20 / 11 / 2024

Bir ofisin ruhu olmalı!

Bir ofisin ruhu olmalı!

Yemeksepeti Nevzat Aydın, Capital Dergisi'nde yayınladığı yazısında "Bir ofisin ruhu olmalı" başlıklı yazısına yer verdi. İşte yazının detayları...




Gelişen dijital dünyayla birlikte ofislerin tasarımları birçok değişime uğradı. 1950‘li yıllarda ofis içinde konuşmaları teşvik etmek ve daha mutlu bir iş gücü oluşturmak için masalar organik gruplar halinde düzenlenerek kullanıldı. 1980”lerde ise ofisler küpler içine taşındı. Mahremiyet sağlamaya yönelik yapılan bu düzenlemelerle çoğu çalışan kapalı alanlarda çalışmak zorunda bırakıldı.

Bu küpler çalışanların verimliliğini olumsuz yönde etkiledi, motivasyon düştü ve istenilen ekip çalışmaları sağlanamadı.

2000’lerde ise ofisler rahat oturma alanları ve oyun alanlarıyla çok amaçlı mekanlara dönüştü. Bir ara home office trendi de denendi. Hem maddi hem de iş verimliliği anlamında şirketlere katkı sağlayacağı düşünülen bu trend hakkında da ciddi soru işaretleri var. Şimdi son trend ise ortak çalışma alanlarının bulunduğu, daha eğlenceli ve yenilikçi şirketler...

Çalışma ortamı, kuşkusuz çalışan verimliliğini en çok etkileyen değişkenler arasında. Kurum kültürünü yansıtan, çalışan odaklı tasarlanmış ofisler, bugün tüm markaların dikkate alması gereken bir parametreye dönüştü. Öte yandan günümüzde ofisler, marka özünün değerli bir uzantısı haline de gelmiş durumda. Bir markanın nasıl bir çalışma ortamına sahip olduğu, markanın tüketicileri ve paydaşları nezdindeki algısının önemli bir parçası. Bu nedenle günümüzde markalar, ofis yatırımlarını pazarlama yatırımının bir parçası olarak da değerlendiriyor.

ŞEFFAF VE AÇIK İLETİŞİM

Dünyada verimli çalışma ortamlarının karakteristiklerine baktığımızda birinci sırada “şeffaf ve açık iletişim”in geldiğini görüyoruz. Şeffaf ve açık iletişim, çalışanların söylediklerinin bir değeri olduğunu hissetmeleri anlamına geliyor. Bu da kuruma olan aidiyetlerini artırıyor.

Diğer bir verimli çalışma ortamı karakteristiği ise “çalışma ve hayat dengesi”. Çalışanların iş dışındaki hayatlarını da olumlu yönde etkileyen bir iş tatmini çok önemli. Aynı şekilde sosyal hayatında mutlu olan çalışan, bu mutluluğunu çalışma ortamına da yansıtıyor.

Öte yandan belirtmek gerekir ki iş yeri ortamıyla kültürü birbirinden tamamen farklı, ancak birbirinin içine geçmiş iki kavram. Herkesin kapalı kapılar ardında veya kübiklerde çalıştığı bir iş yerinde takım çalışması ya da herkesin fikrini paylaştığı bir kurum kültürü de beklenemez.

“Eğitim ve gelişim odaklı” bir çalışma ortamı da çalışanların geliştiği ve günümüzde yaşanan hızlı değişime adapte olduğu bir dünyayı temsil ediyor. Bu tür bir çalışma ortamı hem bireysel hem de kurumsal olarak gelişimi sağlamak isteyen bir iş yeri için olmazsa olmaz kriterlerden.

“Takım ruhu”, tüm şirketlerin çalışanlarında yaratmak için uğraştığı bir kavram. Sosyal bir yaratık olan insanoğlu, çoğunlukla bir gruba ait olmak ister. Seth Godin’in Türkçeye “Takım Oyunu” olarak çevrilen “Tribes” (Kabileler) adlı kitabında da bu konuya önemle değinilmektedir. Hepimiz bir gruba ait olmak isteriz. Bu da takım ruhunun bir iş yerinde olumlu bir ortam oluşturmak için önemli bir kriter olduğunu gösteriyor.

YÜKSEK PUANLI İLK 5

Öte yandan iş hayatına yeni atılmış olan bir nesil var karşımızda ve hayata bakış açıları gibi iş yeri ortamına da bakış açıları önceki kuşaklardan oldukça farklı. Quantum Workplace’in Best Places to Work araştırmasında, iş hayatına yeni atılmış olan bu neslin önem verdiği olumlu çalışma ortamı kriterlerinden en yüksek puan alan ilk 5’i ise şu şekilde: “Yarışmacı, eğlenceli, dost canlısı, ödüllendirici, meşgul.”

