18 / 05 / 2024

Arıkan Yapı, Bahçeşehir'de proje yapacak!

Arıkan Yapı, Bahçeşehir'de proje yapacak!

Önce gözlük üretti, pawlonia macerasından sonra baskıya geçti, en sonunda inşaatta karar kıldı



Eğitimci ailenin girişimci oğlu
- Habib Arıkan, henüz 39 yaşında. İnşaat, profesyonel olarak uğraştığı dördüncü işi olmuş. Şimdi üç yeni projeye daha hayat vermeye hazırlanan Arıkan, ufukta yeni bir iş alanı daha var mı sorusunu ise, "
Bu sektörde kurumsallaşmaya karar verdim. Bir eser ortaya çıkarıyorsunuz. Bu eser haz veriyor. Para kazanmanın çok ötesinde bir şey" sözleriyle yanıtlıyor

Habib Arıkan, Esenyurt'ta inşa ettiği Parkcity projesiyle sektörde adını duyurdu. 2008 yılında projeyi ilk satışa çıkardığında herkesi hayrete düşürmüştü. İstanbul'da son 5-6 yılda metrekaresi 1.000 TL'nin altında satılan ilk projeydi... Herkes bitiremeyeceğini düşünüyordu. Ama, o, haziran ayında teslimlere hazırlanıyor. Gündeminde özellikle Bahçeşehir, Esenyurt ve Büyükçekmece'de yer alan yeni projeler var.
Arıkan, eğitimci bir aileden geliyor. Ama, kelimenin tam anlamıyla girişimci. 1971 doğumlu Arıkan, önce gözlük üretmiş, sonra pawlonia yetiştirmeye çalışmış, nasıl olduğunu bilmeden baskı işine girmiş, ama en sonunda kendi kişiliğine uygun bulduğu inşaatta karar kılmış. Bu denli çok girişimden sonra, başka bir alana geçip geçmeyeceği sorusunu ise "kesinlikle hayır" diye yanıtlıyor.
 
- Sizin hikayeniz nasıl başlıyor?
1971 yılında Bursa'da doğdum. İlhami Ahmet Örnekal İlkokulu, Etiler Lisesi Ortaokulu'nu ve Kültür Koleji'nin lisesini bitirdim. Bilkent Üniversitesi Turizm İşletme'den 1995 yılında mezun oldum. Askerlikten sonra ticarete atıldım. 1996 yılında...

BABASI MEF OKULLARI'NIN SAHİBİ
-Ne yapmaya başladınız?
- Dış ticaret... Bizim aile mesleğimiz eğitim yayıncılığı ve eğitimcilik. Bu döngünün dışına çıkmak istedim... Babam Osman Arıkan ve amcalarım İbrahim Arıkan ve Nazmi Arıkan, Arıkan Yayınları Artaş Yayıncılık ve MEF Okulları'nın sahipleri. Yani eğitimde iyi bir çevrem vardı. Onların olmadığı bir alanda başarılı olup kendimi ispatlamak istedim. Tercihim dış ticaretten ve özellikle ithalattan yana oldu... En büyük hayalim ticarette kendi adımla başarılı olmaktı. Osman Arıkan'ın oğlu olmaktan çıkmak istiyordum.

ÖNCE GÖZLÜKÇÜ OLDU
-Ne ithal etmeye başladınız?
Gözlük çerçevesi... Florida adıyla kendi markamızı oluşturduk. Güney Kore'de iki fabrika ile anlaştık. Üretimi orada yaptırıyorduk. Türkiye'de satıyorduk. Kısa sürede 280 bayiye ulaştık. İtalya'dan altı, Fransa'dan iki gözlük markasının temsilciliğini aldık. Reebok marka gözlüklerin de temsilcisi olmuştuk. Kanada'nın dünyaca ünlü gözlük markası Memoflex ile de anlaştık... Derken, temsilcisi olduğumuz marka sayısı 11'e çıktı. Yılda 100 bin civarında gözlük satıyorduk. Bu iş yaklaşık 2 yıl sürdü. Dövizdeki dalgalanmalar, siyasal istikrar gibi nedenlerle geleceğini çok iyi görmedim. Yeni arayışlara girdim.

