22 / 11 / 2024
fuzul

Deprem imar affını affedecek mi?

Deprem imar affını affedecek mi?

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe’nin depremle ilgili açıklamalarını değerlendiren Bursa Haber Gazetesi köşe yazarı Olcay Erözden, ''Deprem imar affını affedecek mi?'' sorusuna yanıt verdi.




Bursa Haber Gazetesi köşe yazarı Olcay Erözden, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe’nin 17 Ağustos Depreminin 20. Yılında yaptığı açıklamaları değerlendirdi. 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe’nin 17 Ağustos Depreminin 20. Yılında yaptığı açıklamaları okurken dehşete kapıldım.

Şaka şaka…

İnsan hiç beklemediği, ummadığı, hadi canım oradan, yok artık demediği hiçbir şey karşısında dehşete kapılmaz.

Olsa olsa kahretsin ben biliyordum der, bildiğine uğramanın o dayanılmaz acısıyla kavrulur.

O zaman düzelteyim yazdığımı.

Dehşete kapılmadım ama olanların acısıyla kavruldum.

Deprem paraları amaç dışı kullanılmış.

Eee ne var bunda. Vakai adiyeden değil mi zaten? Bir şey için ayrılan ya da sağlanan paranın kendisi ile hiç alakası olmayan bir yerlerde kullanılması bizim için yeni bir şey mi ki, kavrulacak nesi var?

Şuyu var;

Gökçe açıklamalarına, yapı stokunda depremi güvenli hale getirmek için toplanan 60 milyar liranın amaç dışı kullanıldığı iddiasında bulunarak, ”Depremlerin yıkıcı ve acı sonuçları da kullanılarak yeni bir rant düzeni oluşturuldu. İstanbul başta olmak üzere var olan yapı stokunu güvenli bir hale getirmek yerine tüm yaşam alanları inşaatlarla dolduruldu“ diyerek başlıyor.

Yani, krizi fırsata çevirmek deyiminin bu konuda depremi fırsata çevirmeye çevrildiğini vurguluyor

Şeyma Subaşı’nın derlediği haberde İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe’nin açıklamalarını okudukça başkanın depremin sadece bir doğa olayı olmadığını depremlerin beraberlerinde can kaybı, yaralanma, ekonomik kayıplar, psikolojik sorunlar, bulaşıcı ve salgın hastalıklar, pazar kaybı, üretim ve gelir kaybı, işsizlik ve planlanan yatırımların gecikmesi gibi önemli sorunları da getirdiklerini de vurguladığını görüyorsunuz.

Kısacası kambur kambur üstüne deyimin tam karşılığı.

Ancak burada üzerinde asıl durulması, durulması yanlış oldu; üzerinde ivedilikle hareket edilerek, hatta tepinilerek önlemler alınması gereken son derece ciddi ve hayati bir konu var.

Kaçak yapılaşmanın depremde üstlendiği başrol.

Depremin şiddeti üçü bulduğu an insanların ilk tepkileri bulundukları binalardan çıkmak oluyor ve o binalara tekrar girmeleri konusunda tereddütler yaşıyorlarsa bunun tek bir nedeni vardır;

Kimsenin oturduğu, yaşadığı, çalıştığı binanın depremselliğine güvenmiyor olması.

Gökçe, konun burasında şu cümleleri kuruyor; “Kaçak yapılaşmanın olağan sayıldığı ülkemizde, ağır hasarlı binaların arasında devlet daireleri, hastane, okul ve köprülerin de bulunması; sorunun sadece bir imar sorunu olmadığını göstermektedir. Sorun, depremin kendisi değil ranta dayalı uygulanan politikaların doğurmuş olduğu sonuçlardır”

Bu tesbite karşı çıkan çarpılır.

Yanlış anlaşılmasın bunu muhalefet olsu diye filan yazmıyorum.

Kim öyle diyorsa baksın etrafında ki çarpık çurpuk yapılara, girsin internete sorsun depremlerde en çok hangi binalar yıkılıyor diye görsün sonuçları ne diyecekse ondan sonra desin.

Doğruyu eğip bükerek başka doğrular çıkartmaya çalışmanın bedellerini en sert şekilde ödeyen bir ülkeyiz ve bu tavrımızın artık sürdürülebilirliği yok.