Günümüzde X, Y ve 2 kuşakları artık birlikte çalışıyor. Bu nedenle oluşturulacak çalışma ortamının bu 3 kuşağa da hitap etmesi gerekiyor. Bugün kime sorsanız, Google’da ya da Facebook’ta çalışmak istediğini söyleyecektir. “Çalışmak İçin En İyi Şirketler” Araştırması’nda birinci sırada Google geliyor, Bunun nedeni elbette sadece çok eğlenceli bir ofisinin olması değil. Pek çok faktör Google’ı en çok çalışılmak istenen şirket yapıyor ki bunun ilk sırasında yukarıda da belirttiğimiz “şeffaf ve açık iletişim” geliyor.

Tabii Facebook’un ofisi de (aslında ofisten çok bir şehir de diyebiliriz) yenilikçi ofis kavramını bir adım öteye taşıyanların başında geliyor. Çalışanların yaşamak ve çalışmak için tüm ihtiyaçlarını karşılayabileceği öngörülen bir yerden bahsediyoruz. Tam anlamıyla bir habitat. Böyle bir çalışma ortamının elbette riskleri de var. “Çalışma ve hayat dengesi” çok önemli. Tüm yaşamını ofiste geçireceği ve tüm sosyal yaşamının aynı zamanda çalışma yaşamı da olması, çalışanın dış dünyayla etkileşimini de kısıtlayacaktır. Sanki Facebook sosyal bir deney yapıyor, ben de merakla takip ediyorum.

EV KONFORUNDA OFİS

Globaldeki büyük teknoloji firmalarına baktığımızda ses getiren ve dünyaya öncülük eden ofisler yarattıklarını görüyoruz. Bugün Türkiye'de de çalışma ortamı nedeniyle çalışılmak istenen şirketler mevcut. Yemeksepeti bu açıdan iyi örneklerden biri. Yemeksepeti’nin ilk planlı yerleşkesi Yemeksepeti Kanıpüs, 2011'de “1 saat daha fazla zaman geçirmek isteyeceğiniz ofis” fikriyle kuruldu. Ofiste yaratılan ortam pek çok şirkete de örnek olurken Yemeksepeti, Türkiye’nin çalışılmak istenen şirketlerinden biri haline geldi. Yaşanan büyümeyle birlikte oluşturulan yeni ofis Yemeksepeti Park’ta ise “horne office” yerine ev konforunda ofis deneyimi yaratıldı. Yemeksepeti’nde yalnızca mesai tamamlamayı bekleyen değil, ofiste kalındığı süre boyunca orada olmaktan mutluluk duyan bir çalışan profili hedefleniyor. Bu yüzden Yemeksepeti Park Türkiye’nin en iyi ve en yenilikçi ofisi olarak tanımlanıyor.

Bu kapsamda Yemeksepeti Park; çalışanlarının verimliliği, kalıcılığı ve memnuniyetini artırmak adına esnek çalışma alanlarıyla en yeni trendlerin Türkiye’deki temsilcisi. Global şirketlerin uyguladığı birçok gelişmeyi kendi içinde değerlendirip kendisine en uygun hale getirip uyguluyor. Şeffaflığı, çalışan memnuniyetini ve dinamizmi temel alan, alt üst ilişkisi olmadan herkesin konforu düşünülerek kurum kültürünü ve değerlerini yansıtacak şekilde tasarlanan Yemeksepeti Park, yeni nesil çalışan profilinin isteklerini öncelik olarak benimseyerek sıradanlıktan uzak, esnek ve özgür ofisler yaratıldı.

Yukarıda bahsettiğim “şeffaf ve açık iletişim” ile “takım ruhu” bugün ofis yapılanmasında tüm dünyada önde gelen kriterlerden. Pek çok şirket ofislerini bu iki kriteri ön plana alarak planlıyor. Ortak alanlar bu kriterlerin özünü oluşturuyor. Yemeksepeti Park’ta yer alan 27 farklı ortak alan sayesinde çalışanlar, kapalı bir odaya tıkılarak bir masa başında saatlerce toplantı yapmak yerine, bu tarz oıtak alanlarda bir araya geliyor. Hatta o sırada farklı bir konu için o ortak alanda bulunan bir çalışan da dahil olabiliyor. Böylece daha etkili ve daha iyi fikirler çıkıyor. Yine şeffaf ve açık iletişim kriteri kapsamında duvarlar yerine camla ayrılması, çalışanlar için psikolojik açıdan önemli bir özellik.

Yemeksepeti, start up ruhunu koruyarak dinamik kalan ve bu dinamizmi bünyesindeki genç çalışan profiliyle yansıtan bir şirket. Yeni ofisin tasarımı da bu mirasa uygun bir şekilde yapıldı ve bir ruh katmaya dikkat edildi.

Tüm bu yazıyı, başlık çok iyi özetliyor aslında: “Bir ofisin ruhu olmalı...” 


Geri Dön