Genel

Türkiye'deki yapıların yüzde 67'sinde iskan ruhsatı yok!

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, "Türkiyede resmi araştırmalara göre yapıların yüzde 40ı projesiz, yüzde 67si ise projesine uygun yapılmamış ve iskan ruhsatı alınmamıştır" dedi

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, son dönemlerde çeşitli bölgelerde çökme tehlikesi geçiren binalarla ilgili "Türkiyede resmi araştırmalara göre yapıların yüzde 40ı projesiz, yüzde 67si ise projesine uygun yapılmamış ve iskan ruhsatı alınmamıştır" dedi.

         Harp, AA muhabirine yaptığı açıklamada, binalarda yaşanan yıkılma
 tehlikelerinin Türkiyede yapı üretim sisteminin sağlıksız işlemesinden
 kaynaklandığını, proje üretim ve hayata geçirilme sürecinde denetim
 mekanizmasının doğru işlemediğini savundu.

         2001den sonra çıkarılan Yapı Denetim Yasasında büyük boşluklar
 olduğunu, eksikliklerden dolayı doğru düzgün denetimin gerçekleştirilmediğini
 dikkate çeken Harp, şöyle konuştu:

         "Denetimin olmadığı bir yerde sağlıklı üretim mümkün değildir. Yapı
 denetiminin sıkı olmaması kaliteli malzeme kullanmaktan tutun da projenin birebir
 uygulanmamasına kadar birçok sıkıntıyı getirir. İstanbulda odamızca yapılan bir
 araştırmada incelediğimiz 4-5 yıl içinde bize gelen 1300 projenin yüzde 90ında
 hatalar gördük. Proje üretim aşamasından başlayarak sıkı denetime tabi
 tutulmayan, imalat sürecinde bu durumun devam ettiği yapı üretiminde
 olumsuzlukların ortaya çıkması mümkün. Diyarbakırda bir bölümü çöken 28 daireli
 apartman ruhsatsız bir yapı. Oradaki arkadaşlarımız bina çökmeden önce yaptıkları
 incelemede kolonlarında ciddi tahribatın olduğunu gözlemlemiş, yapının
 boşaltılması konusunda rapor vermişti. Bırakın proje hatalarını, imalat sürecinde
 kullanılan malzemenin yetersizliği dahil yıkımda etken şeylerdir"

         -BİNALARIN YÜZDE 60INDA RİSK-

         Harp, deprem gibi bir doğa olayı meydana geldiğinde yapıların ne
 olacağını düşünmek bile istemediklerini işaret ederek, şöyle devam etti:
         "Türkiyede resmi araştırmalara göre yapıların yüzde 40ı projesiz,
 yüzde 67si ise projesine uygun yapılmamış ve iskan ruhsatı alınmamıştır. İskan
 ruhsatı almış yapıların birçoğu da deprem yönetmeliklerinden önce yapılmış.
 Herhangi afette risk taşıyan yapılarımız yüzde 60ın üzerindedir, bunların bir
 kısmı olası afette yıkıma uğrayacaktır. Bir kısmı da ağır hasar görecek, can
 kayıplarına neden olacak. Böyle bir yapı stokumuz var. Öncelikle bunların
 belirlenmesi gerekiyor. Envanterinin çıkarılması lazım. Yapıların miktarı dahi
 bilinmiyor. İstanbulu düşünün, kaçak yapılarla beraber kimine göre 1 milyon 300
 bin, kimine göre 1 milyon 600 bin yapımız var. Net sayı belli değil, ne kadarı
 sağlıklı hiç bilmiyoruz. Bunları önce belirleyeceksiniz, sonra da belki yıkıp
 yeniden yapmak zorunda kalacaksınız."

         Binaların güçlendirilmesi konusunun insanların ekonomik gücüne
 bırakılmaması gerektiğini savunan Harp, "Bunlar fonlarla desteklenmeli,
 insanların sağlıklı konutlarında yaşama hakkına sahip olması gerekiyor. İnsanlar
 zorlukla edindikleri yapıların dışına çıkamıyorlar. Dua ediyor ki yıkılmasın.
 Vatandaşlara yaşadıkları binaların sağlıklı konutlara dönüşmesi için imkan
 sağlanmalıdır. Bunu yapamadığınız sürece binalar kendiliğinden de afetlerde de
 yıkılacaktır. Şansa yaşıyoruz" dedi.

         Harp, devlet kurumlarına ait yapıların iyi durumda olmadığını,
 hastanelerin ve okulların çok az bir kısmının güçlendirildiğini iddia ederek, en
 sağlıksız yapıların yapı denetiminden muaf olan devlet binaları olduğunu
 kaydetti.

         -İSTİNAT DUVARLARI PROJELENDİRİLMELİ-

         Binaların istinat duvarlarının devrildiğinin görüldüğünü, bunların ciddi
 projelendirilmesi gereken yapılar olduğuna işaret eden Harp, şunları kaydetti:
         "İstinat duvarları bizim ülkemizde kalfaların ve çırakların yaptığı
 yapılar olarak görülüyor. Ne olacak, orada toprak var, önüne beton ve taş yapı
 yaparım, onu tutarım gibi sanılıyor. Aslında bunların drenajlarının, su
 tahliyelerinin çok önem taşıdığı, arkasından gelen toprak ve su yükünün
 karşılanabilecek yapılar olması gerekir. Duvarların denetimi zaten yapıdan
 sayılmadığı için hiç yok. Dolayısıyla en ufak yağışta risk altına girmeye
 başlıyorlar. Kimisi evlerin, kimisi insanların üzerine yakılıyor. Doğanın
 tahribatı da bunda etken. Özellikle Karadenizde heyelan bölgelerinde konutlar
 yapılıyor. Ancak asıl can ve mal kaybına yol açan denetimsizliktir."

         Harp, su havzalarına, dere yataklarına, heyelan bölgelerine yapılaşmaya
 izin veren anlayışın kentleşme suçu işlediğini ifade ederek, "Doğa olayları
 birer afet değildir, afeti ortaya çıkaran insan yapılarıdır. Doğa olaylarına
 karşı koyabilecek yapılar üretebilirseniz kayıp olmaz. Ama bunu beceremezsen
 kayıplar ortaya çıkar" diye konuştu.
AA