Bir de deprem sonrası sıkıntımız var bizim;

Başkan onu da Deprem sonrası, depreme hazırlanmak amacıyla her şeye yeni vergiler getirildiğini ve bazı vergilerin ise kalıcı hale geldiğini,“1999-2003 yılları arasında İstanbul İl Afet Merkez Kurulu tarafından 493 çadır kurulacak yer ve toplama alanı belirlendiğini, bu alanların yetersiz olduğu bilinmesine rağmen 4'te 3'ünün alışveriş merkezi (AVM) ve gökdelenlere dönüştürüldüğünü, Depremlerin yıkıcı ve acı sonuçları da kullanılarak yeni bir rant düzeni oluşturulduğunu, İstanbul başta olmak üzere var olan yapı stokunu güvenli bir hale getirmek yerine tüm yaşam alanlarının inşaatlarla doldurulduğunu, yapı stokunu deprem güvenli hale getirmek için toplanan 60 milyar liranın da amaç dışı kullanıldığını içeren cümleleri ile anlatıyor.

Hadi diyelim yarısı yanlış, yetmedi dörtte üçü yanlış olsun

Ama geriye kalan dörtte bir bile doğruysa durum vahametinden hiçbir bir şey kaybetmez.

Kaybetmiyor da zaten, kaybeden deprem değil bina öldürür sözü söylene söylene ölen yaralanan sakat kalan ve kaybolan insanlarımız oluyor. Bu öyle bir durum ki, hangimizin ne zaman enkaz altında kalacağımız hiç belli değil. Hele son yıllarda birbiri ardına yurdun her yerinde dikilen Towerlerin (kule demek havasını bozuyor herhalde) olası depremlere nasıl dayanacakları hiç değil. Bu konuda ki tek umut hepsinin en şiddetli depremlere bile dayanabilecek şekilde üretildikleri yolunda yapılan açıklamalar.

Dilerim doğrudurlar.

İnsan,100 yıl içerisinde oluşan depremlerde 110 bin kişinin yaşamını yitirdiği, 700 bin yapının yerle bir olduğu, ülkece milyonlarca liralık bedeller ödemek zorunda kalındığı bir coğrafya da yaşayınca deprem konusuna ister istemez kuşkuyla yaklaşıyor.

Bu sevimsiz konuda son olarak değinmek istediğim bir unsur daha var.

Adı her ne kadar dünyanın her dilinde ki en güzel sözcüklerden biri olsa da, kullanıldığı bu yere pek oturmayan biz sözcükten söz ediyorum;

Barış.

Konuda ki barış imar barışı tabi ki.

Nedir imar barışı; İmarsız yapıların kayıt altına alınma işlemi. İskansız(oturum izni alınmamış)  binaların ya da dairelerin tapulandırılması.

İyi de bu yapılar neden imarsızlar ki tapu alamamışlar?

Çok basit; çünkü izinsiz ve normlara aykırı yapılmışlar da ondan.

Hani kaçak yapılar deniliyor ya onlardan.

Barışınca binaya bir tadilat filan yapılmıyor. Sadece artık depremi tapun elinde bekleyebilirsin deniliyor. Tabii tapunun bedeli neyse önce o tahsil edildikten sonra.

Ha bir de eğer gelecek seçimlere kadar bir kallavi bir deprem olmazsa oyunuza da talibiz deniliyor.

Peki; deprem imar affını affediyor mu?

Bu güne dek etmedi…

Yazının son paragrafını da başkanın imar affı ya da barışı her neyse o konuda ki tespitlerine ayırıp sizin ile paylaşmış olayım;

Diyor ki başkan;

‘’İmar barışı adı altında getirilen afların depremde birçok yapının yıkılacağının işaretidir. İnşaat yap da nasıl yaparsan yap anlayışı inşaat sektörüne hakim oldu. İmar barışı adı altında getirilen af, Kartal'da üç katı kaçak olarak yapılan ve kendi kendisine yıkılan Yeşilyurt Apartmanı gibi birçok yapının depremde yıkılacağının açık bir işaretidir. Deprem güvenliği yapı sahiplerinin beyanına teslim edilerek bilim, bilgi ve mühendislik yok sayıldı. Yapı stokunun güvenli bir hale getirilmesi gerekirken, imar affı ile kaçak yapı yapanların ödüllendirilmesi sağlandı”

İnanırsınız, inanmazsınız.

İnanır da önlem alırsınız, inanmaz da yok sayarsınız.

Ama deprem yok saymıyor.

Gittikten sonra saymayı bize bırakıyor.

Yok olanlarımızı saymayı.


Geri Dön