23 / 12 / 2024

Adem Alomba: Günlük inşaat işlerine giriyoruz

Adem Alomba: Günlük inşaat işlerine giriyoruz

Ülkelerinde yaşanan  savaştan, ekonomik sıkıntılardan kurtulmak, daha rahat bir hayat sürebilmek için  topraklarını bırakıp, sığınacak bir yeni bir vatan arayan ve zorlu bir yolculuğa  çıkan mültecilerden yaklaşık 400"ünü Isparta ağırlıyor



Irak, İran, Somali, Eritre, Afganistan, Filistin gibi çeşitli ülkelerden  kaçarak Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği"nin koordinatörlüğünde  Türkiye"ye gelen ve Isparta"ya yönlendirilen mülteciler, Isparta Valiliği Sosyal  Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı"nın sağladığı imkanlar ölçüsünde hayatlarını devam  ettiriyorlar.

Isparta Vali Yardımcısı Tahir Demir, AA muhabirine yaptığı açıklamada,  mültecilerin sağlık, barınma, yiyecek gibi ihtiyaçlarını vakıf aracılığıyla  karşıladıklarını belirterek, yaklaşık 300 mültecinin kiralık evlerde, 100"ünün de  bir pansiyonda kaldığını belirtti. Mültecilere imkanlar ölçüsünde tüm yardımların yapıldığını anlatan Demir,  Türkçe"yi öğrenmeleri için Halk Eğitim Merkezi"nde kurs açıldığını ve istekli  mültecilerin burada Türkçe öğrenebildiklerini aktardı. çocukların da okullara  yönlendirildiğini ifade eden Demir, kılık kıyafet konusunu da Ispartalı  yardımseverlerin katkılarıyla çözdüklerini bildirdi.

ÜLKELERİNDEKİ GÜVENSİZ ORTAM ONLARI BURAYA SÜRÜKLEDİ-

Babasını savaşta, annesini de hastalık nedeniyle kaybeden Somalili  Kadriye Ahmet Nour Haji, ülkelerinde yaşanan savaşın ve güvensiz ortamın  kendilerini buraya sürüklediğini belirtti. Deniz yoluyla Türkiye"ye geldiğini  anlatan Haji, iki kız kardeşi ile birlikte Isparta"ya yönlendirildiğini ve  Isparta"da yaşamaya başladığını aktardı. Dil bilmediği için büyük sıkıntı  yaşadıklarını söyleyen Haji, Halk Eğitim Merkezi"nde açılan kurslara katılarak,  Türkçe"yi öğrenmeye başladığını söyledi.   Pansiyonda kaldığını ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı"nın  kendilerine sağladığı imkanlarla hayatlarını sürdürdüklerini belirten 17  yaşındaki Haji, 'Bir ülkede sığınmacı olarak yaşamak zor. Bazı insanlar bize  farklı gözle bakıyorlar ve korkuyorlar. Ama iyi insanlar da çok. Bize yardım  edenler var. Türkiye güzel bir ülke. Ama her insan gibi kendi memleketimizde  olmak isterdik' diye konuştu. Ülkesinden isteyerek ayrılmadığını söyleyen 19 yaşındaki Adem Alomba da,  tüm sevdiklerini Sudan"da bıraktığını ve şu anda onlardan haber alamadığını  belirtti. Bu nedenle üzüntü duyduğunu söyleyen Alomba, ancak şartların kendisini  buraya getirdiğini aktardı. Türkiye"de çalışamadıklarını belirten Alomba, 'İş  olsa yapacağız. Ama burada çalışmamıza izin verilmiyor. Biz de zaman zaman günlük  olarak inşaat işlerine gidiyoruz' dedi. Yetiştirme Yurdu"nda kalan Fawzı Othmanadam Fashır da yaklaşık bir yıl  önce Sudan"dan Türkiye"ye geldiğini belirtti. Türkçe bilmediği için anlaşmakta  sıkıntı yaşadıklarını aktaran Fashır, yurtta kalan arkadaşlarından Türkçe  öğrenmeye çalıştığını söyledi.

Küçük yaşta ülkesini terk etmek zorunda kaldığını anlatan 14 yaşındaki  Abdullah Hasan Sehkı da, Somali"den geldiğini ve Isparta"da yaşadığını söyledi.  Ailesi olmadığı için kendisinin yetiştirme yurduna yerleştirildiğini söyleyen  Sehkı, buradaki insanların sıcak olduğunu ve kaynaşmakta zorluk yaşamaıklarını  belirtti. Siyahi ten renginden dolayı bazı insanların kendilerine çok dikkatli  baktığını söyleyen Sehkı, 'Bazen bu bakışlardan rahatsız oluyoruz. Biz de  ülkemizi bırakıp gelmek istemezdik. Ülkemizdeki sıkıntılar bizi buralara  sürükledi' dedi. Yaklaşık bir yıldır Isparta"da olduğunu dile getiren Sehkı, ülkesinde  biran önce huzurun sağlanmasını ve ülkesine dönmek istediğini kaydetti.

