27 / 11 / 2024

Türkiye'de turizm gelirlerinin 6.8 milyar dolarını deniz turizmi oluşturuyor!

Türkiye'de turizm gelirlerinin 6.8 milyar dolarını deniz turizmi oluşturuyor!

Deniz Turizm Birliği’nin Başkanı Hakan Tellioğlu’na göre kamusal yapı ve işleyişi değişmediği sürece 2023 için belirlenen yat bağlama hedeflerine ulaşmak çok zor. Fakat yatırımcının önü açılırsa 6.4 milyar dolarlık deniz turizm geliri çok daha fazla olur.






Toplam turizm gelirlerinin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan deniz turizminin çatı kuruluşu Deniz Turizm Birliği’nin Başkanı Hakan Tellioğlu’na göre kamusal yapı ve işleyişi değişmediği sürece 2023 için belirlenen yat bağlama hedeflerine ulaşmak çok zor. Fakat yatırımcının önü açılırsa 6.4 milyar dolarlık deniz turizm geliri çok daha fazla olur. 


Deniz turizmi faaliyetlerinin 11 bakanlık, çeşitli kamu kurumları ve ilgili belediyelere bağlı olduğunu hatırlatan Tellioğlu, sektörün gelişiminin önündeki en büyük engelin de bu kamusal işleyişten kaynaklandığını belirtti. Türkiye’nin 2013 yılı turizm gelirlerinin 32 milyar 310 milyon dolar olduğunu hatırlatan Tellioğlu, bunun yüzde 20’si olan 6.4 milyar doların deniz turizminden kazanıldığını söyledi. Deniz turizminin ülke turizmi içinde mevcut bürokrasiye rağmen önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Tellioğlu, “Bakanlıklar arasında koordinayonun sağlanması ve deniz turizmi yatırımlarındaki bürokratik engeller kalktığı taktirde bu rakamlar daha da artacak olup ülkemiz turizmi için önemli bir gelir kaynağı oluşturacaktır” dedi. 


Türkiye kıyılarında 23 adet turizm işletme belgeli ve 15 adet yatırım belgeli marina olduğunu söyleyen Tellioğlu, şunları söyledi: “Diğer iskele, rıhtım ve çekek yerleriyle beraber 16 bin 815 deniz, 7 bin 334 adet de kara kapasitesine sahibiz. Türkiye’deki deniz turizmi yatırımlarında yaşanılan sıkıntı, kamusal yapı ve kamunun işleyiş biçimidir. Bir marina yatırımcısı marinayı projelendirip hayata geçirebilmek için birçok resmi kurumdan izin almak zorunda. Bu kurumlardan birisinin izin ve onay vermemesi durumunda, yatırımın yapılabilmesi mümkün değil. Devlet yatırımcıya ham olarak bir alan (Deniz+Kara + Dolgu) önermekte, ancak tüm sonraki işlemlerin yatırımcı tarafından tamamlamasını istemektedir. Bu süreç hukuki durumlarda ortaya çıktığında 5 ila 10 yıllık zamana yayılmakta. Oysa gelişmekte olan ülkeler yatırımları çekmek için bürokratik pürüzleri çözülmüş yatırım alanları yaratmakta, yatırımcı ise ruhsatlarını alarak hemen yatırıma başlamaktadırlar.” 


Türkiye’nin yat limanı kapasitesinin 2015 yılında 20 bin, 2023 yılında 30 bine ulaşmasının hedefl endiğini dile getiren Tellioğlu, kamusal yapıyı ve işleyişi değiştirmedikçe bu rakamlara ulaşmanın çok zor olacağını vurguladı. 


Süper yatlar için altyapı yok 

Avrupalı firmalar arasında kendini ispat ederek kaliteli ve ucuz üretimi ile mega yat üretiminde önemli bir oyuncu haline gelen Türkiye’nin, süper yatları ülkeye çekebilecek potansiyeli bulunmasına karşılık altyapısının bulunmadığını ifade eden Tellioğlu, “Ülkemiz, yat turizmi açısından elverişli koy ve körfezlere sahip, ancak mega yatlar için marinamız yo. Dünya mega yat üretiminde söz sahibi olan ülkemiz, bu yatların Türkiye kıyılarında dolaşması, kışlaması ve bakım onarımlarının yapılması konusunda da çok geri. Yatına güvenli bir bağlama limanı ve tersane bulamayan yatçının, o ülkeye gelmesi mümkün değildir” dedi.


Çevre kaygıları marina yatırımlarını etkiliyor 

Tellioğlu, marina yatırımlarını etkileyen ön önemli hususlardan birisinin de çevre korumaya yönelik kaygılar olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Çevre korumaya azami dikkat gösteren ve çevre kirliliği açısından ka bul edilebilir standartları sağlayan marinaların yapımı mümkün iken, özellikle çevre ve kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesi ve aşırı duyarlılık, marina yatırımlarına karşı tepkilerin doğmasına neden oluyor. Deniz turizminin daha da gelişmesini istiyorsak, sektörün önündeki bürokratik engeller kaldırılarak önü açılmalıdır. Kıyı Master Planları ile bölgesel bazda hangi koyların yatçılığa ayrılacağı, kıyı tesislerinin nerelere yapılacağı, hangi koyların koruma altına alınacağı ve imara kapatılacağı belirlenmelidir. Deniz Turizmi için kullanılmayan kıyı ve koylarda yapılabilecek tatil köylerinin yerleri ve kapasiteleri ile atık alım ve arıtma ünitelerinin yerleri de doğru tespit edilmelidir. Deniz turizmi bir devlet politikası haline getirilmeli, ülkemizin en önemli kaynağı olan kıyısal alanlarımızın geleceği kurtarılmalıdır.”



Dünya


Geri Dön