22 / 11 / 2024
fuzul

Sakin ve huzurlu bir tatil için yavaş şehirler!

Sakin ve huzurlu bir tatil için yavaş şehirler!

Tatilde gürültülü kalabalıklar ve eğlence fikri cazip gelmiyor artık. Hayır yaşlanmıyorum. Kısa tatil için nereye gideceğimi araştırırken beğenerek seçtiğim tüm sakin küçük tatil kasabalarının ortak bir özelliği olduğunu keşfediyorum




Tatilde gürültülü kalabalıklar ve eğlence fikri cazip gelmiyor artık. Hayır yaşlanmıyorum. Sadece gerçekten 'dinlenmek' talebi bu. Kavurucu sıcaklar başlamadan yapacağım kısa tatil için nereye gideceğimi araştırırken beğenerek seçtiğim tüm sakin küçük tatil kasabalarının ortak bir özelliği olduğunu keşfediyorum. Hepsi Cittaslow (Yavaş şžehir) listesinde yer alıyor; seçtiğim Positano da...

Burası John Steinbeck'in 1953 yılında Harper's Bazaar için kaleme aldığı makalenin yayınlanmasından sonra tanınmaya başlamış. Sonrasında Only You (1994), The Talented Mr. Ripley (1999) ve Under the Tuscan Sun (2003) filmlerine ev sahipliği yapmış. The Rolling Stones'un solisti Mick Jagger ile gitaristi Keith Richards'ın 'Midnight Rambler' şarkısının sözlerini de burada yazdıkları söylenir. Kim bilir daha kimlere, ne ilham vermiştir

Hakkında okudukça bana da bir an önce orada olma heyecanı veriyor. Hemen otel rezervasyonumu yaptırıyorum. Napoli'deki Capodichino Uluslararası Havaalanı'na araba ile bir buçuk saatlik mesafede yer alan bu küçük İtalyan kasabasındaki otelim de yine bir listeden: Conde Nast Traveller'm hazırladığı '2010 Yılı Dünyanın En İyi 100 Oteli'nden biri olan Le Sirenuse'de kalacağım.

Le Sirenuse isterseniz sizi karşılamak için alana özel bir araç gönderiyor. Ancak araba kiralamayı tercih ederek A-3 Napoli/Pompei/Salerno otobanını takip ediyorum. Castellammare di Stabia çıkışından saptıktan sonra Datça'nın virajlı yollarını andıran yollardan geçerek bir yandan manzarayı seyrederken bir yandan da tabelaları takip ederek Le Sirenuse'a varmak bile heyecan verici geliyor. Tatiline nostalji katmak isteyen varsa Napoli'den Positano'ya tren olduğunu da belirteyim.

Amalfi Sahilleri'ndeki birbirine virajlarla, dik yokuşlarla bağlı, ilk fırtınada bulunduğu yerden kopup denize düşecekmiş hissi uyandıran bu merdivenler kasabasında zaman sanki durmuş gibi. Açıldığından beri ödüle doymayan (en iyi balayı oteli, en iyi spa oteli, en iyi otel) Le Sirenuse de işte bu sahile bakan tepelerin birinde yer alıyor. Sersale Ailesi'ne (Aldo, Paolo, Franco ve Anna isimli dört kardeş) ait 1950'lerde lüks bir yazlık ev olarak kullanılan 18'inci yüzyıldan kalma villa bugün beş yıldızlı butik bir otel olarak hizmet veriyor. şžimdilerde ikinci nesil oteli işletmeye devam ediyor.

