28 / 12 / 2024

Ayten Alpar, Ayşe Arman'a konuştu!

Ayten Alpar, Ayşe Arman'a konuştu!

Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Ayşe Arman köşesinde Ali Ağaoğlu'nun ikinci eşi olan Ayten Alpar ile röportaja yer verdi. İşte Ayten Alpar'ın açıklamaları..



Genellikle konuğumun peşine ben düşerim.Ama bu sefer böyle olmadı. Konuğum, benim peşime düştü.


Konuşmak, anlatmak istedi. Ben de merak ettim, kabul ettim. O, geçen günlerde, kamuoyuna bomba gibi düşen ‘ortanca hanım’ dı.


Adıyla sanıyla Ayten Alpar. Ali Ağaoğlu’nun resmi nikâhsız ikinci eşi.


O ‘ortanca hanım’ lafına, toplumun pek çok kesiminden itiraz geldi. Ben de o itiraz edenlerin arasındaydım.


Bir kadının, ‘ortanca hanım’ lafını nasıl sindirebildiğini merak ettim. Ayten Alpar bütün sorularıma cevap verdi.


Ama verdiği bütün yanıtlara ikna oldum mu?


Hayır. Peki şaşırdım mı? Hayır. Çünkü hakkında konuştuğumuz kişi, 10 yaşındaki çocuğunun babası.


Ali Ağaoğlu patronuymuş, 5 yıllık ilişkinin sonlarına doğru, 38’inde ondan hamile kalmış. “Ben çocuk sahibi olmak istiyordum. Sperm bankasından sperm de alabilirdim, almadım. Çocuğumu Ali’den yaptım!” diyor. Ve daha pek çok şey anlatıyor...


Okuyun, siz değerlendirin...


Biz sizi ‘Ali Ağaoğlu’nun ortanca hanımı’ olarak tanıdık... Bu nasıl bir şey? Bizi rahatsız etti, sizi etmedi mi?

-Hayır. Bu, Ali’nin bana taktığı bir lakap. Herkese takıyor. Tarzı bu...


Niye size ‘ortanca hanım’ diyor?

-Bir ilk evliliği var, o evlilikten iki çocuğu var. İkinci evliliğini de, gayri resmi olarak benimle yaptı. Benden de çocuğu var. Şimdi de başka bir hanımdan çocuğu olduğu için, babacan bir tavırla bana ‘ortanca’ diyor. Ben uluorta söylediğinde, ‘eski ortanca’ olarak düzeltiyordum. Ama bu sefer basına söylemiş. Hep böyle şakalar yapar. Bense 10 senedir, ondan ‘ex’ diye bahsediyorum, ‘eski’ yani..


Kendinizi küçük düşürülmüş hissetmediniz o zaman...

-O kadar samimi bir üslupla söylüyor ki, kızamadım. Adam bu! Toplum bana saldırıncaya kadar, küçük düştüğümü filan da düşünmedim. Ama sonra bir linç yaşadım. İnsanlar galiba Ali’nin üç kadınla aynı anda ilişkisi devam ediyor zannediyor. Bir gün bende, bir gün eski hanımda, bir gün yeni hanımda gibi algı var.

Böyle bir şey yok! Benim ilişkim 10 yıl önce bitti. Beni aldattığı için bitti. Ama

arkadaşız...


Onun kafasında bitmemiş ki, ‘Ortanca hanımı yemeğe götürmek’ten söz ediyor...

-Onun kafasında bitmemesinin sebebi, çocuğumuzun olması. Bir de ortak yaptığımız işler var. Muhafazakâr kesim, bu olaylara normal bakıyor, onlara göre ikinci eş, üçüncü eş olabilir. Ben o gruba girmiyorum. Modern kesim de, benden daha marjinal bir hayat yaşıyor. Ama ben iki tarafa da yaranamadım. Ne muhafazakârlardan kabul gördüm ne modernlerden...