SONRA PAWLONIA YETİŞTİRMEYE ÇALIŞTI; AMA...
Pawlonia ağacı ithalatı kafama yattı. Araştırdım. Tropik iklimde yetişiyor ve çok hızlı büyüyordu. Avustralyalı bir şirket ile anlaştım. Onu getirip satmayı planladım. İlgi çok fazlaydı. İşin analizini yaptığımda büyüyebilmek için, üretimi Türkiye'de yapmam gerektiğini anladım. Tarım ve Orman Bakanlığı ile temasa geçtim. Dalaman ve etrafından devletten binlerce dönümlük yer kiralayıp üretim yapmak için girişimde bulundum. Müsteşarlarla görüştüm. İlk başta olumlu yaklaşıyorlardı. Sonra yönetmeliklerde böyle bir ağaç için teşvik olmadığını söylediler. Fıstık Çamı yetiştirmek istersem gerekirse milyonlarca metrekare arazi tahsisi yapacaklarını belirttiler. Fıstık Çamı yetiştirip de ne yapacaktım... O çamlar büyüyünceye kadar ben bu dünyadan göçüp giderdim...
- Tarım ve ağaçlarla ilişkiniz orada bitti mi?
Pawlonia ile bitti. Tarımla bitmedi. Halen ilgim devam ediyor. Ekopark adlı bir şirketim var. Jeotermal kaynaklı topraksız tarım seracılığı üzerine çalışıyorum. Uygun fırsat bulursam hemen yatırım yapacağım. şimdilik sadece gelişmeleri takip ediyorum.

NASIL OLDUĞUNU ANLAYAMADAN BASKI İŞİNE GİRDİ
- Sonra?
JFK Hastaneleri'nin Genel Müdürü Bilkent'ten arkadaşım Tarkan İnce benim çocukluğumdan beri basın-yayın ve matbaacılık işlerinin içinde olduğumu biliyordu. Birgün beni aradı. Hastaneye katalog bastıracaklarını ve bu konuda benden yardım istediğini söyledi. Birden kendimi baskı işlerinin içinde buldum. Nasıl girdiğimi hala anlayabilmiş değilim... 2 yıl sonra Hollanda merkezli, medikal yayıncılık alanında 12 ülkede faaliyet gösteren Medi Select firmasının kitaplarını basarken buldum kendimi.
Türkiye içinde de çok ciddi dergi ve kataloglar basıyorduk. 1999'dan itibaren Opet'in tüm baskı işlerini, tüm akaryakıt istasyonlarının dijital baskı işlerini yapar hale gelmiştik. 2-2.5 yılda çok ciddi mesafe aldık. Kendime ait baskı tesisi yoktu. İş ortaklıkları yaparak çok hızlı bir şekilde büyüyordum. İş öyle büyüdü ki yatırım yapmak kaçınılmaz hale geldi.
Ticarette öngörü çok önemlidir... Çocukluğunuzdan beri ticaretin içinde olunca öngörünüz yükseliyor. Sektör zirvedeydi. Ama geleceği iyi görünmüyordu. Makine yatırımı yapmak ciddi risk taşıyordu. Önümüzü görmek zorlaşıyordu. Çok iyi noktadayken işi bıraktım. 2002'den itibaren dijital baskı ve matbaa piyasasında pasta küçüldü. Rekabet arttı, kar marjları azaldı.

BABASININ OKULUNU YAPTI İNŞAATÇI OLDU
- İnşaata nasıl başladınız?
Girişimci bir kişiliğim vardır. Bir sektör zirvedeyken hemen araştırma yaparım. Uygun bir fırsat bulduğumda işe soyunurum. Arayış içerisine girmiştim. Bu sırada babam birkaç ortakla Bahçeşehir'de bir kolej inşaatına başlamaya hazırlanıyordu. 45 bin metrekare kapalı alana sahip özel okul inşa etmeyi planlıyorlardı. Bu işin proje aşamasından işin bitirilmesine kadar içinde oldum. İnşaata böyle başladım. Tabii babamın da geçmişte eğitim kurumu inşa etmekten kaynaklanan ciddi bir birikimi vardı. İnşaatı çok sevdim. Tam bana göreydi. Girişimciliği kullanabiliyordum. Yeniliklere açıktı. Çok enerji istiyordu. Her açıdan güzeldi. Park İnşaat adıyla bir şirket kurdum. İlk işim Parkway Alışveriş Merkezi ve yanındaki ticari binaydı. 14 bin metrekare arsada 15 bin metrekare inşaat yaptık. Böylece inşaat işine girmiş olduk.

