Aileler daire seçimi yaparken nelere dikkat etmeli?
Türkiye’de insanların ruha hitap etmeyen binalarda yaşadığını söyleyen mimar Selim Yuhay, “Alım gücü yeterli olması durumunda 4 kişilik bir aile 130 metrekare daireleri tercih etmeli” dedi.
Türkiye’de insanların ruha hitap etmeyen binalarda yaşadığını söyleyen mimar Selim Yuhay, “Alım gücü yeterli olması durumunda 4 kişilik bir aile 130 metrekare daireleri tercih etmeli” dedi. Yuhay, kentsel dönüşüm, çok katlı binalar ve oturduğumuz dairelerle ilgili sorularımızı cevaplandırdı:
Bir mimar olarak Türkiye’deki binalara baktığınızda nasıl bir görüntü ile karşılaşıyorsunuz?
Tamamen ruha hitap etmeyen, sadece tüketicilerin maksimum kullanıp. vermek için hazırlanmış, ölü alanları çok olan, estetik olmayan binalar. Bugün yapılan binalar aslında öncesinde hep böyle. Müteahitlerin bir an önce paraya çevireceği tarzdaki binaları gördükçe insan hep üzülüyordu. Bugün yapılan binalarda yine bir satış tekniği olarak çözümlendirmiş olmasına rağmen insanın duygularına hitap edecek şekilde çözümler görebiliyoruz estetik anlamda. Özellikle doğayı ön plana alıp, ama ne var ki, o doğanın içerisindeki güneş yanı yüksek binalarla kestiklerinden dolayı aslında yine bir satış mantığı gözeterek malesef ki, projelerin şekillendiğini görüyoruz. İnsanı kendi yaşam doğasından uzaklaklaştırıyor. Benim her zamanki tavsiyem, binalar belki estetik anlayışta belki katolog üzerinde çok cevap veriyor. Mümkün olduğu kadar daha az yüksek binaların olduğu, doğanın ve insanın ruhuna hitap eden, daha yuvarlak hatların olduğu bir yaşam alanı sunmamız gerektiğine inanıyorum.
İNSANLAR ANILARINI YAŞAMALI
Kentsel dönüşüm yapılan bölgelerde sürekli yüksek katlı binalar yapılıyor.
Zaten en büyük sıkıntı o. Çünkü, insanlara doğa ile iç içe bir yaşam sunmak mı ve yaşanmışlığı ve anıları yaşatarak onlara geçmişteki neler yaşadığını, aşklar, sevgiler, hüzünler ve belki kavgalar. Onları hatırlatacak mekanlar bırakmak mı, yoksa çok soğuk kütlesel binalar yapmak mı?Bence insan kendini insan olarak hissetmek istiyorsa yaşadığı toplumun o misafirperverliğini yansıtacak mekanları bırakmak lazım. Sonuçta, kentsel dönüşüm dediğimizde yine büyük binalar değil, insanların nefes alacağı, anılarını hatırlayacağı ortamlar yapılmalı. Benim şahsen düşüncem bu.
TERASSIZ DAİRE ALMAYIN
4 kişilik bir ailenin kaç metre karede yaşamasını arzu edersiniz?
Aslında minimumlarda baktığınız zaman mutlaka ve mutlaka 4 kişilik bir ailenin kaç metrekare olursa olsun ufak da olsa bir terası veya yeşil bir alana ihtiyacı var. Bizim toplumumuz özellikle de Anadolu’da çok büyük evlerde yaşama alışkanlığımız var. Ama İstanbul’a baktığınız zaman 80-90 metrekarelere bile 4 kişilik bir aile sığabiliyor. Ama ortalamada alım gücü yeterli olması durumunda 4 kişilik bir aile yaklaşık 130-140 metrekare daireleri tercih eder. Ama onun yine en azından 20 metrekare terası veya bir ufacık bahçesi olması lâzım. Çünkü herkesin yaşadığı evde kişisel alanları olması gerekiyor. Bir annenin, babanın ve çocukların. Mesela hanımefedinin mutlaka salonda dinleneceği, kitap okuyacağı bir köşe varken, beyefedinin bilgisayarı kullanabileceği bir alana ihtiyacı var. Ama çocukların da ders çalışıp, resim yapabileceği bir alana ihtiyacı var. Ama mutlaka ve mutlaka yaşam alanları yani salonun büyük olup her aile ferdinin paylaşacağı ortak alanların kurulması lâzım. Yani, ortalama 130 metrekare yeterli olacaktır.
ODALARIMIZ GÜNEŞ GÖRMÜYOR
Dairelerin birçoğunda aynı projeyi görüyoruz. Uzun bir koridor, yanlarında karanlık odalar. Evlerimiz güneş ışığını zor görüyor.
Almanların plânlarını incelediğiniz zaman orta alanda bir yaşam alanı, o yaşam alanından koridor olmadan odalara geçişler vardır. Bize okulda öğretilen ilk odur. Alan kaybı olmadan insanları yaşayacağı mekanlarda gün ışığıyla huzurlu bir ortam verin derlerdi. Oysa şimdi dediğiniz gibi koridorlardan bir dağılım var. Bu koridorlar, eğer birşey çözemiyorsanız işte o zaman mecburen onlara koridor ve uzantılar yaparsanız. Bence şu an insanların bir alışkanlığı var. Eski projelerden dolayı bir alışkanlık yerleşmiş. Koridorlarla kolay çözüme gidilmiş evlerde. Halbuki, orta mekanda bir yaşam alanı yaparak, odalara açılır mekanlar yapmak hem insanlara daha çok metrekareler kullanmasına sağlayacak, hem de nefes alacağı alanlar ortaya çıkacak. Sonuçta, koridorlu yapılmış plânlar bence başarısızlık diye düşünüyorum.
