18 / 11 / 2024

Anayasa Mahkemesi'nden emsal yıkım kararı!

Anayasa Mahkemesi'nden emsal yıkım kararı!

Anayasa Mahkemesi, 24 yıldır kullanılan gecekondunun yıkılmasında ve hak sahiplerine yapı bedeli ödenmemesinde mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi.




Ankara'nın Altındağ ilçesi Yenidoğan Mahallesi'nde bulunan bir gecekondunun, Altındağ Belediyesi tarafından imar uygulaması sonucunda toplu konut alanında kaldığı nedeniyle yıkılmasına karar verildi.

Anadolu Ajansı'ndan Aylin Sırıklı'nın haberine göre; karar kapsamında bina Belediye tarafından 2007 yılında yıkıldı. Başvurucular, bu binaya ilişkin 1983'e ait imar barışı başvurusunda bulunduklarını, murisleri tarafından bu kapsamda 2 bin lira ödendiğini ifade etti.

Başvurucular, imar uygulaması kapsamında yıkım nedeniyle meydana gelen zararının tazmin edilmemesi nedeniyle Belediye aleyhine tazminat davası açtı.  Ankara  5. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2010'da davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle görev yönünden reddetti.

Başvurucular görevsizlik kararı üzerine Ankara 1. İdare Mahkemesinde, yıkım nedeniyle oluşan zararının tazmini istemiyle tam yargı davası açtı. Mahkeme, 2012 yılında davanın reddini kararlaştırdı.

Kararda, Belediye Kanunu'nun 73. maddesinin, kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması ve yıkılmasına olanak tanıdığı, Gecekondu Kanunu'nun 18. maddesi gereğince de ruhsatsız yapının yıkımı nedeniyle başvuruculara yapı bedeli ödenmemesine yönelik idari işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı kaydedildi. Danıştay 14. Dairesinin ise 2015 yılında kararı onamasıyla karar verildi.

Bunun üzerine gecekondu sahipleri 2016 yılında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaparak mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etti.

Karar

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiğini, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasıyla ilgili karar verildi.

Gerekçede, imar uygulaması sonucunda başvuruculara ait taşınmazın toplu konut alanında kalması nedeniyle bu taşınmaz üzerinde yapılan başvuruculara ait ruhsatsız binanın yıkıldığı kaydedildi.

Binanın yapım tarihinin tam olarak tespit edilemediği ancak başvurucuların murisi tarafından bu yapıya ilişkin 1983 yılında yapılan imar affı başvurusunun bulunduğu kaydedilen gerekçede, şöyle denildi:

"Belediye tarafından 2007 yılında yıkım işleminin gerçekleştirildiği dikkate alındığında anılan binanın yaklaşık 24 yıldır başvurucuların murisi ve başvurucular tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda olduğu gibi kamu makamlarının binanın yıkımı için uzun süre hareketsiz kalması binanın yıkılıp yıkılmayacağı noktasında belirsiz bir durumun oluşmasına sebebiyet vermektedir. Böyle bir durumda başvurucuların kamu makamlarının uzun bir süre boyunca devam eden edilgen tutumlarının bir anda değişebileceğini öngörmelerini beklemek hakkaniyete aykırı olacaktır."

Binanın uzun süre boyunca kullanımının başvurucular bakımından önemli bir ekonomik menfaat teşkil ettiği kaydedilen gerekçede, derece mahkemelerinin tek başına binanın ruhsatsız olduğu olgusundan hareket edip olayın gelişiminde kamu makamlarının edilgen tutumunu dikkate almamalarının bütün zarara tek başına başvurucuların katlanması sonucuna neden olduğu açıklandı.

Bu yaklaşımın da başvuruculara şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği belirtilen kararda, "Bu durumda başvuruculara herhangi bir tazminat da ödenmediği dikkate alındığında mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." görüşü yer aldı.

Yeniden yargılama

Gerekçe kapsamında, somut olayda başvuruculara ait ruhsatsız binanın, imar uygulaması kapsamında yıkıldığı, fakat binanın kullanımının başvurulara göre mülk teşkil ettiği hususunun idare tarafından göz ardı edilerek başvuruculara herhangi bir tazminat ödenmediği açıklandı.

Sonuç olarak, başvurucuların mülkiyet hakkının idari bir eylem nedeniyle ihlal edildiğinin anlaşıldığı kaydedilen açıklama, şu ifadeler kullanıldı:

"Ancak somut olayda ihlale yol açan idari eylem ve işleme karşı başvurulabilecek kanun yolu tüketildikten sonra bireysel başvurunun yapıldığı anlaşıldığına göre ilgili mahkemenin yeniden yargılama yoluyla tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırma imkanı bulunmaktadır. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, ihlal sonucuna uygun olarak gerekli araştırma yapılmak suretiyle tazminata hükmedilmesinden ibarettir. Tazminat miktarının belirlenmesi hususu ise bu konuda uzmanlaşmış derece mahkemelerinin takdirindedir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir."


Geri Dön