22 / 11 / 2024
fuzul

Yalçın Eldoğan: Müteahhitliğin okulu yoktur!

Yalçın Eldoğan: Müteahhitliğin okulu yoktur!

İlk para kazanmaya okurken gündüz market çıraklığı, akşam kahvehane garsonluğuyla başlayan, bugün artık devlete bile inşaat işi yapan başarılı iş adamı Yalçın Eldoğan tecrübelerini paylaştı.




Para kazanmaya lisede gündüzleri markette, akşamları kahvehanede garsonluk yaparak başlamış. Üniversite döneminde babasına aldırdığı otobüste de Gültepe hattında muavinlik, şoförlük yapmış, arkasından da kamyon şoförlüğü. Her şey inşaat işindeki arkadaşına kum taşırken başlamış. Ufak çaplı işler derken konut sektörüne 344 konutluk İlimtepe’yle girmiş. Şimdi devletle iş yapan büyük bir firma. İyi noktada, iyi proje ve prestijli proje O’nun başarı felsefesi. Ve işte 2017’de en iddialı ve en hacimli projelere imza atacağının sinyallerini veren ve bizimle ticari tecrübelerini paylaşan başarılı işadamı Yalçın Eldoğan... 


Kısaca size tanıyabilir miyiz?

-10 Mart 1972 İzmit-Gültepe doğumluyum. İnkılap’ta ilkokul ve ortaokulu, liseyi de Ticaret Lisesi’nde okudum. Ticaret Lisesi’ni okuyunca o dönemde ister istemez işletme ve muhasebeye yönlendik ve o yüzden Antakya Meslek Yüksekokulu’nda muhasebe okumaya başladım ama okulu bitiremedim, yarıda bıraktım. Aslında iyi bir öğrenciydim ama ticaret yapmayı küçük yaşlarda düşündüğüm için okulu tamamlamadım.

 

Küçük yaşlardan itibaren düşündüğünüze göre tohumlar o zaman atıldı, bu süreç nasıl ilerledi?

-Bizim oturduğumuz evin altında marketimiz vardı yanında da bir kahvehane, abim işletiyordu. Liseye giderken gündüzleri markette çalışıp, akşamları kahvede garsonluk yapıyordum. Üniversiteyi okurken babama bir otobüs aldırdım. Sonra üniversiteyi bıraktım, şoförlüğü öğrenmek adına 5-6 ay otobüste muavinlik yaptım. Gültepe hattında 4 yıllık bir minibüs şoförlüğü hikayem oldu. Daha sonra kendi kamyonumuzda 1 yıl kamyon şoförlüğü yaptım. Kamyon şoförlüğü yaparken de inşaat sektörüyle iç içe oldum. Böylelikle inşaat ve müteahhitlik yapan insanlarla arkadaşlığım oluştu. Belediyeye yaya kaldırımı istinat duvarları yapan arkadaşım vardı ve ben ona kum götürüyordum. Bir gün bana iş teklifinde bulundu. Beni minibüs ve kamyon şoförlüğü kesmiyordu, hep kafamda farklı sektörler düşündüğüm için ben bu teklifi kabul ettim. 1994 yılından 2003 yılına kadar ufak çaplı inşaat işleri yaptım. Tabi o arada kendimizi biraz geliştirdik, ekipmanlar bakımından güçlendik, diğer inşaat firmalarını öğrendik ve çevremiz genişledi. Depremden sonra İlimtepe’nin içme suyu konusu ihalesi vardı, 2 bin tonluk su deposu, İller Bankası, İSU ve Körfez Belediyesi’nin ortak projesiydi. O işi aldık. 45 günde bu konutların su ihtiyacını gidermemiz gerekiyordu. Sondaj yaptık, suyu arıttık, içilebilir su haline getirdik ve 45 günde insanların su ihtiyacını karşıladık. Su deposunun inşaatı devam ederken. Amerika’dan arıtma cihazı getirdim uçakla. Yani 6 aylık işi 45 günde bitirdim, para kazanmadım o işten ama zarar da etmedim. O işi yaparken orada tabi dönemin belediye başkanı Erhan beyin dikkatlerini çektik. O sayede Körfez’de 344 konutluk bir iş aldım. O benim ilk en büyük işimdi. Böylelikle konut sektörüne girmiş oldum.