HİLELİ PAZARLAMA SATIŞI VAR
Yeni satın alınan projelerde bile insanlar tadilata gidiyor. Bunun sebebi nedir?
Ankara’da yeni bir proje gördüm, ismini vermek istemiyorum. Aslında çok büyük rakkamlarla satılan bir proje. Orada bile yapılan alanlara, yaşam alanlarına, yatak odalarına baktığım zaman evsahipleri bana şunları söylüyor. Selim bey, biz bu yatak odasına sığamayacağız. Onun için yan odayı da kırıp, ekleyelim diyorlar. İşte satış psikolojisi olarak müşteriye aslında bir anlamda aldatıcı demeyeceğim ama yanlış yönlendirici projeler vererek 3 oda yerine 4 odanız var demeye getirdikleri için orada yanlış bir yönlendirme, yanlış bir pazarlama tekniği yapılıyor. Böylece insanlar mutlu olacağı mekanlara sahip olmak için tadilat yapmak zorunda kalıyorlar. Bu da bence milli servete zarar veriyor diye düşünüyorum. Çünkü, yapıp kırmak, bozmak tamamen tüketimi arttırıcı bir çözüm olarak görüyorum.
3 GÜNDE BİR MUTFAK YAPILIR
Kamuoyu sizi ekranlardan tanıyor. “Evim Şahane” adlı programla yeni yaşam alanları yapıyorsunuz. Şimdiye kadar kaç aileyi sevindirdiniz?
Şimdiye kadar 610 program çektik. Yılda 220 ev yapıyoruz. Haftada 4 ev, ayda 22 eve tekabül ediyor bu. Yaptığımız evlerde şunu söyleyeceğim. Normalde 3 günde bir ev biter mi? Bir mutfak ya da banyo. İyi bir organizasyon, iyi bir ekip, profesyonel yaklaşımlarımız, duygusallığı profesyonelliğe taşımak. Bu olduğu takdirde 3 günde de ev biter. Benim konuk olduğum ailelerdeki en büyük paylaşımımız Türkiye’nin gelenek ve göreneklerine göre onların aslında özlem duydukları o sıcaklığı, o paylaşımcı ruhu ve anılarını aslında yaşatıyor olmamız. Benim gerçekten hayatımın projesi. Benim şu anda 610 ailem var. İnanın, yurtiçi ve yurdışı olsun özellikle son zamanlarda sokaklarda yürüdüğümüz zaman evlerdeki insanların, “Selim bey bizim evimize de gelin” demesi kadar çok değerli bir şey yok benim için. Sonuçta muhafazakar bir toplumuz. Ve, ailemize alacağımız kişi çok değerlidir.
500 BİN AİLE BAŞVURU YAPTI
Aileleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Aileler başvuru yapıyor. Şu anda 500 bine yakın başvuru var. Bunları bir kura sonucunda çekip,belirleyip ondan sonra kendi içinde ihtiyaçlarına göre ama sonuçta bir televizyon programı olduğu için de her tarzda insanın da oradan fikir alabilmesi için belli bir sıralama ve düzene koymaya çalışıyoruz. Yılda yaptığımız 220 ev ve 500 bin başvuru çok büyük rakamlar. Atladığımız, belki gerçek anlamda çok büyük ihtiyacı olan ailelere gidemesek de en azından kamera arkasında onlara da yardımcı olmaya çalışıyorum.
YENİ NESİL ÇABUK TÜKETİYOR
Türk insanı renk seçiminde başarılı mı?
Halkımız krem rengi üzerine, kahverengi üzerine bir yaşantı sürdürüyor. Bu da maalesef biraz renklerden kopmaktan ama bunun yanısıra maddi gücümüzü zor kazandığımız için bunu harcarken çok daha tedbirli olup, yarın da kullanabiliriz, 10 sene sonra, 20 sene sonra kullanabiliriz diye belli bir mantığa sahip olduklarından ötürü hem krem ve kir kaldıran renkler üzerine dayalı bir dekorasyon var. Yeni nesil çok daha farklı geliyor, renkleri ve cesareti ile. Fakat çok fazla tüketiyorlar. Çok daha uygun fiyata ürün almaya çalışıp, çok daha çabuk değişime uğratma çabasında yeni jenerasyon. Ama yeni jenerasyonun bir yaptığı hata var. Kültür mirası dediğimiz, belki dantellerimizi en azından evin bir köşesinde kullanmamız gerektiğini unutuyorlar. Onlar zaten bizi var eden anılarımız, yaşadıklarımız.
SELİM YUHAY KİMDİR?
1972 doğumlu. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü 1994 yılı mezunu. Mezun olduktan sonra dört ortakla beraber açmış oldukları mimarlık firmasından 2 sene sonra kendi firmasını kurdu. Kendi alanında farklı mimari proje çözüm yaklaşımları ve kendine özgü çizgisiyle kısa zaman da dikkat çekti. Bunlara ek olarak Kanal D kanalında ekibiyle beraber hazırlayıp sunduğu “Evim Şahane” programını halen devam ettirmektedir.
Yeni Asya