Ne kadar çok tepki aldınız?

-Çok. Beni en çok üzen de oğlumun okulunda tatsız şeyler olmuş. Biliyorsunuz çocuklar acımasız. Sanki annesi kötü kadınmış gibi davranılmış. Ben her şeyi göğüsleyebilirim ama 10 yaşında bir çocuk göğüsleyemez. Bir tek oğlum açısından tedirgin oluyorum, yoksa kimin ne dediği umurumda değil. Herkes birden saldırmaya başladı. Twitter’da ‘trend topic’ oldu. Böyle bir toplumsal linçe gerek yoktu...


İyi de sizin kızmanız gereken bir tek kişi var, o da size böyle hitap eden kişi! Her şeye sebep olan o...

-Ben ona ertesi gün kızdım zaten. İki sene önce de benzer bir olay yaşanmıştı. O zaman da, “Niye ortanca diyorsun? Ben senin eski eşinim!” diye sinirlenmiştim. Ama o böyle söyleyince sempatik olduğuna inanıyor ve insanlara takılmaya devam ediyor...


Peki size soruyorum: Siz, ‘ortanca hanım’ mısınız?

-’Ortanca’ onun taktığı bir lakap. Ona göre ben, onun ikinci eşiyim...


Kaç eşi var bu adamın? Siz ortancaysanız, bu durumda bir büyük var, bir küçük var, bir de siz... Bu, sizin içinize sindirebildiğiniz bir şey mi?

-Ali’yle ilgili sıkıştığım çok konu oluyor tabii ki. Kolay bir durumun içinde olduğumu söyleyemem, her şeyi göğüslemeye çalışıyorum...


Kolay olmayan durum ne?

-Herkesin hayatında olduğu gibi, benim ilişkimde de yaşadığım inişler çıkışlar oldu tabii. O zamanki şeyler ama ister istemez bugüne de yansıyor...


Medeni durumunuz nedir?

-Evli değilim Ali’yle. Evlenmeden çocuk sahibi oldum. Şu an bekârım...


Siz bu adamın, hanımı mısınız, sevgilisi misiniz, imam nikâhlı eşi misiniz, metresi misiniz? İnsanlara konumunuzu nasıl açıklıyorsunuz?

-Metres diye açıklamıyorum, sevmiyorum o sözcüğü ama evet evliydi, benimle de sevgiliydi. 5 yılın sonunda da bir çocuk sahibi olduk. Budur... Ama bu ‘ortanca hanım’ meselesinde toplum yanlı bir yerden baktı olaya...


Pardon ama toplum bunu nereden bilsin? O size ‘ortanca hanım’ deyince, millet de, “Sen, 3 kadından biri misin?” der tabii...

-Ama şu an beraber olduğumuz bir yaşam biçimi yok ki! Bakın, bir sürü evlilik bitiyor. Erkeklerin bir kısmı, evlilik bittikten sonra bırakın eşlerini, çocuklarına bile destek vermiyor. Ali ise bir şeyler paylaştığı kadınlara, ilişkisi bittikten sonra da hakkaniyetli davranıyor, değer veriyor...


Ve para veriyor...

-Yok hayır! Ben Ali’den para almıyorum. Ben bir iş kadınıyım, yıllardır çalışıyorum. Müteahhidim, 5 tane apartman yapıyorum. Ama işi yaparken Ali hep arkamda, “Ona güvenin! Çok beceriklidir” diyor. Böyle manevi destekleri var, referans oluyor. Eminim,

o demese bu kadar iş alamam. Bağdat Caddesi’nde kentsel dönüşüm işleri yapıyorum...


HAMİLEYKEN BENİ ALDATTI

Şimdi ortancalığın dışında sizi tanıyalım...

- 1968 İstanbul doğumluyum. Babam Bulgaristan göçmeni bir aşçı. Annem Karadenizli bir ev hanımı. İki erkek kardeşim var. Muhafazakâr bir ailedeydik Bizimkiler beni bir ‘İslam fedaisi’ olarak yetiştirmek istediler...