 


BİR PROJEYLE LİG ATLADIK

Peki bu büyük iş sizi korkutmadı mı ve devam sürecinde hangi projelere imzanızı attınız?

-Partnerimiz, ortağımız vardı. İşi bilen biriyle güç birliği yaptık. Tabi ki o zamanlar 30’lu yaşlardayım, çalışma isteğimiz, cesaretimiz var ve genciz, artık işin sonunu düşünmüyorsun. Amaç orada para kazanmaktan ziyade böyle büyük bir iş almışsın, onu başarıyla bitirmek zorundasın. Sonra işi öğrendik. İşi bitirip teslim ettik ama İlimtepe sorunlu bir yerdi o zaman, 7000 üyesi vardı ama sanırım 1800 konut yapılabildi. 2004’te Yaşar Sönmez o dönem Uzunçiftlik belediye başkanıydı. Yaşar bey burada belediye başkanı olursa insanlara sosyal konut yapacağının sözünü vermiş. Benim de yaklaşık 90 konutluk arsam ve birikimim vardı. Yaşar Sönmez’e gittim ‘Buraya konut yapacağım’ dedim. Sonra O da ‘Ben de konut yapacağım’ dedi, haliyle ben de kendi projemi askıya aldım, Uzunçiflik Belediyesi ile müşterek 600 konutluk Bahçekent Yapı Kooperatifi’ni kurduk. Tabi biz 344 daire yaptık Körfez’de. Oradaki kooperatif mantığını öğrendiğim için buradaki konutları 5 bin - 7 bin 500 peşinatla 300 – 400 taksitle, 40 bin - 50 bin TL ile insanları burada ev sahibi yaptık. Projeyi bitirdik, teslim ettik tabi benim için 600 konut lig atlamak gibi bir şeydi. 3. ligdeyken örnek veriyorum bir anda 1. lige çıktık. 600 konut ciddi bir projeydi. Tabi 600 konuta başlayınca kamuoyunda insanlar bizi fark etmeye başladılar. Projenin devamında kendimiz proje üretmeye başladık. Yap-Sat projeleri sonra Kent Konut’un bir ihalesine girdik, Kent Konut’la beraber 144 daire yaptık. Bir çok proje yaptık ama sonra 2009 senesinde yanlış bir ortaklıkta bulunduk.

 

TÜRKMENİSTAN’DA 4 PROJE

Tabi böyle büyürken ticareti birinin yanında öğrenmiyorsanız veya aileden devam eden bir şirketi devralmıyorsanız, yaşayarak öğreniyorsunuz birçok şeyi. Biz de 2009 yılında bir ortaklık yaptık. Ortağımıza çok güvendik. Gerekliliklerini yerine getirmedi. Ona olduğumuz kefaletten dolayı çok sıkıntı çektik. Bize ait olmayan borçları ödedik. Sonra bir bocalama dönemine girdik. Bizim şirket hızlı büyüyordu ancak altyapısı buna uygun değildi. Ondan sonra 2009 -2010 yılları bizim için duraklama ve hatta gerileme dönemi gibi oldu. O dönemlerde tabi ticari sıkıntı çekince, bankalardaki ticari boyutunuzu kaybediyorsunuz. Ben 2010 yılında bir radikal karar aldım ve bütün borçlarımı ödedim. Sermayem de varken iş yapabilecekken Türkiye’de iş yapmamaya karar verdim. Sonra yurtdışında bir arkadaşıma denk geldim. Bir iş almış yapmaya başlamış ancak öz kaynağı o işi yürütebilecek durumda değildi. Bize teklif etti, ‘beraber ortak iş yapalım’ dedi Türkmenistan Aşkabat’ta. Toplamda 65 milyon dolarlık bir iş, bizim için güzel bir işti ve 3 yıl yurtdışında kaldım. Buradaki bütün işleri durdurdum. Problem listemizi tespit ederek buradaki personel sayımı 4’e 5’e çektim. Türkmenistan’da 3 yılda 4 proje yaptım. Sonra tekrardan Türkiye’ye 2013 yılında dönüş yaptım.

