Cenk Kangöz, mimarlığı bırakıp oyunculuğa başladı!
Cenk Kangöz, mimarlık okudum, bitirdim. Sonra Fransa’ da iki senelik Uluslararası İlişkiler programı aldım. “Ben bu işi yapmayacağım, ben içimdeki işi yapacağım, oyuncu olacağım” dedim...
‘Medcezir’de ‘Hasan’ karakterine hayat veren Cenk Kangöz, farklı kötü karakterleri oynamaktan zevk aldığını söylüyor. Oyunculuk tutkusu için baba mesleğini bırakan Kangöz, “Bu işi yapmayı kalpten istedim” diyor.
33 yaşından sonra oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
Ortaokul ve lise yıllarında tiyatroya aşıktım ve devamlı bu işin için içinde olmak istiyordum. Tiyatroya aşkım da annemle gittiğim ‘Lüküs Hayat’la başladı. O oyunu izledikten sonra gözlerim dolmuştu, burnum sızlamıştı. “Ben de orada olmak istiyorum” demiştim. Rahmetli babam mimardı, o da beni devamlı mimar olmam yönünde teşvik ediyordu. O yüzden mimarlık okudum, bitirdim. Sonra Fransa’da iki senelik Uluslararası İlişkiler programı aldım. İstanbul’a döndüm, ev ve aile işimizle ilgilendim. Ne zaman ki 33 yaşına geldim, “Ben bu işi yapmayacağım, ben içimdeki işi yapacağım, oyuncu olacağım” dedim ve başladım.
İlk oyunculuk deneyiminiz bir sinema filmiyle oldu...
Sevdiğim bir yapım firması ve arkadaşım oyuncu Şafak Sezer bir gün beni toplantıya çağırdı, “Seni filmde oynatacağız” dediler. O zamanlar ne menajerim var, ne de eğitimim... Sadece içimdeki bu aşk var. İlk işim ‘Kolpaçino’ filmiydi.
Şafak Sezer’in bendeki yeri büyük. Yakın dostumdur. Oyuncu olmak istediğimden haberi yoktu ama bana bu kapıyı o açtı.
Oyunculuğunuzu nasıl geliştirdiniz?
Oyunculuğun doğuştan gelen bir yetenek olduğuna inanırım. Sonra kilometre ile başka noktalara geldiğine inanıyorum. Ben de gittim Akademi 35 Buçuk’ta Vahide Perçin ve Altan Gördüm’le onların eğitimini aldım. Hatta eğitim sonlarına doğru gittim kapılarını çaldım, konuşmak istedim. Öyle güzel idealist insanlardı ki, para kazanmak için değil insanlara bir şeyler vermek için bir okul açmışlar. Evlerine gittim ve “Hocam benden bir şey olur mu, devam edeyim mi?” dedim , “Devam et, olur” dediler. Bu sırada ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisinden teklif geldi. Yedinci bölümde diziye girdim, sonuna kadar oynadım.
Kötü karakter rollerinin üzerinize yapıştığını düşünüyor musunuz ?
Aslında bundan çok memnunum. Ben kötü karakterlerin yapılan işlerde, diziler ve sinema filmlerinde çok
önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü kötü karakterler dizinin dinamiğini çok etkiliyor. Birçok boşluğun altını dolduruyor. O yüzden hep kötü karakteri canlandırmak isterim. Kötü olmayı seviyorum.
Sizi zorlayabilecek bir karakter olduğunu düşünüyor musunuz?
Ortaokul ve lisede komedinin içerisinde olmayı daha çok istiyordum. Ahmet İlker Okumuş benim bu yolda devam etmemi çok önerdi.
Tabii ki farklı karakterlerin altından kalkabileceğime inanıyorum. Ama hissimi sorarsanız galiba daha kötü adamları oynamaya devam edeceğim. Çünkü farklı farklı kötü adamları oynamaktan büyük zevk alıyorum.
“Mimarlığı bıraktım, oyuncu oldum”
Oyunculuktan kalan zamanınızda ne yapıyorsunuz, mimarlıkla uğraşıyor musunuz ?
Dört yıldır işim tamamen oyunculuk, mimarlığı bıraktım. Babamdan sonra devam ettiriyordum fakat sevmediğim bir işti.
Oyunculuktan kazandığınız para mimarlığa göre sizi tatmin ediyor mu?
Mimarlık babamın işiydi. O yaptı, o kazandı. Babamın bana bıraktığı iş, hatırı sayılır bir işti ama insanın kendi parasını kazanması daha başka oluyor. Benim şansım hem ailem, hem eğitimim iyiydi. Böyle bir iş sundu. Babamın tek çocuğu bendim ama sevmiyordum beceremiyordum. Sevdiğim bir işin parçası olmak beni heyecanlandırır. Bütün arkadaşlarım işi kapatacağımı öğrendiklerinde çok tepki gösterdi ama ben oyunculuğu kalpten istedim, dua ettim ve Allah’a bıraktım, oldu.
Sinema projeniz var ?
Yaz ayları için öyle bir düşüncemiz var. Ama daha önce bahsettiğim gibi kötü adam mı yoksa iyi adam mı olsam diye düşünüyorum. Umarım hayalimdeki
gibi bir proje gelir.
“ÇAĞATAY, AĞZIMA TÜKÜRDÜ”
‘Medcezir’in çekimleri nasıl geçiyor?
Serenay Sarıkaya ve Çağatay Ulusoy o kadar tatlı insanlar ki, sete renk katıyorlar. Biz o enerjiyi bir gördük, herhalde bu işe giren kim varsa o enerjiyi yakalayacak dedik. ‘Tan’ karakteri seri katil şeklinde girdi, bize çok güzel adapte oldu. Şimdi de Çağatay’ın mahalleden eski sevgilisi ‘Leyla’ girdi. Yeni girenlerle bizim enerjimiz birleşince çok güzel şeyler çıktığına inanıyorum.
Setin çok keyifli geçtiğini söylediniz, neler yaşanıyor? Çağatay Ulusoy’un sette çok durgun olduğu söyleniyor?
Çağatay son derece keyifli, cana yakın, enerjik, çok kibar, mütevazı biri. Biz çok eğleniyoruz. ‘Yaman’ karakteri ile dizide çok sert çatışmalarımız var ama sette birbirimize gaz vererek oynuyoruz. Hele bir tükürme sahnesi vardı, gülmekten öldük. Çağatay, tükürmekte biraz tereddüt etti. “Tükür” dedim geldi ağzımın içine tükürdü. Bütün set gülmekten öldük.
MELiS GÜVENÇ/ Milliyet Gazetesi