Süleymaniye Camii Anadolu yakasına da yapılacak
Mihrimah Sultan Camii'ni ibadete açarken, 'Ecdat 3 yılda yaptı biz 11 yılda onardık, geri gidiyoruz' diyen Erdoğan, bir de haber verdi: Anadolu yakasında kısa sürede bir Süleymaniye Camii yapılacak
Başbakan Tayyip Erdoğan, İstanbul'da Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii'ni ibadete açarken, Anadolu yakasına da bir 'Süleymaniye Camii inşa edileceğini' açıkladı. Arife gününü İstanbul'da geçiren Erdoğan, önce Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 19 milyon lira yatırımla restorasyonunu tamamladığı Mihrimah Sultan Camii'nde öğle namazını kıldı.
EBE NİNE'YE ZİYARET
Namaz çıkışı kendisini bekleyen vatandaşlara hitap eden Erdoğan, Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan anısına yaptırılan caminin 3 yılda tamamlandığını hatırlattı. Ancak restorasyonun 11 yılda bitirildiğini belirten Erdoğan, 'Üzüldüğümüz yer bu. Ecdat 3 yılda yaptı, biz 11 yılda onardık. Fark bu.
Ne yazık ki ileri gitmiyoruz geri gidiyoruz.' İleri gitmek için şimdi bir azimli adım attıklarını ifade eden Erdoğan, Anadolu yakasında Süleymaniye Camii'nin bir benzerini yapmak için çalışma başlattıklarını söyledi.
Erdoğan, 'Anadolu yakasında sıfırdan böyle bir Süleymaniye Camii'ni kısa zamanda bitirmeyi hedefliyoruz' dedi. Erdoğan, ardından babasının mezarını ziyaret etti sonra da Kasımpaşa'da merhum ağabeyi Mehmet Erdoğan'ın eşine bayram ziyareti yaptı. Mahallede kurulu pazarın içinden yürüyen Erdoğan, esnaf ve vatandaşlarla bayramlaştı. Erdoğan, Piyalepaşa'da bir dönem oturduğu apartmandaki eski komşusu, 'Ebe Nine' olarak bilinen 85 yaşındaki Zeliha Engin'i de ziyaret etti.
'BU COÄRAFYADA KIRGINLIK KALICI OLMAZ'
Erdoğan, Kurban Bayramı mesajında, 73 milyon insanın ortak bir tarihi paylaştığını söyledi ve birlik vurgusu yaptı: 'Tarih boyunca yaşadığımız her tecrübe, bizi birbirimize hemhal kıldı. Kırgınlıklar, küskünlükler, bu coğrafyada alıcı bulamamış kalıcı olamamıştır.'
çOCUKLARA BAYRAM HARçLIÄI
Eski mahallelerinde vatandaşlar Erdoğanlar'a sevgi gösterisinde bulundu. Erdoğanlar, miniklere oyuncak ve diş fırçası dağıttı.
Takvim
Başbakan Süleymaniye'yi ibadete açtı!
Başbakan Erdoğan, sabah ve bayram namazını, üç yıl süren restorasyon çalışmaları tamamlanarak bugün ibadete açılan Süleymaniye Camisi'nde kıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bayram namazı için Üsküdar'daki konutundan Süleymaniye Camisi'ne geldi.
Sabah ve bayram namazını burada kılan Erdoğan'a, Devlet Bakan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ahmet Selamet, Emniyet Müdürü Hüseyin çapkın ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir eşlik etti.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bayram vaazını verdi ve namazı da kıldırdı.
Bu arada, bayram namazı nedeniyle Süleymaniye Camisi'nde yoğunluk yaşandı. Yoğunluktan dolayı camiye giremeyen çok sayıda kişi, namazını caminin avlusunda ve dışında kıldı.
Öte yandan, Süleymaniye Camisi'nin içinde ve dışında çok sıkı güvenlik önlemleri alındı. Caminin şerefelerine ve karşısındaki yapıların üzerine keskin nişancılar konuşlandırıldı.
Başbakan bayram namazından sonra yaptığı konuşmasında herkese iyi bayramlar dilerken, caminin restorasyon çalışmalarını anlattı. Erdoğan, Gelecek Ramazan bayramında bir sorun olmazsa Süleymaniye tüm çevresiyle ilk günkü gibi olacak dedi.
RESTORASYON Üç YIL SÜRDÜ
şair Yahya Kemal Beyatlı'nın 'Süleymaniye'de Bayram Sabahı' şiirinde muhteşem bir eser olarak nitelendirdiği, Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1558 yılları arasında, Mimar Sinan tarafından inşa edilen Süleymaniye Camisi, restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla üç yıl aradan sonra bugün ibadete açıldı.
