Alberto Verme: Türkiye'de emlak balonu görmüyoruz!
Citigroup Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi (EMEA) Kurumsal ve Yatırım Bankacılığı Başkanı Alberto Verme, Türkiye'nin Ortadoğulu yatırıcımların listesinde ilk sırada olduğunu belirtti
Ortadoğulu yatırımcıların listesinde bir numarasınız Türkiye’de ‘sukuk’a gireriz Citigroup Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi (EMEA) Kurumsal ve Yatırım Bankacılığı Başkanı Alberto Verme, Türkiye’nin Ortadoğulu yatırıcımların listesinde ilk sırada olduğunu belirterek, “Bunlar için sukuk (faizsiz bono) bir fenomen durumda. Bahreyn, Katar hükümeti ile işbirliği içindeyiz. Türkiye’de de bu alana kesinlikle gireceğiz” diye konuştu. CITIGROUP Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi (EMEA) Kurumsal ve Yatırım Bankacılığı Yönetim Kurulu Başkanı Alberto Verme, Türkiye’nin dünyanın en önemli büyüme pazarlarından biri olduğuna inandıklarını, bu nedenle yatırımlara devam edeceklerini belirterek, “Türkiye’deki iç sermaye akımlarının dışında, dışarı sermaye akımları da bizim için önemli. Suudi Arabistan, Abu Dabi, Katar gibi Ortadoğu ülkelerini sık ziyaret ediyoruz. Türkiye, bu ülkedeki yatırımcıların yatırım listesinin ilk sırasında” dedi. Eşsiz konuma sahip Amerikan bankacılık devi Citigroup için Türkiye’nin her zaman çok ilgi çekici bir pazar olduğunu vurgulayan Verme, şunları söyledi: “Avrupa’da gelecek 4-5 yılda pozisyonumuzu güçlendirmek istiyoruz, Türkiye de büyümek istediğimiz pazarların başında geliyor. Sermayemizi ve işe alımlarımızı artıracağız. Türkiye, Ortadoğu, Rusya, Doğu Avrupa ve Afrika’nın ortasında coğrafi olarak eşsiz bir pozisyona sahip. Uluslararası bankacılık modeli anlamında büyük fırsatlar görüyoruz.” Yatırımlara devam Bireysel bankacılık, kredi kartları, şube ağı, nakit yönetimi gibi tüm alanlarda Türkiye’deki müşterilerine dünya bankacılığını sunarak büyüdüklerini ifade eden Verme, şöyle konuştu: “Bireysel bankacılık ve nakit yönetimi ile birleştirerek, sermaye artırıyoruz. Ayrıca Türkiye’nin en büyük bankalarından Akbank’ta yüzde 20 hisseye sahibiz. Akbank’la özellikle KOBİ’lere yönelik ticari anlaşmalarımız var ve KOBİ’lerin küresel dağıtımımıza erişimine olanak sağlıyoruz. Uluslararası müşterilerimize de bir ağ sağlıyoruz. Türkiye’nin dünyanın en önemli büyüme pazarlarından olduğuna inanıyoruz ve bu nedenle yatırımlarımıza devam edeceğiz.” Fonlama seçenekleri Verme, “Türkiye’ye yapılan doğrudan yabancı yatırımın büyük bölümü Avrupa kaynaklı. Bu anlamda Avrupa’da 2012’de beklenen durgunluğun Türkiye üzerindeki etkisi sizce ne olur” sorumuza şöyle yanıt verdi: “Türkiye bir istisna değil, Polonya ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler için de bu durum geçerli. Türkiye’deki büyük gruplarla görüşüyoruz, Ortadoğu’daki yatırımcıları ziyaret ediyoruz. Batı Avrupa’ya bağımlılıktan ziyade, Türkiye ve Ortadoğu’daki enerji, doğalgaz, iyi kimyasallar, altyapı yatırımları gibi alanlardaki yatırımları fonlama seçeneklerini değerlendiriyoruz.” Sukuka gireceğiz Verme, Ortadoğu’dan daha çok yatırım çekmek için İslami bankacılık enstrümanlarını Türkiye’ye taşımayı düşünüp düşünmediklerini sorduğumuzda şunları anlattı: “Türkiye’de