Uzmanlardan yapılaşma uyarısı: Yeni yapılar kayalık zeminlerde olmalı!
Depremlerin ardından şehirleşme, bina inşası ve yapılaşma ile ilgili açıklamalar peş peşe geliyor. Uzmanlardan yapılaşma uyarısı: Yeni yapılar kayalık zeminlerde olmalı!
Sözcü'de yer alan habere göre; DEÜ DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, konu ile ilgili açıklamasında, jeolojik- jeoteknik ve zemin etütlerinde her çeşit afet tehlikesi; sel, kütle hareketi, heyelan, yüzey faylanması tehlike kuşağına yakınlık ve benzeri gibi doğal afet tehlike düzeyini gösteren 1/1000 ölçekli yerleşime uygunluk haritalarının çok hızlı ve en doğru şekilde bilimsel denetim mekanizması çerçevesinde üretilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Buradan çıkan sonuçlara göre seçilen alanlarda kentin rengi, dokusu, deseni ve kültürel yapısına göre mimari ve statik projelerinin çizilmesinin yararlı olduğuna değinen Prof. Dr. Sözbilir, açıklamasında "Bunu yaparken Türkiye ölçeğinde üniversitelerimizde bulunan ve depremin farklı konularında uzman olan bilim insanları il düzeyindeki komisyonlar şeklinde düşüncelerini belirtsinler hem devlete ve hem de halka yol göstersinler. Kısacası bilim konuşsun, nereye yerleşmemiz gerektiğine onlar karar versin" ifadelerini kullandı. Sözbilir, devletin de bilim ışığında ilerleyerek bu şekilde her çeşit afete dirençli kalıcı konutları inşa edebilmesi gerektiğini aktardı.
İnşaat mühendisi Prof. Dr. Okan Fıstıkoğlu da konu ile ilgili açıklamalarda bulunarak, afet bölgesinde DEÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’ndeki arkadaşlarının çalışmalarının devam ettiğini aktardı.
Açıklamasında "Hasar tespit çalışmalarıyla ilgili faaliyetler yapıyorlar. Bölgeden edindiğimiz ilk tespitler bize inşaat mühendisliğiyle ilgili uygulama sorunlarının ön planda olduğunu ortaya koyuyor" diye konuşan Okan Fıstıkoğlu, beton kalitesi ile denir uygulamalarına ilişkin sıkıntıların olduğuna; yapılan incelemelerde hasarların daha çok alüvyon zeminler üzerinde olduğunun görüldüğüne, uygulama hatalarıyla hasarın boyutlarının arttığına vurgu yaptı.
"Geçmişte tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasının olumsuz etkileri görülüyor. Bu yıkımda, içme suyu ve kanalizasyon sistemleri gibi altyapı tesisleri de etkilenmiş. Dolayısıyla kentin tekrar toparlanması vakit alıyor" ifadelerini kullanan Fıstıkoğlu, gelecekte bu tesislerin planlanmasında daha kompakt, birbirinden bağımsız tesisler oluşturulmasının ve şehirleşmede meslek odaları ile yerel ve merkezi yönetimlerin beraber çalışmasının önemli olduğuna değindi.
Yer altı suları uzmanı Prof. Dr. Celalettin Şimşek de bölgede büyük bir yıkım olduğuna dikkat çekti ve "Yer altı tesisatları, kanalizasyon sistemleri, benzin istasyonları kimyasal üretim yapan fabrika ve atölyelerin çoğu yıkıldı. Bunların çoğu ise maalesef düz ovadaydı. Bu düz ovalar ayrıca ‘alüvyon akifer’ dediğimiz yer altı suyu sağladığımız alanlar, tarım alanları" açıklamasında bulundu. Yıkımın ardından yer altı suyunun kirlenme riskinin oluştuğunu belirten Şimşek, bunun da depremin oluşturduğu zararlardan biri olduğunu dile getirdi.
Açıklamasında "Bu yıkımda büyük tahribat oldu. İçme suyu tesisatları harap durumda. Yeterli suyu şu an sağlayamıyoruz. Hatay kentinin önemli bir bölümü ova kesiminde yer alıyor. Burası çöküntü alanı. Yıllardır akarsular buraya çakıl, kum ve kil taşımış. Gevşek bir malzemenin bulunduğu çöküntü alanı" diye konuşan Şimşek, gevşek bir zemin olması sebebiyle şehirleşme içinde uygun bir alan olmadığına, taşkın için de riskli bir yer olduğuna, bu sebeple de yeni şehirleşme alanlarının uzman kişilerle oluşturulması gerektiğine vurgu yaptı.