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce 21 milyon lira harcanan restorasyon çalışmalarında, mimar, kalemkar, hattat, sanat tarihçi, restoratör, konservatör ve işçilerden oluşan 200 kişi görev yaptı.
Türk-İslam kültürünün zirve eserlerinden, adeta İstanbul'a atılan 'Müslüman imzası' niteliğindeki cami restorasyonunda, çimentodan arındırma tekniği uygulandı. 8 şiddetindeki depreme dayanıklı olduğu ortaya çıkan caminin kubbesinde, akustik için yerleştirilen 256 adet küp bulundu, pandantiflerde orijinal kalem işleri tespit edildi. 150 yıl önce ana kubbeye yazılan ayette, eksik olduğu belirlenen bir harf, kurul kararıyla hattatlar tarafından yazıldı.
Mehmet Berksan Mimar] Süleymaniye'nin restorasyonu hakkında
Bugün bayram namazı ile tekrar ibadete açılacak olan Süleymaniye Camii çok büyük ölçüde özgün durumunu korumasına rağmen ne yazık ki ana kubbenin özgün kalemişi motifleri günümüze ulaşamamıştır.
19. yy'da uygulanmış ve barok-rokoko üslupta olan mevcut tezyinatın korunuyor olması sebebiyle halen devam eden restorasyon çalışması eleştirilmekte ve 'Süleymaniye Camii klasik döneme ait bir eserdir. Kubbesinin de özgün dönemini yansıtır şekilde düzenlenmesi gerekir. Aslına aykırı olmasına rağmen kubbedeki bezemeler neden korunuyor' mealinde ifadeler basında yer almaktadır. Zaman gazetesinde geçtiğimiz ay yayınlanan birkaç yazı ile gündeme gelen bu konuyu, günümüzde uluslararası ölçekte kabul gören restorasyon ilkeleri doğrultusunda ele almak istedim
TarihÜ® eser restorasyonlarının en çetin meselesi, yüzyılları devirmiş yapılara farklı dönemlerde yapılmış olan eklere nasıl müdahale edileceğidir. Günümüzde restorasyon pratiği içerisinde tarihi eserler, geçirmiş oldukları bütün dönüşümlerle birlikte birer değer olarak kabul edilmektedir. Restorasyon tarihinde, eserlerin idealize edilmiş bir zamanki haline döndürülmesi amacıyla, sonradan yapılan ilavelerin kaldırıldığı üslupsal bütünlemecilik de denen dönem çok geride kalmıştır. Eserlere en çok bu anlayışın zarar verdiği, restorasyon pratiğinin şekillendiği son 150 yıl içerisinde yaşanan tecrübelerle uluslararası konsensüse varılacak derecede anlaşılmıştır.
Bahsettiğimiz dönemlerde eski eserlere bugünkü manasıyla 'tarihÜ® eser' nazarıyla bakılmıyordu. Eski yapıların korunmaları, onarılmaları pratik bir esastı ve onlara bir dokunulmazlık atfedilmiş değildi. Bırakın farklı üslupta tezyinat yapmayı, ihtiyaç hasıl olduğu takdirde eski yapılar kolaylıkla yıkılabiliyordu. Kanuni, Süleymaniye Külliyesi'ni yapmak üzere, Fatih zamanında yapılmış Eski Saray'ın arazisini seçmiş, inşaat için de birçok binalar yıkılmıştır.
Osmanlı mimarlığının tarihsel süreci içerisinde bugün bizim geliştirdiğimiz şekliyle eski üslupların devamına yönelik bir özenden söz etmek de mümkün değildir. Eski yapıların onarımları sırasında tezyinÜ® unsurlar her zaman kendi zamanının zevkince düzenlemiştir. Mesela Fatih Sultan Mehmet'in fetihten hemen sonra inşaatını başlattığı Fatih Camii 1766 depreminde tamamen yıkılmış ve III. Mustafa döneminde yeniden yapılarak 1771 tarihinde bugünkü haliyle kullanıma açılmıştır. Yeniden yapılan Fatih Camii eskisinden büyük ölçüde farklı bir plan tipine sahiptir. Süsleme tarzı ise tamamen Barok üsluptadır. Görüldüğü üzere, III. Mustafa ecdadı olan Fatih Sultan Mehmet'in eserini ihya ederken, istese tıpatıp aynısını yapabilecekken, zamanının imkanları ve üslubu ile yeni bir yapı tertip etmiştir.