Nasıl yani?

-Bugünkü cihatçılardan biri olmamı istiyorlardı. İslam yolunda ne yapılması gerekiyorsa yapsın! Bense 18 yaşında, militan bir gruba ait olmayacağımı, dahası kapanmayacağımı söyledim ve kendime modern bir hayat seçtim.


Nerede şimdi anne-baba?

-İkisi de rahmetli oldu. 8 sene önce annemi, 3 sene önce de babamı kaybettim.


Eğitim?

-Liseyi bitirdikten sonra halkla ilişkiler kurslarına devam ettim. İşletme ve aşçılık sertifikaları da aldım. Ve hayata atıldım.


Ali Ağaoğlu’yla nasıl tanıştınız?

-1998’de şirketinin satış pazarlama departmanında işe girdim. Sonra pazarlama koordinatörü oldum. O yıllarda Ağaoğlu daha markalaşmamıştı. Şirketin markalaşmasında ve bugüne gelmesinde çok büyük katkım oldu.


Kaç yaşındaydınız o zaman?

-30.


Sonra?

-Sonra, 32 yaşında patronuma âşık oldum. Her şey birdenbire oldu. Hiç aklımda yoktu. 17 Ağustos depremi olmuştu, evlerimizden çıkıp işyerlerimizin bahçelerinde kaldığımız bir dönemdi. Biz de yakınlaştık. Depremzedeler için birlikte omuz omuza, yardım organizasyonlarında çalışıyorduk. İşte o zaman âşık oldum. Tek taraflı değildi, o da bana oldu...


Ama evliydi...

-Tabii tabii. Ama şu an, nasıl tek başına ayrı yaşıyorsa, o zaman da yalnız yaşıyordu.


Nasıl yani?

-Şimdi üçüncü hanım Petek var ama Ali hâlâ tek başına yaşıyor. Hiçbir zaman bir kadınla birlikte oturmadı. Benim zamanımda da öyleydi. İlk eşinin de kendisine ait bir evi vardı, benim de vardı, Ali’nin de vardı. Hatta biz sevgiliyken bile benim ayrı evim vardı...


Siz hamile kalınca ne yaptı?

-Sevindi. Çünkü ben 38’ime gelmiştim ve anne olmak istiyordum. 


İki çocuğu zaten vardı. Siz, onun isteği, hilafına doğurmadınız yani...

-Yok canım, ikimiz, birlikte isteyerek yaptık.


Neden ondan çocuk sahibi olmak istediniz? Nesinden etkilendiniz?

-İlk başlarda neden etkilendiğimi ben bile çözemedim. “Dur, sevme, yapma!” dediğim de oldu kendi kendime. Ama çok doğal ve samimi buldum Ali’yi.


Karısından ayrılma beklentiniz var mıydı?

-Hayır yoktu. Çocuğu, kendim için dünyaya getirdim. “Karından ayrılacaksın, biz evleneceğiz!” diye asla baskı yapmadım. Ben zaten evlenmeyi isteyen biri değildim. Evlilik bana göre değil. Aynı evde bile yaşamak istemedim.


Siz adama âşıksınız, çocuğunuz da oluyor, aynı evde yaşamak istemez mi insan...

-Yok hayır, gerçekten istediğim bir şey değildi...


O zaman oğlunuzun, babasından ayrı olacağı baştan belliydi...

-Evet.


Bir çocuğun, hem anneye hem de babaya ihtiyacı var. Sonradan ayrılmayı anlarım ama siz, göz göre, ayrı olacağınızı bilerek doğurmuşsunuz. Neden?

