Sanayi yatırımlarında “Emlak Sanayi” modeli!
Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi ile yeni önerilerde beraberinde geldi. Yeni sistemde sanayi yatırımlarında “Emlak Sanayi” modeli ile arazinin rant amaçlı kullanımının önüne geçilmesi isteniyor.
Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı olan Yaşar Süngü, yeni sistemde sanayi yatırımlarında “Emlak Sanayi” modeli ile arazinin rant amaçlı kullanımının önüne geçilmesi gerektiğiyle ilgili yazdı...
Yeni dönemle birlikte OHAL uygulamasının kalkması yabancı sermayenin Türkiye’de yatırım kararı alma sürecini hızlandırması, siyasi ve ekonomik istikrarla 2017 yılında yakalanan yüzde 7,4’lük büyüme rakamının yeniden yakalanması bekleniyor.
Yani seçimleri geride bırakan Türkiye için artık icraat zamanı.
Son dönemde döviz kuru artışları ve arkasından gelen faiz hamleleri sanayi üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu.
Enerji ve emtia fiyatlarının artmasının yanında ticari kredi faizlerinin yüzde 25’lere yaklaşan yüksek oranlarda seyretmesi yatırım yapmayı zorlaştırdı ve finansman yükünü artırdı.
Bundan sonra ana gündemin ekonomi olması gerektiğine dikkat çeken sanayicilerin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden beklentileri şöyle:
“Başta kur oynaklığı, enflasyon ve cari açık olmak üzere ekonomimizin temel sorunlarına odaklanarak kalıcı çözümler üretmemiz ve finansal istikrarı sürdürmemiz gerekiyor. Bakanlıkların birleştirilerek sadeleştirilmesini olumlu buluyoruz.
Nitelikli üretime dayalı nitelikli büyümeye uygun bir kalkınma anlayışına ihtiyaç duyuyoruz. İhracatımızın kompozisyonunda ciddi bir dönüşüm sağlamamız kaçınılmaz.
AK Parti’nin seçim beyannamesinde ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payının yüzde 4’ten yüzde 15’e çıkartılması hedefi son derece doğru ve anlamlı.
Yüksek katma değerli üretim yapısı için en büyük ihtiyaç; nitelikli bir eğitim ve nitelikli insandır.
Eğitimde kalite standartları sistemli bir şekilde takip edilmeli, eğitmenlerin niteliği güçlendirilmeli ve mesleki eğitime gereken önem verilmelidir.
Yine yüksek teknolojili yatırımlarının finansman ihtiyacını karşılayacak yeni nesil bir kalkınma bankası modelinin oluşturulması öncelik taşımaya devam ediyor.
Kalıcı yatırım yapacak yabancı sermaye gelişine önem verilmeli.
Kıdem tazminatı sorunu BES modeli örnek alınarak çözüme kavuşturulmalı.
Sanayi yatırımlarında “Emlak Sanayi” modeli ile arazinin rant amaçlı kullanımının da önüne geçilmeli.
KDV alacaklarının sanayiciye ödenmesi ve kayıt dışılıkla daha etkin mücadelenin hayata geçirilmesi.
AR-GE, yenilikçilik, dijital dönüşüm ve endüstri bölgeleri önümüzdeki dönemin en önemli konu başlıkları olsun.”
Türkiye yeni bir döneme yeni heyecan ve taze kanla girerken ticaret savaşlarının kapsamının genişlemesi ve restleşmelerin sertleşmesi, küresel büyümenin geleceği açısından endişeleri artırıyor.
ABD, Çin kaynaklı ithal ürünlere 6 Temmuz’dan itibaren 34 milyar dolarlık ek gümrük vergisi kesmeye başladı.
Çin’in ceza vergilerine karşılık vermesi halinde ceza kapsamına alınacak ürün miktarı 450 milyar dolara çıkacak.
Öte yandan Trump, Harley-Davidson’ın Avrupa pazarına yönelik üretimini tarifeler nedeniyle yurtdışına taşıma kararı almasını eleştirerek işi tehdide kadar vardırdı.
Bizi yakından ilgilendiren komşu pazarlarımız İran, Irak ve Ürdün’de de sanayicileri ilgilendiren farklı farklı ürün gruplarında son haftalarda arka arkaya korumacı önlemler alınıyor.
Korumacılık alanında ipin ucunun giderek kaçmaya başladığına dikkat çeken sanayiciler endişelerini şu sözlerle dile getiriyor;
“Bu durumun üreticiden tüketiciye, ihracatçıdan ithalatçıya birçok kesimi olumsuz etkilediği açık.
Daha da önemlisi; kontrol kaybı, sürpriz ve öngörülemezlik eşliğinde giderek sertleşecek misillemeler, ülkeleri hiç arzu edilmeyen içe kapanma noktasına götürebilir.
Tarih defalarca göstermiştir ki o noktaya varan bir korumacılık büyük çatışmaları beraberinde getiriyor.
Dünyanın barışı ve huzuru adına umarız işler o noktaya varmaz.”
Türkiye’yi 2023 hedeflerine taşıyacak yeni sistemin ilk kabinesinden oldukça umutlu olan iş dünyası, yeni sistemle birlikte artık bürokratik işlemlerin hız kazanacağını, Hükümetin karar alma mekanizmalarının daha hızlı ve etkin bir şekilde işleyeceğini düşünüyor.
Özel sektör kökenli bakanların, firmaları çok daha iyi anlayacağını, talepleri çok daha isabetli bir şekilde değerlendireceğine inanıyor.
Ve bunun da ekonomik ve ticari başarıları getireceğini söylüyor.
Önümüzdeki süreçte belirsizliklerin son bulmasıyla, kutuplaşmaların azalması ve siyasi gündemin yerini ekonomik gündemin alması hepimizin arzusu.
Geride atık insan bırakmadan topyekün ve adil bir kalkınma gerçekleştirerek yeniden şekillenen küresel ekonomik sistemde yerimizi almamız gerekiyor.
Demokrasi, Ekonomi, Bürokrasi ve Eğitim’de 4.0 zamanı.
Uzlaşma temelinde, sahip olduğumuz ortak noktaları birleştirerek, katılımcı bir ruhla yeni bir Türkiye inşa edelim.