Arkeologlar arkeolojik kazılardaki etütlük eserlerin satışına karşı çıkıyor!
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 19 Şubat tarihli yönetmeliği arkeoloji dünyasını karıştırdı. Arkeolojik kazılarda etütlük eser' tanımı yapılan eserlerin özel müze ve koleksiyonerlere satışının önünü açan maddeye isyan eden arkeolog çok, ama sıkı bir denet
Bir müzeci, “Bunun adı hastayı kasaba emanet etmek” derken, bir arkeolog “Tarihi işportaya düşürür” diyor. Yasaya destek veren bir arkeolog ise Roma dönemi fabrikasyon seramiklerin satılabileceği düşüncesinde. Arkeologlar, müzeciler ve koleksiyonerler derneği başkanıyla ‘satılık tarih’ tartışmasını konuştuk. Müzeci Şeniz Atik KASABA HASTA EMANET ETMEK OLUR Kazıda bulunan kırık parçaların bir kısmı tümlenir, diğer parçalar ileride çalışılmak üzere müze depolarında saklanır. Bu yönetmeliğe göre müzenin koleksiyonlarına almasına gerek görülmeyen ‘tasnif ve tescile tabi’ eserler ile yönetmelikte yeterli tanımı yapılmayan ‘etütlük eserleri’ satılabilecek. Bu haliyle sadece kaçakçılığı yasallaştırmaya yarar. Daha önce özellikle koleksiyoncular tarafından gündeme getirildiği için böylesine yoruma açık bir ince ayar neden yapılır Koleksiyonerler açık kapı buldukları anda zorluyor. Bunu istemelerinin nedeni eserlerin yurtdışında yüksek fiyatla satışı. Koleksiyonerlerin hepsinin adamı var, kaçak kazı yapıp getiriyor. Bu yetmedi, etütlük eserleri satın alıp ne yapacaklar Koleksiyonerler ellerindeki eserleri bir ay içinde bildirip kaydetmek zorunda. Elinde 3 bin eser var, sadece 80 eser kayıtlı, baskın olunca; yeni aldım, kaydedecektim diyor. Bazıları kayıp ya da çalındı diyor. Bu açık kapının kapatılması için yönetmeliğin değişmesi şart. Arkeoloji bir bilim, tutup bir kasaba doktorluk yaptırır mısınız Onların yeri müzeler, toplumun ortak malı onlar. Prof.Dr. Haluk Abbasoğlu (İ.Ü. Klasik Arkeoloji eski Bölüm Başkanı) ASLA SATILAMAZ, KOLEKSİYONERLER DEPO İÇİN BAĞIŞ YAPSIN Nitelemeler çok göreceli. Eserler ‘etütlük’ kelimesinden de anlaşılacağı gibi bilimsel çalışmalar için çok değerli. Ufak bir çömlek parçası veya kondisyonu bozuk zor tanımlanan bir sikke çok önemli bilimsel sonuçlara ulaşmayı sağlar. Bugüne dek etütlük olarak ayrılan kültür varlıkları pek çok yüksek lisans, doktora tezi ve makalenin konusuydu. Hiçbir şekilde satılmamalı ve müzelerden başka yerde korunmamalı. Değişiklik müze depolarının kapasitesinin yeterli olmamasından kaynaklanmış olabilir. Bu vesileyle koleksiyonerlerin müzelerdeki depolama koşullarını bağışlarıyla iyileştirmeye davet ediyorum. Yrd.Doç. Ahmet Yaraş (Trakya Üniversitesi Arkeoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi) DEVLET HAFİYELİK YAPMAK ZORUNDA KALIR Ören yerinden herhangi bir malzemenin değişik nedenlerle müze tarafından etütlük değerde bulunup satılması veya başka bir yere gönderilmesi, konteksi bozması açısından büyük handikap olur. Örneğin bir seramik, cam, hatta heykel grubu bir kazıda parçalar halinde bulunabilir. Klasik kazıda, açmalarda (sondaj) bulunan bir heykel parçası, 3-4 yıl sonra başka açmada bulunabilir. En son ‘Yorgun Herakles’ heykeli buna somut bir örnek. Satış sonrası eserin kimlerin özel koleksiyonuna gittiğini bulmak hafiyelik gerektirecek. Doç.Dr. Aslı Erim Özdoğan (Çanakkale 18 Mart Üni. Arkeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı) ETÜTLÜK ESERE İŞPORTA MALI GİBİ BAKILIYOR Bilimsel kazılarla çıkarılan her nesne kendi içinde değer taşır. Çanak parçasından alınan örnekle dünyanın en eski şarap üretimini öğrenmek mümkün olur. Yeni yönetmelik, ‘etütlük’ nesneleri 2. sınıf görüyor, kültür