henüz başlamadık. Ancak Ortadoğu’da yapıyoruz. Bu bölgede üç bankayla çalışıyoruz. Sukuk (faizsiz bono-tahvil) piyasasının öncülerinden biriyiz. Ayrıca Malezya, Endonezya gibi ülkelerde yapıyoruz. Türkiye’de kesinlikle sukuk piyasasına gireceğiz. Bu yeni sermaye olanaklarını ‘stratejik sermaye’ olarak tanımlıyorum. Ortadoğu yatırımcıları için sukuk fenomen durumda. Piyasa çeşitlendirmesi açısından da bizim için önemli.” Türkiye’yi yatırım listesinde “ilk” sıraya koyan Ortadoğulu yatırımcının özellikle hangi alanlarla ilgilendiğini sorduğumuzda Verme, “Enerji, inşaat malzemeleri, altyapı projeleri ile yakından ilgililer. İslami bağlar çok önemli” yanıtını verdi. Uluslararası şirketler Türkiye’yi üs yapıyor ALBERTO Verme, önümüzdeki dönemde özellikle KOBİ segmentinde varlık büyümeleri olacağını vurgulayarak, şöyle konuştu: “Türkiyeli girişimcilerin özellikle CIS (Bağımsız Devletler Topluluğu-Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Gürcistan, Moldova) ve Asya’da ne kadar başarılı olduğunu gördük. Bu nedenle yatırımlarımızın büyük bölümü ticaretin finansmanı yönünde olacak. Coca-Cola, Nestle gibi uluslararası şirketlerin Türkiye’deki yatırımlarının arttığını ve Türkiye’yi Ortadoğu ve Afrika bölgesi için bir merkez olarak belirlediklerini gözlemliyoruz. Uluslararası şirketlere nakit akışı, ücret ve bordro yönetimi gibi konularda kolaylıklar sağlıyoruz.” Cari açık yatırımları bir miktar düşürebilir TÜRKİYE’nin kısa vadede risklerden “muaf” olmadığını vurgulayan Alberto Verme, şöyle devam etti: “Türkiye’nin yalnızca son üç-altı aydaki değil, son on yılki performansına bakıyoruz. Ülkenizin siyasi ve ekonomik yapısını inceliyoruz, ihracat, hükümetin özelleştirmelerdeki rolü, yerel tasarrufu değişmeyecek. Doğal olarak birçok Batı Avrupa ülkesindeki sorun nedeniyle doğrudan yabancı yatırım stratejilerinin yeniden değerlendirilmesi gerekecek. Bir cari açık sorunu var. Diğer kısa dönemli fonlama olanaklarını belirlemek üzere hükümete yardım ediyoruz. Bu durum, Çek Cumhuriyeti, Polonya gibi ülkeler için de geçerli. Cari açık sorunu nedeniyle bizim de Türkiye’ye yatırım planlarımız kısa vadede bir miktar düşecek.” Denizbank’la ilgilenmiyoruz ALBERTO Verme, “Türkiye’de yeni alımlar düşünüyor musunuz Son dönemde Denizbank’la ilgilendiğiniz gündeme geldi” sorumuza şu yanıtı verdi: “Son üç yıldır pazar koşullarına, regülatörlere bağlı olmaksızın organik büyümeye devam ettik. İnorganik girişimlere, yani satın almalara gelince, hiçbirşeyi düşünmeyiz demem ancak şu anda üst yönetimin ilgisi sadece organik büyümeyi devam ettirmek. Burada da bireysel, nakit yönetimi ve Akbank’la işbirliğimiz öne çıkıyor. Başka yeni bir yatırım düşünmüyoruz.” Türkiye’de emlak balonu görmüyoruz TÜRKİYE’de bir emlak balonu olmadığına ve mortgage portföyünün hala düşük kaldığına dikkat çeken Alberto Verme, şöyle konuştu: “Likidite ve varlık kalitesi ile sermaye yeterliliğinde de bir sorun yok. Bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması Türkiye’de son on yıldır devam eden bir süreç. Bunun güzelliği de bugün bizim regülatörler bazında mücadele ettiğimiz değişimlerin Türkiye’de uzun bir süredir gerçekleşiyor olması.” Hürriyet/Merve ERDİL