-Öyle evli insanlar biliyorum ki, baba yıllarca Almanya’da çalışıyor, çocuklarını göremiyor. Ya da aynı evin içindeler, evliler ama devamlı kavga ediyorlar. Benim oğlum şu an 10 yaşında. Çocuk gelişim uzmanlarıyla dönem dönem görüşüyorum. Onlar bile hayret ediyorlar, “İki ayrı insandan nasıl böyle anne- baba birlikteymiş gibi çocuk çıkar?” diye. Çok huzurlu, kendisiyle barışık bir oğlum var...


Ne sıklıkta babasını görüyor?

-15 günde bir, bazen haftada bir, bazen de ayda bir. Özel günlerinde, karne aldığı günlerde filan.


Hiç geçmedi mi aklınızdan, “Bu adam beni seviyor! Karısından ayrılacak, benimle bir hayat kuracak” diye...

-Hayır, geçmedi. Ben sperm bankasından da alabilirdim ama almadım, çocuğu Ali’den

yaptım...


Siz bu adamdan sorumluluk istemiyorsunuz, “Evlen benimle!” demiyorsunuz, “Benimle yaşa!” demiyorsunuz, “Baba ol!” demiyorsunuz... Ee o zaman niye ayrıldınız? Yoksa ayrılmadınız mı?

-Ayrıldım. Çünkü başka birisine âşık oldu. Ben Amerika’ya çocuğumu dünyaya getirmeye gittiğim zaman beni aldattı.


O nasıl oldu?

-Oldu işte. 6 ay ayrı kaldığımız dönemde, onun hayatına başkası girdi. Şu an birlikte olduğu kişi. Bizim ilişkimiz de bitti...


Ne hissettiniz?

-Tabii çok kötü oldum. Birkaç yılda zor toparladım ama üstesinden geldim.


Bodoslama soruyorum... Kimileri, sizin, hayatınızı garanti altına almak için Ali Ağaoğlu’ndan çocuk yaptığınız söylüyor, doğru mu?

-Hayır! Benim daha önce de hayatım garanti altındaydı...


Çünkü 5 yıldır Ali vardı öyle mi?

-Alakası yok! Ben ondan önce de, Türkiye şartlarına göre evini, arabasını almış, ayda belli bir geliri olan biriydim. Ben hiçbir zaman hayat felsefemi para üzerine kurmadım.


Peki şunu anlamıyorum: Belli ki baba olmak isteyen biri değil, yalan söylemiyor...

-Evet.


“Eş de olamam” diyor. Bir var, bir yok. Zaten hep ayrı evi var...

-Evet.


O zaman, bir kadın, böyle bir profilden neden çocuk yapmak ister? Zengin olduğu için mi?

-Hayır. Ben oğlumu dünyaya getirdiğimde Ali bu kadar zengin değildi. Çevremdeki ayrılmış bütün kadınlar gibi çocuğuma sahip çıkarım diye düşündüm. Bir baba olarak sürekli var olmayacağını bildiğim halde yaptım. Toplumu karşıma alacak kadar cesurdum... 


E biraz da bencilsiniz sanki... Çocuk için zor değil mi?

-Hiç de değil, oğlum gerçekten çok mutlu.


Ama babasıyla büyüyemiyor...

-Olsun, babasıyla gurur duyuyor ve onu çok seviyor. Ayrı olduğu için de zerre kadar mutsuzluğu, eksikliği ya da kendine güvensizliği yok.


ORTANCA HANIM OLARAK HAREM HAYATI SÜRMÜYORUM

Ali Ağaoğlu, hakkında olumsuz yazı yazan bir kadın gazeteciye, korkunç bir mail döşenmiş ve gazetenin bazı yöneticilerini de cc’lemiş...

-Evet. Ama o benimle ilgili bir mesele değil. Petek’le ilgili. Petek, doğum gününde Hürrem tablosuyla fotoğraf çektiriyor. O kadın gazeteci de onunla ilgili bir şey yazıyor, “Diziler, insanlarımızı etkilemeye başladı!” türünden bir şey. Sanırım Ali’ye bir tür ahlak dersi veriyor...