55 odaya sahip butik otel, antika eşyaları, birbirinden değerli tabloları ile küçük bir saray yavrusu adeta. Yerler el yapımı karolarla döşenmiş. Mobilya ve döşemelerde beyaz, krem, kahve ve yeşil tonları tercih edilmiş. Büyük ve çiçekli desenler yerine düz ya da çizgili kumaşlar kullanılmış. Otelin ilk bakıştaki 'prestijli lüks' havasına sadelik ve dinginlik veren öğeler hakim. Doyumsuz manzaraya açılan gün ışığının doldurduğu odam bembeyaz yatak örtüleri ve el yapımı mobilyalarıyla göz kamaştırıcı duruyor. Yine de fazla zaman harcamadan dışarı çıkıyorum. Limon ağaçlarının ekildiği saksılarla çevrili havuzda keyif yaptıktan sonra yerleri tik ağacı kaplı, ortasında beyaz mermerden küçük bir sıcak su/buhar havuzu bulunan Aveda Concept Spa'da çakra dengeleyici masaj ve bir saatten fazla süren botanik cilt bakımı yaptırıyorum. Akabinde bembeyaz kaşmir nevresimlerin örtüldüğü yatağıma uzanıp sadece dalga sesleri eşliğinde William James'in Positano'da geçen bir aşk hikayesini anlattığı 'Finding Positano, A Love Story' isimli ki tabının sayfalarını çeviriyorum. İçim geçiyor, uykuya dalıyorum. Uyandığımda gözüme çarpan ilk şey, yatağımın başucundaki yeni çiçek açmış orkideler oluyor.

çalışan bir insan için öğle uykusu ne büyük bir keyiftir ama sevmiyorsanız odanızın Amalfi Sahili'ne bakan harika bir manzaraya sahip balkonunda kimseler görmeden güneşlenebilir veya jakuzide denizi ve şehri seyrederek keyif yapabilirsiniz.

Banyoda 'eau d'italie' markalı mis kokulu duş jelleri, kremler duruyor. Bu kremlerin otelin sahiplerinden Paolo'nun kızı Marina Sersale tarafından üretildiğini ve satıldığım öğreniyorum. Aşağıya indiğimde otelin içindeki dükkanda Venedik camından yapılma bardaklar, yöresel hediyelik eşyalar dışında eau d'italie markalı ürünleri de görüyorum...

Akşam yemeğinde giymek için sahilden Positano'nun meşhur el yapımı deri sandaletlerinden alıyorum. Bunları 5-10 dakikada, gözünüzün önünde istediğiniz renkte yapıyorlar. Sandalet inanılmaz rahat ancak gerçek ve astarsız deri olduğu için suyla temas ettiğinde boya verebiliyor, ww.safaripositano.com. Gün batımım izlemek için terastan daha hoş bir seçeneğim olduğumu hatırlatıyorlar. Hiç itiraz etmiyorum, Le Sirenuse'ün vintage sürat teknesi Riva Aquarama ile açılarak güneşi uğurluyoruz. Akşam ise ağaçlara asılmış cam tealightlar içine yerleştirilen dört yüz mumla aydınlanan La Sponda restoranda yöresel malzemelerle yapılmış İtalyan yemeklerinin ve şaraplarının tadına bakıyorum. Güney İtalya'nın üç Michelin yıldızına sahip ilk şefi Alfonso laccarino geçen yıl buradaki yerini kendisi kadar başarılı bir şef olan Matteo Temperini'ye bırakmış. Alfonso'yu bilmiyorum ama Matteo'nun yemekleri şaheser kategorisinde. Yemek Positano'da her tarafta görebileceğiniz limon ağaçlarının gastronomi dünyasına harika bir hediyesi olan limoncello ile sonlandığmda İstanbul'un ve yarattığı stresin geride kaldığını tam olarak hissediyorum. Üstelik bu daha ilk gün!
www.lesirenuse.com

Protestoyla Doğdu

Yavaş şžehir, Roma'daki meşhur ispanyol Merdivenlerinin (Piazza di Spagna) yanında McDonald's açılmasını protesto etmek amacıyla 1986 yılında hayata geçirilen, fast food yerine yöresel ürünlerin yetiştirilmesini ve tüketilmesini destekleyen Yavaş Yemek (Slow Food) organizasyonundan etkilenerek 1999 yılında gene italya'da kurutmuş. Yavaş şžehir için; küreselleşmenin şehirlerin dokusunu ve yaşam biçimini değiştirmesini engellemek ve yerel, yöresel özelliklerin ortadan kalkmasını durdurabilmek için ortaya çıkmış bir uluslararası kentler birliği diyebiliriz. Toskana'nın Chianti şehri 1999 yılında Yavaş şžehir kapsamında seçilen ilk kent. Günümüzde İtalya'da tam 70 şehir, dünya genelinde ise 23 ülkede toplam 141 şehir Yavaş şžehir listesinde yer alıyor. Türkiye'den de izmir, Seferihisar ve dünyanın en sakin adası unvanın* alan çanakkale'ye bağlı Gökçeada Yavaş şžehir listesinde