 

TURİZM SEKTÖRÜNE GİRDİ

Bu bizim için bir geçiş dönemiydi. Şu an Kosova’da devam eden bir projem var. 251 daire bir de iş merkezi kentsel dönüşüm adına şehrin göbeğinde yapıyoruz. Türkmenistan bizim için cazibesini kaybetti o nedenle çekildik oradan. Ama şimdi bakıyorum aslında Türkiye’de de çok iş var. Yani Türkiye’de kadronuz, sermayeniz güçlüyse, cesaretiniz de varsa yapılacak iş bulabiliyorsunuz. Şu an bir otel yaptık Maşukiye’de El Garden böylelikle turizm sektörüne de girdik. Aynı zamanda Yahya Kaptan’da Remila diye bir otelimiz de var. Bunlar çalışıyor şu an. İnşaat sektörüne 2010’dan kaldığımız yerden devam ettik. Şimdi 2015 yılından itibaren artık belediyelerin ihalelerine girmeye, kat karşılığı proje üretip kentsel dönüşüm hasılat paylaşımı işlerine başladık. Geçen sene 2 tane proje aldık. Biri yurt ihalesi şu an hala devam ediyor, seneye Nisan’da teslim, büyük bir iş. Bir de kapalı spor salonu, o da 2 ay sonra bitecek. Bu sene bir kültür merkezi projesi aldık Büyükşehir’den bir de İstanbul Kiptaş’ın okul işini. Yani şu an Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bir okul yapıyoruz. Konut yapan bunları yapamaz aslında nitelikli bina yapmak zordur. Biz şimdi okul, hastane, iş merkezi yaptık yurtdışında. Yurtdışında iş yaparken daha farklı açıdan düşünerek daha çok geliştirdik kendimizi. Hem sermaye olarak güçlendik hem de firma kadrosu bakımından profesyonelleştik.

 

Bu ihale yoluyla yaptığınız projeler diğer yaptıklarınızdan daha mı cazip ve teklif edilen her projede yer alıyor musunuz?

-Şimdi otele yatırım yapıyorsun. Yani bir öz kaynağınla yatırım yapmış oluyorsun. Bir müteahhit için uygun bir yatırım otelcilik değil ancak otelin farklı getirileri de var. Turizm sektörüne atılmış oluyorsunuz. Ben yurtdışında iş yaptığım için misafirlerimi ağırlayabiliyorum. Ayrıca otelciliğin avantajları da var, iş alırken de özel sektörde de faydasını görüyorsunuz. Müteahhide bakarken iş veren onun dışına bakar. Ne kadar parası veya sermayesi olduğuna değil. Bir oteliniz olduğu zaman size daha farklı bir açıdan bakılıyor daha güçlü olduğunuzu görüyor. Mesela birisinden kat karşılığı bir projeye talip olduğumuz zaman otelinizin olması size güç veriyor. Örneğin İstanbul’da proje almak zordur. 1 proje için oradaki kişileri alıp otelimize davet ediyoruz. İstanbul’da bir proje için 1 değil en az 40 firma başvuruyor. Biz ilk elemeden hızlı geçiyoruz. 30 firmadan ilk 3’e hemen kalıyoruz ondan sonra güçlü firmalar arasında projeyi almaya çalışıyoruz. O nedenle turizm sektörüne de girmek istedik. İyi de oldu. Maşukiye bölgesinde insanların hafta sonları gelip tatil yaptığı yerde ben yaşıyorum. Şimdi Bodrum’da villa, İstanbul’da yurt yapıyorum.

