21 / 05 / 2024

Sezon Pirinç, 5 milyon dolarlık tesisi 2011'de tamamlayacak!

Sezon Pirinç, 5 milyon dolarlık tesisi 2011'de tamamlayacak!

2008'deki dünya gıda krizinin başrol oyuncularından pirinç, küresel piyasalarda yine istim üstünde. Sezon Pirinç ise serden hayır yaratma peşinde...



2008'DE HAİTİ'DE HÜKÜMET devrildi. Neden iç savaş ya da darbe değildi. Pirinçti... Kişi başı düşen gelirin günlük 2 dolardan az olduğu ülkede, 50 kiloluk pirincin fiyatı 35 dolardan 70 dolara fırlayınca başkent Port Au Prince'te isyan başladı. Birleşmiş Milletler askerleri yağmacı gruplara göz yaşartıcı gazla müdahale etti; beş kişi öldürüldü, 200 kişi yaralandı; dönemin hükümeti olaylardaki acımasız müdahalesi nedeniyle görevden alındı.
O yıl yaşanan dünya gıda krizi herkesi vurdu. Gözlemciler dönemi, 'sessiz tsunami' ya da 'insan yapımı felaket' olarak adlandırdı. Dünya Bankası biyoyakıt üretimini suçladı, bazıları küresel ısınmayı ya da aşırı nüfusu... Günah keçisi ilan etme yarışı içinde bir gerçek vardı.

Birleşmiş Milletler Raporuna göre Mart 2007 ile Mart 2008 arasında temel tarım emtialarında yüzde 88'lik artış yaşandı. 100 milyon kişi kelimenin tam manasıyla fukaralığa itildi.

2008 gıda krizinin başrol oyuncularından pirinç yine sıcak bir gündemin içinde... Durdurulan ihracatlar ve ikinci dip şüphesini besleyen finansal güvensizlik. Öncelikle önemli üreticiler Tayland, Hindistan, çin, ABD, Mısır ve Vietnam) ihracatlarını ya durdurmuş ya da kısmış durumda. Bu ülkelerin başındaysa Mısır geliyor. Ülke, pirinç ihracatını geçen yıl durdurmuştu. Yasak 2011'e uzatıldı. Benzer bir yasağı Hindistan da uyguluyor. Yasakçı zihniyetin ardında ne mi var Biraz korku, biraz da siyaset... Aslında korkunun kaynağında Rusya var. Geçen yıl sıcaktan kavrulan Moskova resimleri hala hafızalarda. 40 dereceyi gören Rusya buğdayda yüzde 40'tan fazla üretim kaybı yaşamıştı. Ülke kendini korumak için ihracatını durdurdu. Bu refleks diğer üreticilere yansıdı. Sezon Pirinç Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan, Rusya'nın ihracatı durdurma hamlesini haklı görüyor ama bunun diğer üreticiler arasında genel bir trend olarak yayılmasından yana dertli: 'Bu yıl Mısır'da Rusya'daki gibi üretim kayıpları olmadı. Hatta kendi iç talebine fazla gelen bir üretimi var. Ama 2008 krizinde zorlanınca korktu. Buğday ithal edemedi. Bu yıl Kanada, Hindistan ve Pakistan'da yaşanan seller bu kez pirinç üretimini zora soktu. Mısır, pirinçte de sıkıntı yaşayabilirim korkusuyla ihracatı kesti. Kamu otoriteleri iç piyasadaki fiyatın yükselmesini istemiyor.'

Bir başka deyişle gıdanın her geçen gün daha güçlü bir stratejik avantaj haline geldiği dönemimizde üretimi stoklama eğilimine gidildi. 2010'da yaşanan seller arzı olumsuz etkiledi. Bu kış da sıcak geçiyor. Uzmanlar, doğal olarak 2011 beklentilerinde fiyat artışını telaffuz ediyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) üretici ülkeleri sürekli uyarıyor. FAO verilerine göre Temmuz - Kasım 2010 arasında fiyatlar yüzde 38 oranında arttı. ACTECON Kıdemli Danışmanı Evren Güldoğan da 2011'de fiyat artışı öngörüyor: 'Son aylarda pirinç fiyatlarında yaşanan artışın önümüzdeki yılı da etkileyeceği kesin. Arzın esas olarak Hindistan'da artması, Pakistan'da yaşanan sel felaketinden dolayı üretimin darbe alması, Hintlilerin pazarlık gücünü artırıyor. Öte yandan AB ve ABD'nin pirinç tica ¬retine ilişkin anlaşmalarının tekrar müzakere edilmesi veya bunun gündeme getirilmesi, bu çerçevede fiyatların baskılanması söz konusu olabilir.'

