24 / 12 / 2024

Selçuk Mülayim: Çamlıca Tepesi'ne kimi koysanız görünür!

 Selçuk Mülayim: Çamlıca Tepesi'ne kimi koysanız görünür!

Radikal Gazete Yazarı Ezgi Başaran, MÜ Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selçuk Mülayim ile Çamlıca Projesi hakkında konuştu. İşte o yazı!





Çamlıca'ya cami yapılması fikri size nasıl geliyor?


Öncelikle Çamlıca Tepesi herhangi bir yer değildir. Antikçağdan beri bu şehirdeki en yükseltidir. Bizanstan Osmanlıya kadar içilebilir tatlı su kaynakları olan, yeşil alanı bol bir mesiredir. Karşı yakada Çamlıca'nın bir benzeri yoktur. Çok nemli ve tarihi bir doğa parası.




Tarihi doğa parasına cami yapılamaz mı?


Teknik olarak her yere her şey yapılır yapılmasına. Ama bu doğru mudur? Çamlıca bir her yer olmadığı gibi, İstanbul da herhangi bir şehir değildir. Bugün Çamlıca'ya cami tartışmaları yapılıyor ama geçen 

20-30 yıl içerisinde köprü  tartışmaları yapılmıştı. Ben Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerine de karşıyım. Ulaşım için yeraltından köprüler yapılabilirdi orası Boğaziçi. Demir direk dikemezsiniz, kafes koyamazsınız. Burası bir San Francisco, bir New York, bir Kobe değil. Burası İstanbul. Tarihin oluşturduğu şehir.




Hiç mi bir şey yapmayacağız, 100 yıl sonra insanlar şehre bakıp yaşadığımız döneme ait hiç mi mimari yapı bulmasın?


Bulacak da bulması da şart değil. Hiçbir şey yapmadınız diye ayıplanmazsınız. Aksine şehri olması gereken haliyle korumayı başarırsanız takdir edilirsiniz sonraki nesiller tarafından. Sırf yapmış olmak için mevcut yapıyı büyük ölçeklerde değiştirmek yanlıştır. Eğer şehre gerçekten yararlı bir ekleme yapıyorsanız, eserdir. Her yeni şey de eser değildir.




İstanbuldaki en camiyi yapmak yeni bir şey olmaz mı?


En büyük olması onun çevreye yenilik katacağı anlamına gelmez ki. Hele de konuşlandığı çevreden bir şeyler alıp götürüyorsa yeni olmak bir yana, geridir.



Güçlü bir liderin İstanbul'a imza atmak istemesi normal değil mi?


İstemesi normal, her patron imza atmak ister. Eski imzalara bakalım isterseniz. Mesela Suriçine. Bizanstan Osmanlıya o yapıların nasıl doğru biçimde sıralandığını, bir zahmet, inceleyelim. Birbirini kesmeyen müthiş güzel yükseltilerdir. Onlar da Jüstinyen'in, Kanuni'nin, III. Osman'ın imzalarıdır. Şimdi Başbakan da gücünü böyle sonsuz kılmak istiyor, anlıyorum. Yalnız Osmanlı'da, hatta ortaçağda, bir yapı yapılacağı zaman esaslı bir arazi incelemesi yapılırdı. Ne nereye konur, neyin yanında iyi durur, görsel mesafe nedir, ana yollara uzaklık ne kadardır, yapılacak külliyenin yaratacağı nüfus yoğunluğu nedir?.. Yani sultan bunları hesaplamalarla uyuşmayan biçimde Şuraya şöyle bir bina kondurun deme lüksüne sahip değildi. Yoksa herkesin gönlünden geçer. Ki İstanbul bu manada neler gördü.




Neler gördü?


1920'lerin sonlarında çıkan belli dergilerde şöyle bir tartışmaya rastlarsınız: 


Bir grup aklıevvel Kız Kulesini yıkalım, yerine Atatürk heykeli yapalım şeklinde bir fikir ortaya atıyor. New York'taki  Özgürlük Heykelinin bir benzerini yaratmak hesabındalar. Ve Kız Kulesini yıkmayı ciddi ciddi tartışıyorlar. Bir şekilde yapılması engelleniyor. 


Sonra İbrahim Çallı'nın bir önerisinden bahsetmek isterim: 


Sultanahmet'in bir kubbesini açalım, oraya resim galerisi yapalım diyor. Sonraki yıllarda ortaya atılan başka bir parlak fikrin sahibi de Süreyya İlmen. Kendisi aydın bir kişiydi ama şöyle demişti: 


Nasıl olsa savunma açısından bir manası kalmadı; Surları, Sarayburnun'dan Yedikuleye kadar yıkalım, Topkapı'ya kadar yeşil alan olsun! O yüzden ben Çamlıca tartışmasına hiç şaşırmam. İstanbul bunları gördü. Tabii o devirlerde bu tartışmaların tartışma olarak kalmasını sağlayan bir sağduyu direnci vardı.




Devasa bir yapı dikilmeden önce halkın fikrini almak diye bir şey var mı?


Bu konuda referandumu akla yakın bulmuyorum. Ama şehir plancıları, mimarlar, sanat tarihileri ve tarihilerden oluşan kapsamlı bir heyetin görüşleri dikkate alınmalı. Daha da önemlisi bir yarışma açılmalı. Bu tür bir yarışma açılması ve sonuçlanması en az 1-2 yıl sürer. Böyle şeyler hemen oldu bitti şeklinde yapılamaz. Örneğin Mimar Sinan, Süleymaniye Camii'ni yapmadan önce yapının Hali ve Galatadan nasıl, Marmaradan nasıl görüneceğine kadar hesaplayıp proje çizdi.




Cumhuriyet dönemini yansıtacak bir cami yapılmadı deniyor, öyle mi?


Cumhuriyet dönemini yansıtmak üzere değil ama bu dönemde yapılmış birok cami var. Zaten dönemi yansıtsın diye bina dikmezsiniz. İhtiyaç vardır, yaparsınız ve o döneme ait olur. Çamlıca'nın böyle bir camiye ihtiyacı var mı, bilemiyorum. Eğer yöneticiler bu noktada ihtiyacı önemli bir kriter saymayıp yine de yapacağız derse, sonu ne çıkar onu da kestiremiyorum. Çünkü bugüne kadar hiç böyle bir konuma cami yapılmadı. Suriçi'ndeki yapılar bu kadar yüksekten başlamıyor ve genellikle kent dokusu içerisinden çıkıyor. Çamlıca'da devasa bir yapı, Taj Mahal gibi tepenin zirvesinden şehre hakim olur. Bırakın devasa bir yapıyı, Çamlıca Tepesi'ne kimi koysanız her yerden görülür. Öyle bir seçkin tepe.



O seçkin tepeye dünyanın en yüksek minareli, en geniş kubbeli, selatin tarzı cami yapılmak isteniyor..


Ha bir de selatin tarzı. Selatin, yani sultanların camisi. Sultan yok ki ortada, niye selatin camii yapıyorsunuz? Bakın o yüzden bu tür yapıları kimin nasıl yapacağı müsabakayla belirlenir. Bir müsabaka için de en az iki kişi gereklidir, biliyorsunuz. Burada sanıyorum kendiyle yarışan bir şehir plancısının yapıtını izliyor olacağız. Dünya kamuya açık, gösteri amaçlı yapıların yarışmasız inşasına başlanmasına hoş bakmıyor uzun süredir, onu söyleyeyim.


Ezgi Başaran/Radikal






Geri Dön