15 / 11 / 2024

Boğaz Hakkında Her Şey kitabında İstanbul Boğazı'nın en yeni bilgileri bulunuyor!

Boğaz Hakkında Her Şey kitabında İstanbul Boğazı'nın en yeni bilgileri bulunuyor!

Profesyonel turist rehberi Saffet Emre Tonguç ve İngiliz seyahat yazarı Pat Yale'in kaleme aldığı ‘Boğaz Hakkında Her Şey' adlı kitapta, bir uçtan bir uca İstanbul Boğazı'yla ilgili en yeni bilgiler yer alıyor




 

İstanbul tartışmasız dünyanın en güzel şehirlerinden biri... Binlerce yıllık tarihi, farklı kültülerin buluşma noktası olması ve muhteşem coğrafyasıyla ‘dünyanın başkenti’ olmayı da fazlasıyla hak ediyor. İstanbul Boğazı ise, işte bu güzel şehrin en önemli parçalarından biri... Şehir üzerine yazılan şiirlerde, şarkılarda ve romanlarda mutlaka Boğaz’ın adı geçiyor. Özellikle Osmanlılar döneminde ayrı önem kazanan Boğaz, Osmanlı yaşam kültürünün önemli bir parçasıydı. 17’nci ve 18’inci yüzyıldan itibaren daha da önem kazanarak yalılar, köşkler ve saraylarla donatıldı. Kayık sefaları, mehtap buluşmaları şairlere, yazarlara ilham verdi...  Boğaz bugün de aynı ihtişam ve güzelliğini muhafaza ediyor. Boyut Yayınları’ndan çıkan ve turist rehberi Saffet Emre Tonguç ve İngiliz seyahat yazarı Pat Yale tarafından hazırlanan ‘Boğaz Hakkında Her Şey’ adlı çalışma, boğazın bir uçtan bir uca bütün güzelliklerini gözler önüne seriyor. Tonguç ve Yale, boğazın narin yalılarını, süslü köşklerini, muhteşem saraylarını ve seyrine doyum olmayan manzaralarını fotoğraflar eşlğinde anlatıyor.   KANDİLLi: Boğaz’ın Anadolu Hisarı’yla Vaniköy arasında kalan en güzel köşelerinden biri, Kandilli... Boğazın göz alıcı yalıları da sahili boyunca uzanır.     Beylerbeyi Sarayı: Sultan I. Mahmut, 1829’da ahşap bir sahil sarayı yaptırır. Ancak bu saray, 1851 yılında çıkan yangında zarar görür. Sultan Abdülaziz, 1861’de buraya yeni bir saray yaptırmaya karar vererek ünlü mimarlardan Sarkis Balyan’ı görevlendirir. Sarayın inşaatı dört yıl sürer. Göz kamaştıran incelikte süslemelerle bezelidir, paha biçilemez değerde antika eşyalar ve muhteşem avizelerle donatılmıştır. Haremlik ve selamlık olarak iki bölüm halinde ve yazlık olarak inşa edilen sarayda, 26 oda ve 6 salon vardır. Saray baştan aşağı Hereke halılarıyla döşenmiştir. Duvarlardaki gemi ve deniz tabloları, dünyanın en güçlü donanmalarından birini oluşturan Sultan Abdülaziz’in deniz tutkusunu simgeler. Sarayın ünlü ziyaretçileri arasında yer alan Fransız İmparatoriçesi Eugenie, 1869’da bu sarayda kalmış ve gördüklerinden çok etkilenerek, Paris’e döndüğünde buradaki pencelerin aynısını Tuileries Sarayı’na yaptırmıştır.   Boğaz sularının Marmara ve Haliç’le buluştuğu noktada bağdaş kuran Topkapı Sarayı... Osmanlı tarihi boyunca isyanların, saray oyunlarının, zaferlerin ve görkemli törenlerin mekanı... Hemen önünde 1643 yılında Sultan İbrahim tarafından yaptırılan Sepetçiler Kasrı bulunuyor.     Mısır Konsolosluğu: Bebek’in en güzel binalarından Mısır Konsolosluğu yalısı, birçok paşaya ev sahipliği yaptı. Bunlardan en ünlüsü, Sultan Abdülaziz dönemi Osmanlı sadrazamlarından Ali Paşa... Ali Paşa birçok önemli devlet işini bu yalıdan yürüttü. 1858 tarihli Karadağ Konferansı ve Girit isyanının bastırılması planları bu yalıda yapıldı. Fransız İmparatoru Joseph burada misafir edildi. Yalı daha sonra Sultan II. Abdülhamit tarafından satın alındı ve son Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın annesi Hidiva Emine’ye hediye edildi. Osmanlı tarihinde ‘paşa’ unvanını alan tek hanım olarak bilinen Valide Paşa, daha sonra bu yalıyı konsolosluk olarak kullanılması şartıyla Mısır devletine hediye etti.   Anadolu Hisarı: İstanbul’u fethetmek için çok uğraşan Sultan Yıldırım Bayezid, 1395 yılında Göksu deresinin boğaza döküldüğü yerde bu hisarı yaptırmış. Yapıldığı dönemde “Güzelce Hisar” olarak bilinen hisar, zamanla Anadolu Hisarı adını almış. Yıldırım’ın torunu Fatih de, İstanbul’u kuşatmadan önce bu Hisar’ın tam karşısına Rumeli Hisarı’nı yaptırmış.   Bebek: Bir zamanlar küçük bir balıkçı köyü olan semtin tarihi Hıristiyanlık öncesi döneme kadar uzanıyor. ‘Bebek’ isminin nereden geldiğine ilişkin çeşitli rivayetler var. Bunlardan biri şöyle: İstanbul fethedildikten sonra bu bölgenin idaresi Bölükbaşı Mustafa Çelebi’ye verilir. Mustafa Çelebi o kadar yakışıklıdır ki, ‘Bebek Çelebi’ olarak anılır. Semt de Bebek Çelebi’ye atıfla ‘Bebek’ olarak anılmaya başlar. İlk dönemlerde saraylılar ve halk tarafından yazlık olarak kullanılan bu bölge, zamanla sürekli yerleşim yeri halini aldı. Bugün de İstanbul’un en şık semtlerinden biri. Milliyet Cadde

Geri Dön