İNŞAATI BIRAKMAYACAĞIM
- İnşaata ne zaman noktayı koymayı düşünüyorsunuz?
Hiç düşünmedim. Bu sektörde kurumsallaşmaya karar verdim. Benim yapıma çok uygun. Nitelikli proje geliştirmek ve insanları ev sahibi yapmak çok hoşuma gidiyor. Bir eser ortaya çıkarıyorsunuz. Bu eser haz veriyor. Para kazanmanın çok ötesinde bir şey. Gayrimenkul sektöründe kendimi ifade edebilmem sayesinde çok iyi ve hızlı büyüyeceğimi düşünüyorum.
 
PARKCITY'İ BİTİRİP 3 YENİ PROJEYE BAŞLAYACAK
Habib Arıkan, babası Osman Arıkan'ın da sahibi olduğu özel bir okul ile ilk inşaat işine başladı. Bu işi yaparken, tam da kişiliğine uygun bir iş olduğunu keşfetti. Park İnşaat isimli şirketi kurdu ve ardından Parkway Alışveriş Merkezi'ne hayat verdi. İkinci işi ise sesini duyurduğu Parkcity oldu. 18 bin metrekare arsa üzerinde 125 bin metrekarelik Parkcity'de 383 daire, 58 mağaza ve 38 ofis yer alıyor. Habib Arıkan, haziran ayında tamamlayacakları bu projeden sonra gündemlerine Bahçeşehir, Esenyurt ve Büyükçekmece bölgesinde üç projeyi aldıklarını söylüyor ve ekliyor:
"Bahçeşehir ve Esenyurt'ta 3 proje için görüşmelerimiz sürüyor. Gelecek yıllarda Esenyurt-Bahçeşehir etrafına odaklanacağız. Bu bölge alternatif ulaşım yatırımlarıyla birlikte gelecekte İstanbul'un en hızlı gelişecek bölgesi olacak. Büyükçekmece'de bir villa projesi üzerine çalışıyoruz. İstanbul'da ilk defa tek katlı villa yapacağız. Ayrıca, şehir merkezi için de görüştüğümüz birkaç arsa var. Ama netleşen bir şey yok.

TEMKİNLİ OLMA DÖNEMİ
- Piyasayı nasıl görüyorsunuz?
Bu dönem temkinli olma dönemi... Müşteriler daha seçici. Çok özel projeler üretmek zorundasınız. Eskiden yapsanız satıyordunuz. Şimdi ise iyi yapmayanların satma şansı olmayan bir piyasadayız. Müşterinin alternatifi çok. İhtiyaçları tespit edip ona göre proje geliştirmek gerekiyor.

İTALYAN EŞİ LİSANSLI BİNİCİ
- Gününüz nasıl geçiyor?
Sabahları 07.00 ile 07.30 arasında kalkıyorum. Hafif bir kahvaltı yapıyorum. 09.00'dan önce ofiste olmaya çalışıyorum. Akşam 19.00'a kadar toplantı ve görüşmelerle geçiyor. Yetişebildiğim her detayla ilgilenmeye çalışıyorum.
- Ya çocuklarınız?
İki oğlum var. Büyük oğlum Can Marco 5. sınıfa, küçük oğlum Cem Carlo ise 2. sınıfa gidiyor. İkisi de MEF'li...
- Neden, Marco ve Carlo?..
Eşim İtalyan... Daha doğrusu yaklaşık 200 yıldır İzmir'de yaşayan Levanten bir ailenin kızı.
- Nasıl tanıştınız?
Bilkent'te sınıf arkadaşıydık.
- Şimdi sizinle mi çalışıyor?
Hayır. Bir dönem ithalat işleriyle uğraşırken birlikte çalıştık. Sonra bıraktı. Lisanslı binici. 2 atı var. Atlarla ilgileniyor. Büyük oğlu Can Marco da lisanslı binici...


Geri Dön