04 / 10 / 2024

Açılımla birlikte restorasyon çalışmaları başladı!

Açılımla birlikte restorasyon çalışmaları başladı!

Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun 'Restorasyon Türkiye'si tarifleri gündemde. Başbakan Erdoğan'ın son konuşmaları da 'Kurucu Felsefe'nin bir 'restorasyon çalışması' olarak yorumlanıyor




Bu sütunda, açılım çalışmaları başladığı zaman 'restorasyon kararı gelecek' tezini öne sürmüş ve 'Kurucu Felsefe' doğrultusunda bir perspektif önermiştim. Bugün 'restorasyon' kavramının artık bir mutabakat içinde konuşuluyor olması nedeniyle 13 Nisan 2010 tarihindeki o analizi tekrar yayınlamak istiyorum.
 

AÇILIM SÜRECİ 'RESTORASYON KARARI' GETİRECEK...
Son on yıldır, en fazla 'Kuruluş Felsefesi,' 'Kurucu İlkeler,' 'Ulus Devlet' ve 'Üniter Yapı' sözlerini duyduğumuz dönem; 'Demokratik Açılım' diye adlandırdığımız bugünler oldu.
Kimileri, Demokratik Açılım'ın bu değerlere bir tehdit oluşturduğu endişesiyle; 'Kurucu Kavramlar'ı derinlemesine olmasa da slogan düzeyinde sahiplendi. Kimileri ise, Demokratik Açılım'ın tartışma süreci içinde dönüp dolaşırken, sorunların çözümüne referansları 'Kurucu Kavramlar'da buldu.

Nihayetinde, tartışma süreci savrulma emareleri gösterse de su yolunu buluyor. Muhalif, muvafık; herkes çözüm adresi olarak 'Kurucu Felsefe'yi gösteriyorsa çözüm için 'restorasyon'da uzlaşılıyor, demektir.

O halde 'Kurucu Felsefe'nin inşa ettiği 'milli bilinç' üzerine daha çok tartışmamız gereken bir sürece girmemiz kaçınılmaz. Cumhuriyet'in temel metinleri, okuma ve tartışma antolojimizin ana maddelerini oluşturmalı.

Açıkçası; İspanya, İrlanda modellerini hevesle tartışan; Amerikan think-tank'lerinin raporlarını ayrıntılarıyla takip eden 'ekran münevverleri'nin mesailerinin bir kısmını niçin 'Kurucu Metinler'e vermekten imtina ettiklerini anlamakta güçlük çekiyorum.
Örneğin Amasya Tamimi; Türk 'Devlet Aklı'nın milliyetçilik konusunda yaptığı stratejik sıçramanın kaynağı olarak, entelektüel ilgi bekliyor. Türk Milleti kavrayışının İttihatçı irredentist anlayıştan sıyrılıp, Milli Mücadele'ye katılan/katılacak her unsuru içeren ve bu unsurların ayrımsız olarak 'bir tek ulus'u, Türk ulusunu oluşturmasının kaynakları burada rahatlıkla görülebilir. Sorunların çözüm yeri olarak da ilk kez bu metinde Meclis işaret edilmiştir.

Amasya Tamimi ve sonrasındaki metinleri takip ettiğimizde, 'Anayasal Türklük' kavramının kaynaklarını da kolaylıkla gözleyebiliriz. Yurdumuzdaki tüm etnisitelerin 'Anayasal Türklük' içinde gönüllü yer alışlarının mekanizmasını anlayabiliriz.
Keza, bu dönemi 'devlet aklı'nın İttihatçılıktan kopuşu, milliyetçiliği anayasa çerçevesinde değerlendirecek bir sıçramaya ulaşması olarak da okuyabiliriz. Atatürk Milliyetçiliği denilen de esasında budur.

Bu çalışmayı yaparsak; 'Kurtuluş Savaşı'nı yapanlara Türk milleti denir' ve 'Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı herkese Türk denir' tanımlarının ardında yatan 'Kuruluş Felsefesi'ni de daha iyi analiz edebileceğimize inanıyorum. Bir gazete yazarının elinden gelen, bu metinlere dikkat çekmekten ibaret.

İktidarından muhalefetine, Silahlı Kuvvetleri'nden Sivil Toplum Örgütleri'ne ve hatta Kürt kökenli siyasetçilere kadar herkes 'Kuruluş Felsefesi'ne referans verme ihtiyacı hissederken...

Bir Tarih Kongresi'ne ihtiyaç duymuyor muyuz sizce de Ve her şeyi çok iyi bilen medya münevverleri... Siz de ulus-devlet'in restorasyonunun AK Parti hükümeti devrinde yapılıyor olmasından kompleks üretmeyip, lütfen medyalarınızı; halka 'ulusal birlik'in unsurlarını ve 'Anayasal Türklük'ü anlatabilecek Cumhuriyet Tarihçileri'ne de açınız. Anayasa Mahkemesi'nin 1993/2 sayılı kararı ne diyordu

'Dünya 11. yüzyıldan bu yana çağlar boyu Anadolu için 'Türkiye' ve burada yaşayanlar için 'Türkler' adını kullanmıştır. Bu durum ulus bütünlüğü içinde yer alan farklı etnik grupları görmeme anlamına gelmez.'
 
***
Restorasyon gereği doğuran 'anomali'nin tayini tartışmak için ise, geçen haftaki 'CHP raporunu açıklamadan' başlıklı analizi öneriyorum.
Akşam/Atılgan Bayar


Geri Dön