'MÜLTECİLER DE BİRER İNSAN'-
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji  Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Suat Kolukırık da AA muhabirine yaptığı açıklamada,  mültecilerin sorunları ile ilgili makale yazarak, yaşam şartlarını  incelediklerini söyledi. Dünyada 30 milyon insanın mülteci ya da sığınmacı pozisyonunda olduğunu  ve uluslararası bir koordinasyonla mültecilerin farklı ülkelere yayıldığını  aktaran Kolukırık, Türkiye"nin de sığınmacı alan ülkelerden biri olduğunu ve  hatta mültecilerin gözde ülkesi olarak nitelendirildiğini belirtti. Avrupa Birliği"nin ve bazı batı ülkelerinin uluslararası göç sorununu  tampon ülkelerde çözme gibi bir niyetlerinin olduğunu ifade eden Kolukırık,  tampon ülkeleri ise gelişmekte olan ülkeler olarak değerlendirdi. Türkiye"nin  tampon ülke olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirten Kolukırık, Türkiye"de  yaratılan tampon ülke modelinin, Türkiye"nin çıkarları ile ters düşen bir konuma  karşılık geldiğini aktardı.   Bu noktada Türkiye"nin uluslararası alandaki tezinin Avrupa Birliği"nin  Türkiye"ye karşı uyglamış olduğu vize politikalarını kaldırdığı takdirde  Türkiye"nin de sığınmacılara karşı uygulamış olduğu coğrafi çekinme şartını  ortadan kaldırabileceğini savunan Kolukırık, 'Bu bir anlamda Türkiye"nin  uluslararası göç sürecinde elini güçlendiren bir mekanizma olabilir' dedi.

AVRUPA"DAN GELENLER MÜLTECİ, ASYA VE AFRİKADAN GELENLER DEĞİL-

Coğrafi çekinme şartının ise 1951 yılında Cenevre Sözleşmesi"ne göre  Türkiye"nin, Avrupa Kıtası"ndan gelen insanları yasal anlamda mülteci olarak  kabul ettiğini, ancak Asya ve Afrika kıtasından gelen insanları mülteci olarak  kabul etmediğini anlatan Suat Kolukırık, bu durumda Asya ve Afrika kıtasından  gelen mülteciler hakkında herhangi bir yasal düzenleme yapılmadığını belirtti.

Asya ve Afrika kıtasından gelen mültecilere yönelik yasal düzenlemelerin  yapılmamasından dolayı sosyal yapıda sıkıntılar yaşanabileceğini söyleyen  Kolukırık, bu durumda Türkiye"nin en kısa sürede ulusal eylem planını hazırlaması  ve Birleşmiş Milletler, UNESCO ve Avrupa Birliği gibi ülkelerle ortak çalışmalar  yapması gerektiğini bildirdi. Kolukırık, mülteci üreten ülkelerdeki  demokratikleşme ortamları sağlanmadığı, ekonomik yapı ve demokratikleşme  konusunda adım atılmadığı sürece mülteci sorununun devam edeceğini kaydetti. Sığınmacılar konusunun sadece güvenlik eksenli algılanmaması ve  mültecilere potansiyel suçlu gözüyle bakılmaması gerektiğini vurgulayan  Kolukırık, 'Sığınmacılar konusunu güvenlik eksenli algılamak yerine insan  merkezli olarak düşünmek daha önemlidir, bir gün herkes sığınmacı olabilir'  dedi. Sığınmacıların zor koşullarda yaşam sürdüklerini ifade eden Kolukırık,  göç sürecinde yaşadıkları sıkıntılar, karşılaştıkları zorlukların mültecilerde  ciddi travmalara neden olduğunu aktardı. Mültecilerin sorunun sadece barınma ya  da sağlık, yemek olmadığına işaret eden Kolukırık, kültürel entegre kapsamında da  sıkıntı yaşadıklarını belirtti.

'MÜLTECİLER BİRER ELçİ GİBİ DEĞERLENDİRİLMELİ'-

Mültecilerin birer Türk elçileri olarak değerlendirilmesini isteyen  Kolukırık, 'Mülteciler bizden sonra gittikleri ülkelerde bizim reklamımızı  yapabilirler. Onlara Türkiye"yi nasıl anlatırsak, gittikleri yerde de bizi o  şekilde anlatacaklardır' diye konuştu.

Mültecilere Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından  çok düşük miktarda aylık verildiğini. ancak bu paranın hayatlarını sürdürmede  yeterli olmadığını söyleyen Kolukırık, uydu kentler olarak belirtilen 30 ildeki  mültecilerin, valilikler ve Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakıfları sayesinde  yaşayabildiklerini kaydetti. Doç. Dr. Suat Kolukırık, mültecilerin gittikleri ülkelerde yasal kalış  sürelerinin iki yıl olduğunu ancak bazı durumlarda bu sürelerin beş yıla kadar  çıkabildiğini sözlerine ekledi.
AA


Geri Dön