BİRKAç YAVAşž şžEHİR

Sebastopol/USA: San Fransisko'nun 80 kilometre kuzeyinde yer alan bu küçük kasaba elma bahçeleri ve her yıl düzenlenen çeşitli elma festivalleri ile dikkat çekiyor. Burası lezzet düşkünü gezginlerin radarında zira 50 bin kişilik nüfusu olmasına rağmen Fransız mutfağı servis eden Michelin yıldızlı küçük bir restorana ev sahipliği yapıyor. Karen ve Lucas Martin'in sahibi ve aşçısı oldukları K&L Bistro hem dekorasyonda hem de menüsünde sadelikten yana. http://www.klbistro.com
 
Chaudfontaine/Belçika: Belçika'nın Liege şehrinde yer alan 21 bin nüfuslu Chaud-fontaine kasabası içilebilir su kaynakları ile ünlü. Hatta Coca Cola Company'nin ürettiği su ve sodalardan bir tanesine adını vermiş. Chaudfontaine'de henüz Türkiye'de bulunmayan Galler çikolatalarını alabileceğiniz bir butik de bulunuyor (www.galler.com). Harika bir spa'sı bulunan Chateau des Thermes orman içinde sakin bir tatil geçirmek isteyenler için özel olarak kurulmuş. 12 yaşından küçüklerin alınmadığı spa, Belçika'da tek doğal sıcak su kaynağına sahip olma ayrıcalığına sahip.
www.chateaudesthermes.be

Begur/İspanya: ispanya'nın Gerona bölgesinde küçük bir kasaba olan Begur tapas ve sangria sevenler için biçilmiş kaftan. Eğer şehrin gürültüsünden uzak bir deniz tatili planlıyorsanız bölgenin en güzel plajları Sa Riera, Aiguafreda, sa Tuna, Platja Fonda, Fornells ve Aiguablava'da güneş ve denizin tadını çıkarabilirsiniz.

Aylsham/İngiltere: Norfolk'un kuzeyinde yer alan Aylsham S bin kişilik nüfusuyla sessiz, sakin bir kasaba. Haftanın iki günü kurulan yerel pazarı, her ayın birinci ve üçüncü cumartesi günü kurulan balık pazarı ve pazartesi günleri düzenlenen müzayedeleri ile alışveriş ve sanat seven kişileri kendisine çekmeyi başarıyor.
 
Jangheung/Güney Kore: Güney Kore'nin Güney Jeolla bölgesinde yer alan Jangheung hem Güney Kore'de hem de tüm Asya kıtasında ilk Cittaslovv unvanı alan kasaba. Herhangi bir kimyasal madde olmadan üretilen pyogo (shiitake) mantarlarının yetiştiği bölge olan Jangheung çilekten baharata kadar her türlü mahsulü geleneksel yöntemlerle, çevreye duyarlı ve organik tarıma uygun olarak üretiyor. Bu lezzetlerin tadına bakmak, Kore halk danslarını ve gösterileri izlemek, yerel sanatçıların eserlerini görmek için her cumartesi düzenlenen pazara uğramak şart.
 
Matakana/Yeni Zellanda: Auckland'a araba ile yaklaşık bir saat mesafede bulunan Matakana her cumartesi sabah saat sekizden öğleden sonra saat bire kadar alışveriş yapabileceğiniz çiftçi pazarıyla ünlü. Yakın şehirlerde yaşayanlar da sırf bu pazardan alışveriş yapmak için cumartesi günleri Matakana'ya akın ediyor. Matakana, sineması ve kafeleriyle daha canlı bir kasaba. çiftçi pazarında satılan lezzetli sebze ve meyvelerin tadına bakmak istiyorsanız Matakana Nehri'nin manzarası eşliğinde yeni açılan Matakana Market Kitchen'ı deneyin. www.matakanamarketkitchen.co.nz