varlığı niteliğinden, işporta malı niteliğine indirgiyor. Halbuki bir kazıdan çıkartılan her nesne o kültürün bütününün bir parçası. Müzede korunmasını garanti ettiğimiz parçayı üç gün sonra herhangi bir özel koleksiyonda mı arayacağız Eski eserlerin ulusal ve uluslararası kültür mirasının bir parçası olduğunun bilincinde olmayan çok kişi var maalesef. Bunun için teşhirlik/müzelikler dışındakilerin değeri yok. Yurtdışına götürülmüş eski eserlerimizi alma haklığımızı yitirmemize yol açar, kendi eserlerimizi piyasa açmamız eski eser kaçakçılığına yasal kılıf bulmakla eş değer. Kesinlikle bu maddenin kaldırılıp, yönetmeliğin çağdaş kültür mirası ve uluslararası sözleşme yükümlülüklerine göre baştan ele alınması gerek. Yrd.Doç. Semih Güneri (Dokuz Eylül Üni. Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi) MÜZELER ANTİKA PAZARLAYAN TİCARETHANE DEĞİL Müzecilik alanında ciddi birikim ve deneyime sahip Çin, Rusya vb. gelişmiş Asya ülkelerinde ciddi yasal düzenlemeler var. Buluntuların etütlük olup olmadığını müze uzmanları belirler ve etütlük eserlerin de sergilemelik eserler gibi mutlaka geçici envanter kayıtları yapılır. Bu eserler, çalışmak isteyen akademisyenlerin üzerine en çok 3 yıllık bir sözleşmeyle zimmetlenir, gerekirse bu süre 3’er yıl uzatılır. Bilimsel çalışmaları tamamlanınca müzede tutulur veya belli koşullarda yok edilir ama asla satılmaz. Müzeler eski eseri sadece korumak ve sergilemek için kurulmuş güvenli alanlardır. Her ne şekilde olursa olsun, müzelere antika pazarlayan ticarethane niteliği kazandırılması doğru değil. Düzenleme, eski eser alım-satımını yasal çerçevede gerçekleştirme emeline uygun zemin hazırlar. Prof.Dr. Levent Zoroğlu (Konya Selçuk Üni. Arkeoloi Ana Bilim Dalı) FABRİKASYONSA SATILABİLİR Burada kastedilen taşınır kültür varlıkları, özellikle etnoğrafik malzemenin satışının yapılmasıdır ki, bunda bir sakınca görmüyorum. Özgün ve özelliği olan arkeolojik eserlerin bu yönetmelik çerçevesinde satışının mümkün olabileceğini sanmıyorum. Buna karşılık, örneğin Helenistik ve Roma çağında fabrikasyon olarak üretilen bazı seramik guruplarının, koşulları iyi belirlendikten sonra satılabilir. Dürüst koleksiyonculuk desteklenmeli, teşvik edilmeli. Etüdlük ya da envanterlik, devlet müzelerinin yanında özel müzeler ve koleksiyonerler olduğunda daha çok eser yurtiçinde kalabilir. Eserlerin ille devlet müzesinde sergilenmesi dönemi artık geride kaldı. Bu yüzden bana kalırsa devlet müzeleri de bu tür özel müzelerle yarışabilmeli. Burada önemli bir nokta, bu yönetmeliğin kaçak kazıları teşvik edecek bir araç olmaması. Bunun için de dürüst koleksiyonerler kendilerine getirilen menşei belirsiz arkeolojik malzemeyi almayarak, önce müzelere intikal ettirmeli. Haluk Perk (KOLDER Başkanı) KOLEKSİYONCUYA SUÇLU MUAMELESİ YAPILIYOR, HEYECAN KALMADI Devletin bırakın kendi adına kaydettiği eseri satmayı, almadığı, başkasına ait eseri satması devlet olma sıfatıyla bağdaşmaz. Diğer ülkelerde koleksiyonculara çok değer veriliyor. Büyük müzelerin oluşmasında onların payı var. Bağışladıkları eserler için özel bölümler yapılıp isimleri veriliyor. Bizde koleksiyoncuya suçlu, kaçakçı muamelesi yapılıyor. Halbuki koleksiyoncu tarafından envanter defterine kaydedilen eserin maddi değeri çok düşer. Bir eserin kaydı da, korunması da maddi külfet. Koleksiyoncular eserleri satabildiklerinde sattıklarının yarısını geri alamaz. Yanlış uygulamalar sebebiyle koleksiyonculuk heyecanı kalmadı. Şu anda arkeolojik eser koleksiyoncuları gördükleri baskı sebebiyle koleksiyonlarını dondurmuş ve elden çıkartma gayreti içersinde. Hürriyet