 


İYİ NOKTADA PRESTIJLI PROJE

Eskiden insanlar duysun yaptığımız işi herkes bilsin diye reklama çok bütçe ayırırdık. Şimdi tam aksine gözden de uzak olmayı tercih ediyorum. Niye; nazara da inanıyorum ben. Eskiden tanınmak için mücadele ediyorduk ancak gördük ki tanınmanın da verdiği zararlar oluyor. Ben Kocaelispor’da 2. başkanlık yaptım, dernek başkanlığı yaptım. O dönemlerde çok reklam yaptım gerek yerel basında gerek billboardlarda, televizyonlarda. Tanımadığınız birçok insan sizi tanımaya başlıyor. Birçok insan size çok kolay ulaşabiliyor. İşe ayırmanız gereken zamanı başka şeylere ayırıyorsunuz. Hem zaman hem de para kaybediyorsunuz. Farklı talepler oluyor. Ailene, işine ayırman gereken zamanı başka şeylere harcıyorsun. Ben şu an zamanımı işe harcıyorum. Önceden önüme çıkan her işi değerlendiriyordum. Şimdi ise seçiyorum. Her kurumla her yerde iş yapmıyorum.  Şimdi sırf İzmit’te iş yapmış olmak için konut yapmanın anlamı yok. Benim çok arsam var, konut yapmak için bekletiyorum. İyi noktada, iyi proje, prestijli proje. Yani iş olsun diye yapmaktansa para kazanacağımız, sıkıntı çekmeyeceğimiz işlere yöneliyoruz.

 

Hedeflerde neler var hangi projelerde göreceğiz sizleri?

-Şimdi biz devlete iş yapan firmayız. Bu alanda biraz büyümek, hacmimizi arttırmak istiyoruz. Bunu yanında özel sektörde de büyümeyi hedefliyoruz.

 

Şu an kaç çalışanla hizmet veriyorsunuz ve toplam kaç projede aktifsiniz?

-Toplamda 65 kişiyiz. Ama sahada çalışanları katmıyorum. Bizim 8 ayrı yerde projemiz, çalışmalarımız var. Kosova, Bodrum, İstanbul’da 2 tane, burada yurt, kapalı spor salonu, iş merkezi ve kültür merkezi olmak üzere 8 proje.

 

CİDDİ AVANTAJLAR SAĞLADI

Bu kadar projeye nasıl yetişiyorsunuz?

-Bazı projeleri kendimiz yapıyoruz ama bazı projelerde de çözüm ortaklığında bulunuyoruz.

 

Yine de 8 şantiye çok ve zor değil mi?

-Para kazanmak da zor. Tabi şantiye sayımız çok, 8 tane, neye göre çok? Aslında daha yukardaki firmalar baktığımızda, bir şantiyesi bizim 8 şantiye büyüklüğünde. Biz yavaş yavaş daha iyi noktalarda daha iyi yerlerde ve kar marjı daha yüksek olan yerlerde daha ciddi projelerde ama basamakları birer birer çıkıyoruz. Örneğin Kiptaş’ın ihalelerine hazırlanıyorum. Hastane, cami, konut ihalesi var. 2009-2010’da yaşadığımız sıkıntı bize ciddi bir tecrübe oldu. Yurtdışında edindiğimiz tecrübe de bize çok ciddi avantajlar sağladı. Ben bulunduğum yerdeki firmalarla aynı açıdan baktığımızı düşünmüyorum çünkü bizim yurtdışı tecrübemiz var. Daha profesyonel, daha kurumsal, daha güçlü bir yapıya ulaştık.

 


ZAMANIN TELAFİSİ YOKTUR

Bu kadar iş yoğunluğunuzda ailenize nasıl zaman ayırabiliyorsunuz, hiç tepkileri olmuyor mu?

-Evliyim, 4 oğlum bir kızım var. Kızım mimarlık okuyor, 19 yaşında, İstanbul Yeditepe Üniversitesi’nde. Oğlum lise 4’e geçti. Ondan sonraki çocuklar 5, 4 ve 1. sınıftalar. Zamanını çok iyi kullanabiliyorsan her şeye yetebiliyorsunuz. Eve de, işe de. Zaman çok değerli paradan da değerli. Parayı kazanıp kaybedebiliyorsunuz. Kaybettiğinizin yerine koymasanız da oluyor. Ancak kaybettiğiniz zamanın bir telafisi yok. Mesela ben 1. ve 2. çocuğumun büyüdüğünü hiç göremedim. İşe konsantre oldum başka şeylere konsantre oldum. Son 5 senedir yurtdışından döndüğüm günden beri benim için sadece iş ve aile oldu.

