reformlar içim adım atacak bir hükümet olsun.
Dış faktörlerin desteğiyle toparlanırız. Ekonominin potansiyeli var" diyordum. Tabii bunları söylerken reel ekonomideki zayıflığın farkındaydık. Çeklerin karşılıksız çıkması, piyasada nakdin dönmemesi yeni bir durum değil. 1 Nisan 2015 tarihinde "Gizli kriz" başlıklı bir yazı yazmıştım. Şirketlerin zor durumda olduklarını belirtmiş, çarenin reform yapabilecek bir hükümet olduğunu vurgulamıştım. 7 Haziran seçimi bir deva olmadığı gibi, yeni bir seçim önümüze geldi. Hazirandan sonra ekonomide işler daha da kötüleşti. Uzunca bir süredir ekonomik sorunlar arka planda kalıyor. Terör ve dış politikadan başka bir şey konuşulmuyor. Aslında gündem de bunu zorluyor.
Son on günde baş döndürücü olaylar yaşandı. Rusya güneyde yeni komşumuz oldu. Uçaklarımız taciz edildi. Kış öncesinde en büyük doğal gaz tedarikçimize rest çektik.
Ankara'da Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı gerçekleşti.
Bazıları hala, "Merkez Bankası ne yapabilir" mevzusunu tartışıyor.
Artık bazı şeyler, Merkez Bankası'nın para politikasının, her daim savunduğum genişletici maliye politikasının ötesine geçti. En yetkili isimlerden birisi, "Dolardaki yükseliş geçicidir demiştim. Bakın kur 3.07'den 2.90'a düştü" ifadelerini kullanıyor. İyi de, kurdaki artış son aylarda başlamadı. Mayıs 2014'ten itibaren yükseliş hız kazandı. USD/ TL o tarihten beri yaklaşık yüzde 50 arttı. Şirket bilançolarında hasar çoktan oluştu. USD/TL biraz geri çekildiğinde, şirketler "Ne olur ne olmaz" diyerek dolar alıyor.
Bankalar sağlam gibi gözükse de, sektörün eski karlılığı yok. Bu sektörde eski güzel günler geride kaldı.
Lokomotif sektörlerimiz çok darbe aldı. Kurdaki yükseliş nedeniyle inşaat sektöründe maliyetler arttı. Başka faktörlerin de etkisiyle, turizm sektörünün bu yılki kaybının 10-11 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Bu kadar sıkıntı çeken şirketler, dönüp dolaşıp bankacılık sektörünün kapısını çalacak.
Kurdaki artış nedeniyle şirket bilançolarında ortaya çıkan kötüleşme, eninde sonunda bankaların bilançolarına yansır. Özel sektörü biraz rahatlatacak gelişme, EUR/ USD paritesinin 1.20'nin üzerine çıkması ve orada bir süre kalmasıdır. Bunu yaratabilecek araçlar da kontrolümüz dışındadır. Bu durum en başta, kafa karışıklığı yaşayan Fed üyelerine bağlıdır. 28 Ekim'deki Fed toplantısında faiz artırımı zaten gündeme gelmez. Fed üyelerinin önce, ağustos ve eylül aylarındaki zayıf istihdam raporlarının genel eğilimden bir sapma olup olmadığı konusunda karar vermeleri gerekiyor. Bunu kararlaştırmak ekim toplantısında zordur. Geriye Fed'in 16 Aralık'taki toplantısı kalıyor. Deyim yerindeyse, eylüldeki gibi aralıkta da zar atacağız. Faiz artırımı ötelense de biraz nefes alsak diyeceğiz. Gerçi rahat nefes almak da, ülkenin manevi dirençsizlik durumundan kurtulmasına bağlıdır.
Dünya