Cowichan Bay/Kanada: Cowichan 2009 yılında Kanada ve Kuzey Amerika'nın ilk yavaş şehri seçildi. Burada hemen hemen herkes Cowichan körfezinde balık tutuyor. Özellikle somon yakalamak için sabahın erken saatlerinde tekneler, oltalar hazırlanıyor. Doğa ile iç içe bir tatil hayal ediyorsanız Vanessa ve Dwight çiftinin işlettikleri Affinity Guest House tam size göre. Herkesten uzakta derin bir uyku çekebilirsiniz.
www.affmityguesthouse.ca

Überlingen/Almanya: Zürih'e araba ile yaklaşık bir buçuk saat ve Münih'e ise iki buçuk saat uzaklıkta bulunan bu küçük Alman kasabası su terapisi başta olmak üzere alternatif sağlık terapileri ile meşhur. Sıcak su havuzu, termal banyolar, masaj ve sauna gibi birçok seçenek sunan Bodensee Therme spa sevenler için ideal.
www.bodensee-therme.de

Segonzac/Fransa: Bu küçük Fransız kasabasında lüks bir otel, keyifle oturacağınız bir kulüp, rafine zevklere hitap eden bir restoran bulamayacaksınız. Yöresel, küçük lokantalarda yemek, temiz ve gösterişten uzak bir otelde kalmayı göze alıyorsanız Segonzac sakladığı güzellikleri size sunabilir.
Gökçeada/Türkiye: Gökçeada size harika bir gün batımı, sadece sizin denize girdiğiniz sakin kumsallar ve küçük lokantalar sunuyor. Lavanta kokan beyaz çarşafları, ey yapımı incir, kayısı, portakal reçellerinin olduğu köy kahvaltıları ile ünlü Zeytindalı Otel sadelik arayanlar için ideal bir yer (www.zeytindalihotel.com). Sörf ile ilgileniyorsanız Gökçeada Sörf Okulu her yaz amatör ve profesyonel sörfçüleri ağırlıyor. Gökçeada'ya yolunuz düşerse Madam'ın Dibek Kahvesi'nde Türk kahvesi içmeden, pideye benzeyen 'cicirya'nın tadına bakmadan ve Beşiktaşlı Hristo'nun tatlılarını yemeden dönmeyin.

Positano'nun Lezzetleri

Deniz kenarında yer alan Chez Black'te (chezblack.it) 'linguini aile vongole', Ristorante La Cambusa'da (www.hcambusapositano.co) 'carpaccio' ve farklı soslarda pişirilmiş yengeç çeşitleri, Ristorante Le Tr'e Sorelle'de harika pizzalar (glütensiz çeşitleri de mevcut) yiyebilirsiniz.

Yavaş şžehir Kriterleri

Ottaslow'da yer almak isteyen şehirler Cittaslow organizasyonunun hazırladığı Yavaş şžehir Bildirisi'nde belirtilen; 50 binden az nüfusu olmak, gürültü kirliliğini ortadan kaldırmak, trafik problemini çözmek için gerekli önlemleri almak, otomobil yerine bisiklet kullanımını teşvik etmek, yeşil alanları artırmak, yerel üretim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan dükkan ve lokantaları desteklemek gibi 50'den fazla şartı yerine getirmek zorunda. Yavaş şžehir olarak adlandırılmak ve Cittastow 'un salyangoz logosunu kullanabilmek için de şehrin önce uzmanlar tarafından kontrol edilmesi ve daha sonra da düzenli olarak denetlenmesi gerekiyor. Tüm bu yapılanların amacı aslında her şeyi durdurup, modern yaşamdan vazgeçmek değil. şžehirde yaşayanlar için daha sağlıklı ve dengeli bir yaşama ortamı sağlamak.
www.cittostow.net

Bisikletli Sokaklar

Cittastow hareketini destekleyen tüm şehirlerde olduğu gibi Positano'da da şehir merkezinde araba yerine bisiklet kutlananlar çoğunlukta. Parlak ve çok elektrik harcayan reklam panoları yok. Fast food restoranlarının ve süpermarketlerin yerine müşterilerine yöresel yemekler sunan restoranları ve küçük dükkanları görüyorsunuz. Üstelik Positano, tüm Cittaslow şehirler gibi bunları yaparken yerel kimliğini ve özelliklerini de muhafaza etmek için uğraşıyor.
Forbes/Özge Altınok


Geri Dön