 

Hangi çocuğunuz daha çok sizi rol model olarak görüyor?

-Kızım yaptığım işten etkilendi mimarlığı seçti, oğlum inşaat mühendisliğini istiyor. Aslında baktığım zaman hepsinde babaya bir hayranlık var ama ne zamana kadar, 20’li yaşlara kadar. Artık 20’li yaşlardan sonra karakter oturunca, birçok konuda babadan daha farklı düşüncesi ortaya çıkınca, kuşak da farklı olunca eleştiri başlıyor. Küçükken seni takdir ediyor, senden destek isterken 20’li yaşlarda eleştirilere başlıyor, aldığın kararı tenkit edebiliyor. Bugün yurtdışına baktığımız zaman 150-200 yıllık aile şirketleri var ama Türkiye’de bir şirketin ömrü ortalama 30 sene. Mesela kızım staj için İtalya’ya gitmek istiyor. 2 yıl mastır yapacak. İyi derecede İngilizce konuşuyor bir tane daha dil öğrenmesini istiyorum. Bütün çocuklarıma mastır yapmalarını zorunlu tutuyorum. Hem para kazanmayı hem de parayı kullanmayı öğrenmeleri lazım. Eğer çocuğunuzu yanınızda bulundurup sizin yaptığınız gibi ticareti görüp bakış açınızı öğrenirse siz de bir anda ona hak etmediği makamı, yetkiyi vermezseniz o süreci iyi değerlendirirseniz sıkıntı olmaz. Kızımı müsait olduğu sürece işe götürüyorum. Bakıyorum daha birinci sınıfta ama bir mimar gibi eleştiriyor tavsiyede bulunuyor. Hoşuma da gidiyor. Benim için de müteahhit olmam kızım için de avantaj. Zaman içerisinde çocuklar yavaş yavaş benim yükümü alırlar.

 

2017’DE İDDİALI PROJELER

O zaman çocuklar mesleklerini ellerine aldıklarında emeklilik düşünceniz, planınız var mı?

-Ekibinizi iyi kurunca her gün patronluk yapmanıza gerek yok. Yılda 5 proje yapsanız demek ki 5 kez karar vereceksiniz. O yüzden benim haftanın belirli günleri gelip diğer günler gelmemem fazla bir şey aksatmaz. Çocuklar belli bir yaşa gelince önemli kararlarda yatırım kararlarında toplantıya gelir kararı alırız. Tabi benim çocuklarım 35 yaşına da gelse ben hayattaysam şirketin geleceğini riske edecek bütün kararlarda benim imzam alınmadan yapılmasına müsaade etmem. Çünkü yapılacak bir hatada bütün birikimleri kaybedebilirsiniz. Kazanmak çok zor kaybetmek çok kolaydır. Müteahhitliğin okulu yoktur. Mimar olursunuz, mühendis olabilirsiniz ama müteahhit olmak farklı bir şeydir. İnsanın kabiliyeti olacak kendini yetiştirecek. Belli bir eğitimden geçerek müteahhit olamıyorsunuz.

 

Son olarak ne söylemek istersiniz?

-Doğru yerde, doğru zamanda, doğru projeyi yapmak lazım para kazanmak için. Son beş yıldır Yap-Sat konut yapmıyorum. Şu zaman doğru zaman olduğunu mesela düşünmüyorum, bir zaman çok yaptım. Şimdi son bir yıldır niçin devlet ihalelerine giriyorum. Alacağım belli, ne zaman alacağım belli, kaça mal edeceğin belli. Elimizdeki tüm işler prestijli işler bize değer katıyor. Kendimizi daha da geliştirip daha da iddialı projelerde yer almak istiyoruz. Önümüz açık. İyi bir çevremiz, iyi bir ekibimiz ve  iyi bir backgroundumuz var. Bundan sonra önümüzün açık olduğunu düşünüyorum. 2017’de üç dört ayrı noktada çok iddialı büyük hacimli projelerde göreceksiniz bizi.


Bizim Kocaeli 




Geri Dön