23 / 12 / 2024

Berna Laçin: İnsanın yaşadığı evi kendisine benzemeli!

Berna Laçin: İnsanın yaşadığı evi kendisine benzemeli!

Ünlü Oyuncu Berna Laçin dört yıl önce taşındığı Kandilli'deki evinde vakit geçirmeyi seviyor...



Kaç yıldır bu evde oturuyorsunuz
Kızım Ada ilkokula başlarken taşındık; yani 3 buçuk yıl önce.

Neden Kandilli' de oturmayı tercih ettiniz
Daha önce Dragos'ta oturuyorduk. Sonra bir günde taşınmaya karar verdim. İspanya'dan seyahatten dönmüştük, ertesi gün "Ben ev bakmaya gideceğim" dedim. Eşimle bu eve bakmaya geldiğimizde ise görür görmez burayı sevdim ve "Bu ev çok güzelmiş, burayı lütfen alalım" diye ısrar ettim. Ama tabii ben bu kadar istekli olunca alırken tek kuruş indirim yapmadılar bize... (gülüyor) Ancak bir buçuk yıl taşınamadım, çünkü Dragos'taki evden de kopamadım. Kızım da o evde doğduğu için orayı da seviyordum. Bir ara "iki evim var" şeklinde gezdim anlayacağınız.(gülüyor)

Bu evin dekorasyonu kime ait
Kusursuz, örnek daire tipi evleri sevmiyorum. Titizliği ve düzeni severim ama bir evin kendi tatlı kalabalıklığı olmalı bence. Birinin gözlüğü, birinin okuduğu bir dergi, yarım kalan bir kitap... İnsana ait detaylar belli olmalı. Herşey çok jilet gibi olmamalı, öyle evler bana çok süslü kadınlar gibi geliyor. Ben giyinip dışarı çıkarken de çok uğraşılmamış görünmeyi seviyorum. Aslında uğraşırım ama bakıldığında sanki hemen bir pantolon, gömlek geçirip çıkmışım gibi görünürüm. Bu evde de öyle oldu; tamamen göz zevkim, her tarafta sevdiğim eşyalar var. Sadece bir mimar arkadaşımdan alt yapı anlamında yardım aldım. Örneğin, sesten çok rahatsız olduğum için yatak odama ses izolasyonu yapıldı...

İyi mal almayı ve o malı kullanmayı severim

Sanırım en sevdiğiniz renk yeşil değil mi
Yeşil de severim ama esas turkuaz hastasıyım. Çalışma odası turkuazdır mesela. Ya duvar kağıdı kaplı. Bu İtalya'dan çok modern koltuk takımı getirtmiştim. Ancak bir türlü kendime ait hissedemedim. Sonra Fatih Kıral Mobilya'nın vitrininden Amerika’dan getirtilmiş olan yeşil koltukları görür görmez "işte bu” dedim. Çünkü ben çok modern değilim. Öyle dümdüz çizgiler değil istediğim. Klasik tarzı çok seviyorum. Onu koruyup kendi içinde sade bir ortam yaratmayı tercih ediyorum.  Klasik parçalar bulunsun ama bütününde sade olsun. Her yerde her eşy olması yerine boş alanları ve parke görmesi severim.

Mobilya alırken neye dikkat edersiniz
İyi mal almayı ve o iyi malı devamlı kullanmayı severim. "Aman bozulmasın; kenarda dursun" demem. Çünkü birşey güzelse eskidiğinde de güzel olur. Şuna benziyor; bir kadın güzelse hangi yaşta olursa olsun güzeldir... Mal da öyle; aldığın eşya kaliteli değilse kötü yaşlanır. Eşyalara iyi bakmak demek, onları kullanmamak demek değildir. Halı kullandıkça parlar mesela. Ahşabın dokusu yumuşar ve kendi dokuları çıkar içinden. Gerekirse çizilsin; o benim için eşyaya güzellik katan birşey. Yüzdeki güzel çizgiler gibi... Onun için de eşyanın iyisini alırım; öyle uyduruk şeyler almam ama aldığım şeyi de çok uzun yıllar boyunca kullanırım.

Evinizdeki şömine çok şık Yakıyor musunuz sık sık
Normalde çok kullanırım; ama bu evde çok kullanmadık. Evimin her tarafı bahçe; her tarafı cam. Onu da çok seviyorum. Genelde salonlar üst kattadır. Ama burada salonun giriş katında olması çok hoşuma gitti. Ben dışarlıklı ev seviyorum çünkü. Biz İzmirliler dışarlıklı deriz.