Dünya pirinç ticaretinin hacmi yaklaşık 440 milyon ton. Sezon Pirinç'in patronu önemli ihracatçıların yasaklar getirmesinin piyasaları gerdiğini söylüyor. Aslında Erdoğan bu gerginlikten fayda yaratacak nadir isimlerden. Mısır'ın ihracatını durdurması en fazla Orta Doğu'yu etkilemiş durumda. Orta Doğu'nun küçük hacimli ve dağınık sektör yapısının doğası gereği en iyi anlayıp yönetebilen Mısır olmuş bugüne kadar. O da ihracatını kesince bölgede küçük bir panik yaşandı ve ibre Türkiye'ye döndü. Bu dönüşte birkaç önemli etken var: Tesis kapasitesi, kültürel yakınlık ve lojistik kolaylık. Erdoğan, Türkiye'deki pirinç işleme tesislerine toz kondurmuyor. Son yıllarda hükümetler nezdinde sıcak tutulan ilişkilerin faydasının da altını çiziyor.

Türkiye'nin bölgenin ihracatçısı ko ¬numunda olması biraz ironik aslında. Zira Türkiye net ithalatçı konumunda. Üretim 2000'lerden bu yana iki kat artş olmasına rağmen (400 bin tonlardan 800 bin ton civarına ulaştı) arz iç talebi dengelemiyor. Pazar 600 bin ton yani 600 milyon dolar civarında. Türkiye özellikle ABD'den ithal ettiği yüksek montan pirinci işleyerek ihraç ediyor(reeksport). Ortadoğu neden direkt ABD'den ihraç etmiyor peki Kültürel tercih en basit neden... Ancak altyapısal unsurlar da var. Erdoğan, Ortadoğu'daki alıcıların küçük çaplı ve yetersiz olduğunun altını çiziyor: 'Türkiye'nin işleme kapasitesi çok güçlü. Lojistik avantaj ortada. Biz bir gemiyle 25 bin ton mal getirebiliyoruz. Onlarda böylesi bir hacmi ne taşıma ne de işleme kapasitesi var.'

Sezon Pirinç bu sempatiyi ekonomik değere çevirmek için Mersin'de özel bir yapılanmaya gitti. Kentin, bölgeye olan yakınlığı ve halihazırda oturmuş ticari alışkanlıklar nedeniyle antrepo kurdular. Bir şube açıp Ortadoğu'ya özel bir ekip oluşturuldu. Erdoğan bu atılımdan, konjonktürün doğal gelişimi olarak sakince söz etse de bölgedeki büyüme hedefi oldukça proaktif. 2009 yılında 80 milyon lira olarak realize ettiği ve 2010 sonunda (kapanış netleşmemiş olduğu için net rakam verilemedi) 'artış kesin' dediği cirosunun yüzde 25'ini 2011 itibariyle yurtdışından elde etmeyi hedefliyor. Sadece toptan ihracat olmayacak. Organize perakendede markalı olarak da piyasaya girecekler. Erdoğan pazarda halihazırda bir bilinirlikleri olduğunu belirtiyor. Distribütörlük taleplerini değerlendiriyor şu sıralar. Ancak hedef cironun yüzde 25 olunca 'distribütörlükle yetinirler mi' sorusu geliyor akla. Erdoğan temkinli şekilde 'aslında' diye başlıyor söze: 'Körfezdeki organize perakendecilerin mal talebi var. Bahreyn, Kuveyt, Suriye, Ürdün gibi ülkelerle her gün görüşüyoruz. Toplu satışta lojistik bir üsse gerek yok ama organize perakendede lojistiği bizzat kendimiz yaparız.'

