Deprem'de en büyük zararı fay hattı üzerindeki yapılar görüyor!
Fırat Üniversitesi (FÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy yaptığı açıklamada, "Deprem'de en büyük zararı fay hattı üzerindeki yapılar görüyor" dedi.
Elazığ'da yaşanan ve merkez üssü Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depremde Doğu Anadolu Fay Zonu'nun Pütürge segmentinin tam orta noktasındaki Çevrimtaş köyünde meydana gelen hasar ve yüzey kırıkları sarsıntının şiddetini de gün yüzüne çıkardı.
Anadolu Ajansı'nda yer alan habere göre, 24 Ocak tarihinde yaşanan 41 kişinin hayatını kaybettiği 45 kişinin enkaz altından kurtarıldığı depreme ilişkin farklı üniversitelerden bölgeye gelen akademisyenler tarafından inceleme yapıldı.
Fay hattında incelemeler yapan akademisyenlerden Fırat Üniversitesi (FÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, Anadolu Ajansı muhabirine, Doğu Anadolu Fay Zonu'nun kuzeydoğuda Karlıova'dan başlayıp Bingöl, Palu, Hazar Gölü ve Çevrimtaş köyünden geçip, güneybatıya doğru Şiro Çayı vadisini takip ederek Sincik, Gölbaşı, Türkoğlu ve oradan Güneybatı Karataş'a doğru uzanan yaklaşık 700 kilometrelik uzunluğa sahip olduğunu dile getirdi.
Bu fay zonunun deprem üretme potansiyeline sahip birçok koldan oluştuğunu söyleyen Aksoy, son depremin 90 kilometrelik Pütürge segmenti üzerinde meydana geldiğini söyledi.
- "Yüzey kırıkları sarsıntının şiddetini gösteriyor"
"Fayın bu bölümünde son depremde enerji büyük oranda boşaldı ancak fayın diğer parçaları üzerindeki stres ve gerilmeler arttı." diye konuşan Aksoy, sözlerine şu şekilde devam etti:
"Dolayısıyla gerek güneybatıda Şiro Çayı vadisinden Gölbaşı'na doğru gerekse kuzeydoğuda Karlıova'ya doğru olan bölümlerdeki riskin daha da arttığını söyleyebiliriz. Depremin merkezine en yakın noktada Pütürge segmentinin tam orta noktasında yer alan Çevrimtaş köyünde meydana gelen yıkım ile çok net şekilde görülebilen yüzey kırıkları sarsıntının şiddetini gösteriyor. Ayrıca Keban Baraj Gölü kıyısında 10 kilometrelik hat boyunca meydana gelen heyelanlar, depremin şiddetini göstermesi açısından çok çarpıcı."
Marmara depreminde demiryolu raylarındaki eğilmelerin, fayın her iki tarafındaki bloklar arasında 5 metreye yakın yer değiştirmelerin görüldüğünü dile getiren Aksoy, bu depremde ise bahçe duvarlarında ya da bir yolda elastik geri sekmelerin (atım) ne ölçüde olduğunun net görülemediğini belirtti.
Aksoy, "Ancak bazı uzak algılama yöntemleri ile çalışan araştırmacıların ifade ettikleri 50 santimetreye yakın bir yer değiştirmenin olduğu yönünde." diye konuştu.
- "En büyük zararı fay hattı üzerindeki yapılar görüyor"
Aksoy, bölgede fay hattı üzerinde yer alan Çevrimtaş köyündeki eski yerleşim alanının 1875 yılındaki depremde harap olduğunu, daha sonra köyün daha yükseğe, daha sağlam bir zemin olan kayalıklar üzerine kurulduğunu dile getirdi.
Zamanla depremin izlerinin unutulmasıyla insanların tekrar eski yerleşim alanına döndüğünü, son sarsıntıda köyün tekrar yerle bir olduğunu belirten Aksoy, şunları söyledi:
"Deprem sonrasında arama kurtarma faaliyetleri hızlandı, daha iyi organize oluyoruz ancak deprem öncesinde hazırlıklarımızın iyi olmadığını görüyoruz. Fay hattı üzerindeki yerleşim alanlarının, yapıların ayakta kalması mümkün değil. Yer seçiminde buna dikkat etmemiz lazım. Fay yasasının Meclise sunulacağı duyumları var. Eğer bu yasalaşırsa en azından zemin etüdü yapılarak, zemine uygun yapılar yapılır. Fay hattı üzerindeki alanlar yapılaşmaya kapanacağı için sonraki depremlerde zarar görme ihtimali de azalmış olacak. Deprem öncesi çalışmalarda buna ağırlık verilmesi gerekiyor. Bu şekilde deprem sırasında ortaya çıkacak hasarı önlemiş olacağız. Can kaybının ve ekonomik kayıpların önüne ancak bu şekilde geçebiliriz."
- "Binalarımıza güvenirsek, bu gibi olumsuzlukları yaşamayacağız"
Aksoy, bugün kullanılan teknolojik imkanlarla depremin ne zaman meydana geleceğini bilmenin mümkün olmadığına fakat depremin nerede meydana gelebileceğinin tahmin edilebildiğini dile getirdi.
Deprem üreten aktif fayların hangi aralıklarla deprem ürettiğinin belli oranlarda bilindiğini söyleyen Aksoy, "Bunlara odaklanmak da çok doğru değil. Keşke bilebilsek ama yer seçimini ve diğer şartları yerine getirebilirsek, bu yaşadığımız olumsuzluklar olmayacak." dedi.
İnsanları korkuya sürükleyen bir diğer durumun her depremden sonra yıkılmış binaları görmeleri olduğunu, bunun psikolojiyi bozduğunu belirten Aksoy, "Bu da deprem sırasında normal olmayan davranışlar sergilemelerine yol açıyor. Örneğin, insanlar asansörle bir an önce inmeye çalışıyor ya da deprem anında kendilerini bulundukları yerlerden aşağı atıyorlar. Dolayısıyla binalarımıza güvenirsek, yer seçimini doğru yaparsak, zemine uygun yapılar yaparsak bu gibi olumsuzlukları yaşamayacağız, korkularımız daha da azalacak. Gelişmiş ülkelerde insanların dışarıya atladığını, araçlarına binip trafiği kilitlediğini görmüyoruz." şeklinde konuştu.
- Yapılaşmada kayalık alanların tercih edilmesi
Aksoy, deprem dalgalarının kayalık zeminlerde daha hızlı ilerlediğini fakat üzerindeki yapıyı daha az salladığını, yumuşak zeminlerde ise deprem dalgalarının hızının azaldığını ve yapıyı daha fazla salladığını söyledi.
"Elbette ki kayalık alanları tercih etmemiz lazım." diye konuşan Prof. Dr. Aksoy, şöyle konuştu.
"Bunun en önemli sebeplerinden biri de Elazığ'ı düşünürsek tarım alanlarını imara açtık, beton yığınına dönüştürdük. Bunun için bu ova dediğimiz kesimler aslında fayların oluşturduğu havzalar, fay havzaları bunlar. Dolayısıyla buralarda yapılaşmadan kaçınmak daha doğru bir yöntem. Böylece maliyeti de düşürmüş olacağız. Yani mühendislikte emniyet ve maliyet bir arada yürütülmesi gereken işler. Çünkü kötü zeminde inşaat yapmak için önce zemini iyileştirmemiz lazım. Bu da ilave maliyet demek. Onun için kayalık zeminlerin tercih edilmesinde yarar var."