Sayın Beşir Ayvazoğlu yazısında: 'Benim anlamadığım şu: Fossati gibi bir mimar, bir estetiğin ve dünya görüşünün tecessüm ettiği, her unsuru birbirine cevap veren Süleymaniye gibi bir şaheserin kubbesini bünyeye bütünüyle yabancı bir bezemeyle bozmaya nasıl cesaret edebilmiştir Daha da önemli bir soru: Buna nasıl göz yumulmuştur' diye sorarken sanırım bu noktayı atlamıştır. Bu tür müdahaleler zamanının şartları içerisinde 'cüret edilecek' birer hareket olmadığı gibi, 'eseri bozma' manası da taşımamaktadır. Dolayısıyla 'bu hakarete göz yuman' bir özne de mevcut değildir.
Sayın Beşir Ayvazoğlu, 'Ben, (...) Kara Memi üslÜ»bunu bilen birinin ana kubbede nasıl bir tezyinatın bulunduğunu tahmin etmesinin zor olmadığını düşünüyorum. (...)Kanuni ve Hürrem Sultan türbelerinin nakışları da yol gösterici olabilirdi.' diyor. Bezemeleri tahmin etmek hiç de zor değil. Ne var ki restorasyon tahminlere dayanılarak yapılmaz. Eğer tarihi eser onarımlarında tahmin, tahayyül, farzı muhal kapılarını açarsanız yapılan işin adı restorasyon değil spekülasyon olur. Eserlere en çok zararı da onlar üzerinde beğenimize göre değişiklik yapma hakkını kendimizde bulduğumuzda veririz.
Burada bahsetmek gerekir ki, 19.yy'da İstanbul'daki belli başlı Osmanlı camilerinin büyük bir kısmının kubbe tezyinatı barok, rokoko, ampir üsluplarda yenilenmiştir. Bunlar içinde çok niteliksiz işçiliklere sahip olanlar, Cumhuriyet döneminde yapılan restorasyonlarda alt katmanlarda eski dönem süslemelerine ulaşılmak kaydıyla yeniden klasik üslupta düzenlenmiştir. Yani bir tarihÜ® eserin farklı döneme ait kalemişi süslemelerinden birinin diğerine tercih edilmesi gibi bir durumun söz konu olması için üst üste katmanların tespit edilmesi şartı vardır. Ne var ki, Süleymaniye Camii ana kubbesinde 200'ü aşkın noktada yapılan incelemeler neticesinde mevcut tezyinatın altında eski dönemlere ait bir bulguya rastlanamamıştır.
Burada tartışma konusu olan 'yanlış bir müdahale' değil 'yapılmayan bir müdahale'dir. Yani restorasyon sırasında yapının mevcut durumunun muhafaza edilmesi eleştirilmekte, 150 yıllık tezyinatın üstüne 'tahmin edilerek' klasik tarzda bir tezyinat yapılması önerilmektedir. Vaka bu iken bir algı yanılması oluşmakta, sanki klasik motifler mevcutken üzerleri barok motiflerle kapatılmaktaymış gibi bir hava oluşmakta bu da haksız eleştirilere zemin hazırlamaktadır.
Tartışmalarda 'Klasik desenleri kasten imha edip üzerlerini Batı tarzı desenlerle örterek kültürümüzü dejenere etme görevini üstlenmiş bir İtalyan mimar: Fossati' tezi işlendiği görülmektedir. Bir kere Süleymaniye'deki 19. yy onarımının Gaspare Fossati tarafından yapıldığı bir söylentiden ibarettir ve bunu doğrulayan bir tek belge mevcut değildir. İkinci olarak söz konusu müdahale öncesinde kubbenin orijinal tezyinatının mevcut olduğu ve orijinal bezemelerin bu müdahale sırasında söküldüğü varsayımını sorgulamak gerekir. Zira orijinal bezemelerin hangi tarihte ve ne şekilde ortadan kalktıkları da belli değildir.
Mesele açık ve nettir: 16. yy klasik döneme tarihlenen çok önemli bir Osmanlı eserinin kubbesi 19. yy'da oldukça da nitelikli bir işçilikle barok tarzda tezyin edilmiştir ve şahsi beğenimiz ne yönde olursa olsun 150 yıllık bu dönem ekinin korunması icap eder.
Unutmayalım ki, Yahya Kemal Beyatlı 'Süleymaniye'de Bir Bayram Sabahı' şiirini yazarken kubbede bu tezyinat vardı. Sanırım Yahya Kemal'e böylesi bir mehabet ve gönül aydınlığı yaşatan bu mabette aynı ilhamı bulamıyorsak eksiklik bizde demektir.
Zaman/MEHMET BERKSAN MİMAR