Pirincin stratejik öneme haiz olduğu bir dönem ve alanda gücü elinde bulundurmaktan yana çok ortaya koymadığı ancak içten içe hissedilen bir keyfi var. Bu yüzden de 50 yıllık şirketinde mercimek fasulye gibi ürünler üretilmesine karşın pirince hep torpil geçiyor: 'Pirinç dünyada dengeleri değiştirecek kadar güçlü. Hem kitlesel olarak kabul görmüş hem de endüstriyel bir ürün. Değeri artışta. Hele ki önümüzdeki yıllarda muhtemel bir gıda sıkıntısı olursa... Kırmızı mercimek ve fasulyede de uluslararası işlem yapıyoruz tabi ama bunlar daha lokal kalan ve hacmi düşük ürünler. Global pazarda pirince kıyasla kaç ülke kırmızı mercimek tüketiyor ki...'
Sezon'un iç pazarda sadece organize perakendende yüzde 25'e yaklaşan bir pazar payı var. Sektörün yüzde 60'a yakını kayıt dışı olduğu için Türkiye genelinde bir pazar payı vermek sektör oyuncuları için oldukça zor. Rekabette Reis Pirinç, Gökbayrak ve Helin öne çıkan markalar. Erdoğan farklılıklarının üretici olmalarından kaynaklandığını söylüyor. İpsala'daki pirinç fabrikası 15 bin ton/saat çeltik üretim kapasitesiyle çalışıyor. Yılda 84 bin ton pirinç 105 bin ton da çeltik üretimi var. şžimdi üretimini artırmak için harıl harıl tarım arazisi arıyor Erdoğan. Ancak istediği genişlikte -50 bin dönüm - arazi bulamadığı için Türkiye'den kendi deyimiyle çok uzak lara gitmiş. Adresi belli etmiyor (gerçi 50 bin dönüm arazinin olabileceği çeltik üretimine uygun kaç ülke var ki) ancak yerli bir ortakla yol aldığı detayını paylaşıyor. Pirincin hükümetler deviren gücü finansal kırılganlıktan sıkılmış uluslararası fonların da özellikle 2008 gıda krizinden bu yana gündeminde. Malum şeytan azapta gerek... Zamanında bakırda yol açtıkları iddia edilen spekülasyonların benzerinin pirinç, buğday, mısır gibi tarım emtialarında da gerçekleştiğini öngörmek zor değil. Chicago Vadeli İşlemler Borsası'nda özellikle 2010'un son çeyreğinde tarımsal emtiaların fiyatlarının artışını konuştu herkes. Erdoğan fonların ve yabancı yatırımcı ilgisinin hızlanarak arttığının altım çiziyor. Ona göre 'gıda popüler' diye sektöre girmiş ancak bilgi birikimi ve finansal gücü derin olmayan şirketlerin uluslararası piyasada yaşama şansı gittikçe azalıyor. 'Fonlar ve yabancı yatırımcılar ne yaptığını bilen güçlü şirketlerin kapısında...' diyor. Gelen teklifleri şimdilik nazikçe reddediyor. 'Daha vakti değil' diyor, '2011 sonuna kadar Ortadoğu'daki ihracat atağıyla birlikte realize etmek istediğimiz bir yatırım daha var. O tamamladıktan sonra fona ihtiyacımız olduğu noktada yabancı ortaklık ya da halka arzı düşünebilirim' diye de ekliyor.

Yabancı ortaklara kendini naza çekemsine neden olan yatırımı ise enerjide. Trakya'daki fabrikasının İpsala Edirne'deki fabrikasına entegre olarak devreye alacağı yenilenebilir enerji yatırımına şimdilik 5 milyon dolar ayırmış. Pirinç kabuğundan enerji üretecek. Üretimin yarısı piyasaya verilecek. Hedef yılda ortalama 15 bin MWh enerji üretmek. Aslıdan gıda şirketlerinin kendi atıklarından enerji üreterek daha sonra enerji piyasasında önemli bir oyuncu haline gelmesine sık rastlamaya başladık. İtalya ve İspanya'da bunun çok örneği var.

Erdoğan enerji hamlesinde benzer bir yoldan gidecek gibi görünüyor. Aslında
enerji tesisin tamamlanması şirkete ivme kazandıracak. Tesiste işlenecek atıktan elde edilecek buhar, çabuk pişen hazır pirinç ve katkılı ürünlerde (domatesli,patlıcanlı vs) önemli bir girdi. Enerji tesisi tamamlanınca bu ürünlerin de yatırımına başlanabilecek. Pirinç piyasalarının yaşadığı sevimsizliği lehine çevirmeye hazırlanan Sezon Pirinç orta vadede bölgenin önemli global gıda oyuncula rından biri olmaya hazırlanıyor.
Forbes/Mehin ÖNER


Geri Dön