Hayatı demlemeyi çok seviyorum
Bazen aynı koltukta beş saat oturduğumu oluyor

Evde nasıl vakit geçirirsiniz
Şu konuştuğumuz mutfakta bazen 5 saat falan oturuyorum. Koltuğa resmen izim çıkıyor (gülüyor) Salondaki yeşil tekli koltuk da benim; bir ordayım bir burada... Evde vakit geçirmeyi çok seviyorum; hiç sıkılmam. Herkes beni çok hareketli görür; o yüzden de pek evde oturmam sanır. Ancak çok huzurlu bir tip olduğum için "Aman durduğum yerde duramıyorum" demem. Her zaman oyalanacağım birşeyler bulurum; kitap okurum, dergi bakarım, bir arkadaşım gelir kahve içeriz... Hayati demlemeyi çok seviyorum. Nasıl ki bir çay demlenmeden bir şeye benzemiyor. Eskilerin bir lafı vardır ya "ucuz mal alacak kadar zengin değilim" diye; ben de hızlı yaşayacak kadar uzun yaşama sahip değilim. Yaşam çabuk bitsin istemiyorum. Hızlı yaşamak dolu dolu yaşamak demek değil ki... İnsanların son yıllarda öyle bir yanılgısı var. Zannediyorlar ki çok hızlı yaşarlarsa daha çok şey yapmış oluyorlar.
Halbuki zaman dediğin şey o kadar göreceli ki; hızlı olduğunda çok daha çabuk eriyor. Hayat çok hızlı çekilmiş bir film gibi geçiyor. Ben zamanın nasıl geçtiğini anlamak istiyorum ve inşallah da güzel şeyler yaşayarak anlamak istiyorum.

Bahçenizdeki rengarenk çiçeklere bakmak bile yeter o zaman size...
Tabii ki... En sevdiğim şeylerden biri oturup uzun uzun o çiçeklere bakmak; onlan izlemek ibadet gibidir benim için. Ya da arkadaşım gelsin uzun uzun sohbet edeyim; onu anlayayım, onun beni anladığına emin olayım. Yoksa acele acele ne oluyor ki; esas o boşa geçen zaman. Durduğum zaman benim için boşa geçmiyor; herşeyi hissediyorum çünkü. Doğayı hissetmek de çok önemli. Dragos'tan Kandilli'ye taşınmamın nedeni de bu işte. Çok vıcık vıcık yerlerde duramıyorum, çok şehir içi sevmiyorum. Kandilli hem çok içeride hem de dışarıda. Bebek'in tam karşısı... 10 dakikada motorla geçiyorum. Burada bir butik otele gelmişim gibi hissediyorum.

Ev işleriyle aranız nasıl
Ev işi yapmıyorum ama yapılacakları organize etmeyi seviyorum.

Ev alışverişi sever misiniz peki
Severim; markete gitmeyi de severim. Deterjanları koklayıp alırım. Evimin belli bir kokusu vardır, devamlı değişsin istemem.

 Koltukların üzerindeki semazen desenli yastıklarınız da çok dikkat çekici...
Duvarlarda, yastıklarda, yüzüğüm de bile semazen vardır. Mevlana aşığıyım; onun orada olması kendimi iyi hissettiriyor. "Aman da buraya nasıl bir yastık alsam" demiyorum. Gördüğümde beğeniyorum ve alıyorum. Yoksa "Dekorasyona uyuyor mu, rengi tutar mı" değil derdim. Böyle yapınca da sonucu herkes çok beğeniyor... Evler sahiplerine benzemeli. Bazen bakıyorum çok alaturka bir kadın özeniyor ve çok modem bir ev yaptırıyor. Oysa ben Mevlana seviyorsam evimde semazenler; mavi seviyorsam ve renkli objelerim olmalı. Bana benzemeli, çünkü önemli olan yaşadığım evi öncelikle benim sevmem.

Çok kalabalık misafir tercih etmem
Ev sizin için ne demek Bir de en çok kullandığınız eşya hangisi
Evin anlamı "yuva" dır... En çok kullandığım eşya ise koltuğum ve pufum.

Arkadaşlarınızı çok sık davet eder misiniz
Evet ama çok kalabalık sevmiyorum. Belli sayıda misafir tercihim. Çünkü bir saatten sonra iş, partiye dönüyor ve ben parti insanı değilim. Ama yazları Bodrum'daki yazlığımıza gidiyoruz. O kalabalık gruplan orada ağırlıyorum.

Mükemmeliyetçi birisiniz değil mi
Maalasef, en sevmediğim huyum. Kızımda da var. Mükemmeliyetçi olmak, aslında hiçbir zaman mükemmel olamayacağını bilip ısrarla bunu aramak demek. Yorucu, çünkü boşa bir uğraş aslında.

Önümüzdeki günlerde sizi dizilerde görecek miyiz
Galiba, evet. Bir sit-com görüşmem var. Biliyorsunuz çok uzun sürüyor diye dizilerde oynamıyorum. Ama bu sitcom'un senaryosunu çok beğendim. Bir yandan da reklam çekimlerim devam ediyor.

Bir de kitap yazıyordunuz sanırım...
Evet, uzun hikaye diyelim. Kış aylarında yazmaya başladım. Çok iyi gidiyordum ama son iki aydır ara verdim. Tekrar başlayacağım kaldığım yerden. Bir de yeni sezonda yeni tiyatro oyunum başlıyor. Çok heyecan veriyor bu bana. Provalarına yakında başlayacağız. Engin Alkan yönetecek. Adı "İyi İnsanlar" çok modern ve çok değişik bir oyun.

Banu Duran/Vatan


Geri Dön