Ali Ağaoğlu’nun yazdığı küfürlü cümleleri biliyor musunuz?

-Evet.


Bu, onun kişiliği mi? Ben inanamadım duyunca. İnsan nasıl bu kadar çirkin bir şey yazabilir?

-Valla, Ali’yi savunmak bana düşmez, ama ben o hanımefendinin defalarca Ali’ye kur yaptığını gördüm. Herkesin gözünün önünde yaşandı bu. Hatta Petek’in de gözünün önünde... Para için Ali’nin kapısını çalan pek çok insan var. Hatta şu anda da bir sanatçı, hakkında kötü şeyler söylüyor. Çünkü bir süre önce okul yaptırmak için para istedi. Ali de, “Başka sosyal sorumluluklar yapıyorum zaten” dedi, vermedi. O sanatçı da şimdi olumsuz beyanatta bulunmaya başladı. Bir şekilde ondan bir şey isteyip, kabul görmeyince insanlar böyle davranıyorlar.


Ne alakası var, ben de olumsuz şeyler yazdım... Parayla her şeyi satın alabileceğini düşünüyor olabilir mi Ali Ağaoğlu?

-Asla!


Bir kadına ağza alınmayacak küfürler ediyor, hakaret ediyor. Siz, her türlü onu mazur görüyorsunuz...

-Bakın, evet Ali yanlış şeyler yapıyor, yanlış şeyler söylüyor olabilir. Ama kötü niyetli bir adam değil, hatta saf. Komiklik yaptığını zannettiği için böyle davranıyor...


“Gazetelerin çoğunun reklam vereni olduğu için hakkında olumsuz yazı çıkmaz!” diyorlar. Bu konuda siz neler söyleyeceksiniz?

-Olur mu? Tabii ki çıkıyor...


Bu röportajdan onun haberi var mı?

-Var. Sizi aradığımı biliyor. “Ne istiyorsan söyleyebilirsin!” dedi.


Bu röportajı da izinle yapıyorsunuz yani... Sizin Ağaoğlu’ndan sonra bir sevgilinizin olması mümkün mü?

-Tabii ki mümkün. Gerçi 10 yıldır olmadı çünkü iki yıl anneme baktım, beş yıl da babama. O dönemde kendimle çok fazla ilgilenemedim. Ama son birkaç yıldır daha toparlamış vaziyetteyim. Bir sevgilim olursa, bir şey diyeceğini zannetmiyorum...


Ben de diyecektim ki, bir sevgiliniz olursa, verdiği tazminatı ya da parayı keser mi?

-Ben ondan ne tazminat alıyorum ne de para... Kendi mülklerim var, onlardan kira alıyorum. 35 milyon dolarlık bir inşaat şirketi yönetiyorum. Zaten para kazanıyorum, ondan niye para alayım? Ama çocuğumuzun okul parasını yatırıyor, ona hediyeler alıyor...


Peki o, kendi evinde yaşıyor. İsterse büyüğe gidiyor, isterse ortancaya, isterse küçüğe... Öyle mi?

-Ben gelse niye hayır diyeyim? Normal bir erkek arkadaşım da benim evime girip çıkıyor. Kaldı ki çocuğumun babası. Tabii ki girip çıkabilir evime. Ama arkadaş olarak.


Siz bu röportajı neden vermek istediniz?

-Ben de varım demek için! Üstelik Ali’siz varım! Onu, parası için de tercih etmedim. Ona âşık oldum, ondan çocuk yaptım. Ama geçti, bitti. Artık onu beklemiyorum. Bana dönsün istemiyorum. Ve şu anda onunla, ‘ortanca hanım’ı olarak harem hayatı sürmüyorum. Çocuğumun babası, dostum, arkadaşım o kadar. Adamın da kötü niyeti yok. Parodi yaptığını zannediyor. Twitter’da fenomen çocuklar var ya, Para Ali gibi, bence ona öykündü o basın toplantısında. Komik olmak istedi, aklınca espri yaptı. Mesela Para Ali diyor ki, “Ben öldüğümde, 5+1 daire dağıtın, ne o öyle, fakir gibi helva dağıtmayın arkamdan!” O çocuğun yaptığı esprilere çok gülüyor, o da gazetecileri güldürmek için karanfil, gül esprisini yaptı...


