Genel

Büyük Bizans Sarayı üzerinde yapılan otel 5 ayda bitti!

Son bir yıldır, İstanbul’da inşaat sektöründe önemli bir reform yapıldı, daha doğrusu inşaat sektöründe değil “yık, yap, sat” sektöründe...

Bildik bileli, şehrin içinde inşaat yapılacaksa, derme çatma tahtalarla, yırtık pırtık sac levhalarla çevrilir, kum deposu, demir atölyesi, harç yapıp beton dökme yeri sokak parsellenir, oradan ne yaya geçer, ne de araç...
Artık o sokak, inşaat zorbalarınca işgal edilmiştir, hele karşı çık da gör!
* * *
Dedik ya, şimdi öyle değil; reform yapıldı.
Önce uydurmasyon levhalar koymaya başladılar:
“Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz!”
Yetmedi, bu defa inşaat çevresini tahta perdelerle kapladılar, içerisini görmek mümkün değil, ne yaparsan yap!
* * *
Bir süre sonra “sunta”dan yapılmış muntazam perdeyi sökerler.
Arkasından nemi çıkar
Tarihi eser üzerine kurulmuş, beş katlı bir otel...
Nasıl olur, Acun Ilıcalı’ya sorun, “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışmasına katılanlar nasıl, nerede, neleri çıkarıyorlarsa, bu inşaatçılar da tahta perdenin arkasından beş katlı oteli çıkarırlar!
Olay Sultanahmet’te, Bizans sarayı kalıntıları üzerinde bir otel yapılacağı ihbar edilir. Belediye hemen koşar gelir.
Ne hikmetse içeride kimse yoktur; tahta perdeyle çevrilidir.
* * *
Bir süre sonra bir ihbar daha...
İnşaat başladı.
Yine koşar gelirler “yapı tatil” tutanağı tutarlar, mühürlerler...
Bir süre sonra mühür koparılır, inşaat devam.
Beş ay içinde otel biter!
Bitmeseydi şaşardık.
Kaçak inşaat bu düzen içinde yapılır.
İnşaatçı, belediyenin ne yapacağını bilmektedir.
Yıkacak değillerdir ya!
Kimin haddine düşmüş, tek katlı gariban gecekondusu değil bu, beş katlı beş yıldızlı, turistik otel.
Üstelik temelinde de “Bizans sarayı” var, turistin hoşuna gider.
Bizans sarayının üzerine oturmak...
* * *
“Radikal” gazetesinde “Kentine sahip çık” başlığı altında yayımlanan Ömer Erbil’in haberlerini okumanızı tavsiye ederiz.
Yok, yok, katiyen yanlış anlamayın....
Bizans sarayının üzerine otel kurdu diye kimseyi suçlayamayız.
İşin gereği budur!
* * *
Rivayet odur ki, Temel ile Dursun Amerika’ya giderler, bir şehrin belediye başkanının hemşerileri olduğunu öğrenirler, hemen koşarlar.
Fırsat bu fırsat, belediye başkanına sorarlar...
“Hemşerim, kaç kat müsaade var”
“Burada öyle şey yok, istediğiniz kadar yapın!”
Artıra artıra yüz kata gelirler.
Tam çıkarken dönerler.
“Hayrola ne oldu”
“Sağolasın da sormayı unuttuk, yüz kattan sonra iki çekme kat yapabilir miyiz, kaçağa girmeyelim de!”
 

Hasan Pulur/Milliyet