AYM, turizm kamulaştırmalarına ilişkin kararı veto etti!
AYM, turizm kamulaştırmalarına ilişkin kararı veto etti. Yozgat İdare Mahkemesi baktığı bir dava kapsamında, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8. maddesinde yer alan söz konusu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştu...
Anayasa Mahkemesinin, imar planı yapılmış ve turizme ayrılmış yerlerdeki taşınmazlardan, işletme belgesi bulunmayanların, kamulaştırılarak Bakanlığa tahsis edilmesine ilişkin uyuşmazlıklarda dava ve takiplerin kamulaştırma kararına değil bedeline ilişkin yürütülmesini düzenleyen kanun hükmünün iptal gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı.
Yozgat İdare Mahkemesi baktığı bir dava kapsamında, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8. maddesinde yer alan söz konusu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştu. Başvuruyu esastan görüşen Yüksek Mahkeme heyeti, hükmü Anayasaya aykırı bularak iptal etmişti.
İptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanan gerekçesinde, itiraz konusu kuralda, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde ve turizm merkezlerinde, imar planları yapılarak turizme ayrılan yerlerdeki gerçek ve tüzel kişilerle vakıflara ait olup turizm işletmesi belgesi bulunmayan taşınmazların kamulaştırılmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların kamulaştırma kararına değil kamulaştırma bedeline ilişkin yürütülüp sonuçlandırılacağının düzenlendiği anlatıldı
Buna göre, Kanun gereğince yapılacak kamulaştırmalarda, taşınmaz maliklerinin kamulaştırma kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek iptali istemiyle dava açamayacağı belirtilen gerekçede, mülkiyet hakkının, kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağı veren temel bir hak olduğu vurgulandı.
Anayasa'nın 35. maddesinde, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu, bu hakkın sadece kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağının hükme bağlandığına işaret edilen gerekçede, mülkiyet hakkının sınırlandırılabilmesi için belirtilen nedenlerden birinin varlığının yeterli olmadığı temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması rejimini belirleyen Anayasa'nın 13. maddesine de uyulması gerektiği kaydedildi.
Temel hak ve özgürlüklerin, istisnai olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak kanunla sınırlandırılabileceği belirtilen gerekçede, demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olmasının düşünülemeyeceği bildirildi.
Anayasa'nın hak arama özgürlüğüne ilişkin 36. maddesiyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğünün temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturduğunun altı çizilen gerekçede, kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınmasının adil yargılamanın ön koşulu olduğu vurgulandı.
Gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Kanunla, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde ve turizm merkezlerinde, imar planları yapılarak turizme ayrılan yerlerdeki gerçek ve tüzel kişiler ile vakıflara ait olup turizm işletmesi belgesi bulunmayan taşınmazların, turizmden beklenen ekonomik, sosyal ve kültürel faydanın elde edilmesi amacıyla turizm sektöründe faaliyet gösteren yatırımcılara tahsisi için Kültür ve Turizm Bakanlığına kamulaştırma yapma yetkisi verildiği anlaşılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, turizme ayrılan yerlerdeki turizm işletmesi belgesi bulunmayan özel mülkiyete konu taşınmazlar bakımından mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın kamu yararına dönük olduğu ve meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır. Ancak Kanun gereğince yapılacak kamulaştırmalarda kamulaştırma kararına karşı yargı yolunu kapatan itiraz konusu kural, mülkiyet hakkının korunmasına yönelik iptal davası açma imkanını ortadan kaldırarak bu hakkı güvencesiz hale getirmektedir. Bu niteliği ile itiraz konusu kural, kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozmak suretiyle, hak arama özgürlüğünün ve mülkiyet hakkının ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına neden olmakta ve hakkın özünü zedelemektedir.
Diğer taraftan Anayasa'nın 125. maddesinde belirtilen idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olması ilkesine göre, idari işlemlere karşı yargı yolu, Anayasa'da belirtilen kimi ayrık durumlar dışında kanunlarla sınırlandırılamaz. Anayasa'da kamulaştırma kararına karşı yargı yolunun kapalı olduğuna yönelik bir hüküm bulunmamasına karşın itiraz konusu kuralla, Kanun gereğince yapılacak kamulaştırmalarda, kamulaştırma kararının yargı denetimi dışında bırakılması, Anayasa'nın 125. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır."
AA