‘Ortanca hanım’ da öyle bir şey mi?

-Evet. Niyeti milleti güldürmekti...


Valla söylemezsem çatlarım: İnsanda gurur diye bir şey vardır... Biriyle birlikte olursun, seni tercih etmezse, senin için bir takım şeyleri göze almazsa, sen adamdan vazgeçersin! “Beni istemeyeni, ben hiç istemem!” dersin, suratına bakmazsın! Aşkından ölsen bile, yürür gidersin. “Bir de böyle bir adamdan çocuk yapmak mı? Asla dersin!” Siz ise tam tersini yapmışsınız...

-Bazen gerçekten kendimize hâkim olamıyoruz... Çok sevdiğimiz için oluyor bunlar! Bırakıp gidemiyoruz. Ben açıkçası, “Bu sevgiyi bir sene de olsa, beş sene de... Yaşayacağım!” dedim. Bir gün biteceğini bile bile yaşadım... O gün benim doğum günümdü ve oğlum, “Babamla beraber senin doğum gününü kutlayalım!” dedi. On yaşındaki çocuk, bu organizasyonu kendi yaptı. Ben gerçekten paraya düşkün biri olsaydım, giderdim, özel yerlerde, özel doğum günü partileri yapardım. Biz, o gün, üçümüz birlikte, İstiklal’de Şampiyon’da kokoreç yedik...


AYAKLARINA MASAJ YAPARDIM

Sevgiliyken ortalıkta mıydınız?

-Yok. 5 yıl boyunca, dışarıda yiyelim, içelim pek olmadı. Bana gelirdi, televizyon izlerken, ben her akşam ayaklarına masaj yapardım.


O size yapar mıydı?

-Yapmazdı. İş hayatındayken de, ben onun için deli gibi çalıştım.


Pardon ama o size ne yaptı?

-“Çok çalışkansın!” deyip, beni devamlı takdir etti! “Sen, ben olmasam da çok iyi noktalara gelebilecek birisin!” dedi. Hâlâ da öyle söylüyor...


OKU ADAM OL DEDİLER OKUMADIM MİLYARDER OLDUM!

Nedir bu Para Ali olayı?

Sosyal medyaya meraklı kendi halinde bir çocuk. 7 çocuklu ailenin bir oğlu. İnternet kafelerinde filan uyuyan biri. ‘Para Ali’ diye bir hesap açıyor. Ve Şahanvari espriler üretiyor. “Issız bir adaya düşsem, adayı satın alırım dememiş miydi” diye tweet atıyor mesela altında da bir ada ve Ali’nin bir fotoğrafı. “Oku, adam ol dediler okumadım,

milyarder oldum” 500 bin takipçiye ulaşıyor, Ali’nin de pek hoşuna gidiyor. Bir güN şirkete çağırıyor. Çocuk çekinerek geliyor, “Bana bir şey mi yapacak, kızacak mı?” filan diye. O da, “Yok!” diyor, “Sana kızmıyorum, aksine çok hoşuma gidiyor, devam et...” Hatta, çocuğa destek de veriyor...



Baktım ben o tweet’lere. Para dışında bir espri yok. “Kıroyum ama para bende!” gibi, nesi ilginç bunun?

-Ali’yi eğlendiriyor. Aklınca kendisiyle de dalga geçiyor. Büyük PR’cılar bile ona, “Senin yaptıklarını başka biri yapsaydı, çoktan ticari hayatı zarar görürdü” diyor, ama hiç de öyle olmadı. İnsanlar onu samimi buluyor.



Hürriyet / Ayşe Arman 


Geri Dön